Korona virüsünün dünyayı kasıp kavurduğu bir süreçte, başta Amerika olmak üzere çeşitli Avrupa başkentlerinde sokak ve meydan gösterileri gerçekleşiyor. Aylardır boş ve sakin olan caddeler ve şehir merkezleri bir anda hareketlendi. Bu gelişmelere sebep, geçen hafta bir çoğumuzun televizyonda izlediği, 46 yaşındaki Amerikalı siyahi George Floyd’ın ölüm olayıydı. Floyd’un yüz üstü asfalta yatırılmış hali, ‘nefes alamıyorum’ feryadı ve üzerine çökmüş polisin etrafa sırıtması, hafızalarımızdan silinmeyecek.

Gösteriler vandalizme dönüştü
Amerika Birleşik Devletleri (ABD’de), Los Angeles, Anlanta, Philadelphia başta olmak üzere 75 şehirde yaşanan sokak gösterileri yer yer kontroldan çıktı. Göstericilerdeki öfke, bazı şehirlerde, hem de kendi yaşadıkları şehrin bazı binalarını yangına verme, maǧazaları talan etme, arabaları yakma ve kırma gibi istenmeyen gelişmelere sebep oldu. Olayların önlenmesi ve daha fazla yayılmaması için bazı eyaletlerde akşam saati yani sokaǧa çıkma yasaǧı ilan edildi. 16.000 polis ve asker görevlendirildi. Protestocuların bu aşırı tutumları karşısında öldürülen Goerge Floyd’un kardeşi, Terrence Floyd ABC News’e yaptıǧı açıklamada, kardeşinin bu tür bir vandalizmi asla kabul etmeyeceǧini söyledi.

Medya mensupları da nasiplendi
Polis ve güvenlik yetkilileri de bazı şehirlerde göstericilere karşı çok sert davrandı. Göstericilerle polis çatışmak zorunda kaldı. Sadece göstericiler mi? Hayır. Olayları takip eden gazeteciler de, gazeteci olduklarını söylemelerine raǧmen, polisin saldırısına uǧradı. Yaralananlar oldu. Tabii ki bu çatışmalar esnasında hayatını kaybedenler de oldu. Polisin, bazı kadın göstericileri yerlerde sürüklemesi, göz yaşartıcı sprey kullanması, insanların kollarını ve ellerini kırarcasına dövmesi, sosyal medyada dolaşan videolar arasında yer aldı.

Martin Luther King
Sivil Halk Hareketleri uzmanı Yohuru Williams’a göre, ABD’de son günlerde yapılan protestolar, 1950’li ve 1960’lı yıllardaki hareketleri anımsatıyor. Bu tür Amerikan halk hareketlerinin ortak özelliǧi, farklı kültür ve etnik yapılardan insanların birlikte hareket etmeleri, siyah-beyaz-hıristiyan-müslüman ayırmadan, hatta ailelerin ve çocukların yer almasıdır. Öyle ki, gösteriler 1968 yılında Martin Luther King’in öldürülmesiyle gelişen protestoları hatırlatıyor. Hatta insanlar, yani ortak akıl, ister istemez, (her ne kadar Goerge Floyd’un öldürüldüǧü şehir Minneapolis Belediye Başkanı polisin davranışını kınamış olsa da), 2014 yılında Ferguson’da öldürülen genç siyahi Michael Brouwn olayı ve yapılan gösterileri hatırlıyorlar.

İşsizlik, hayal kırıklıǧı ve öfke
1968 ve 2014 olaylarında olduǧu gibi, protesolar uzun sürer mi bilemeyiz. Ancak, uzmanlara göre, Amerika’da protestoların devam etmesini hazırlayan yeterli zemin var. Dünyayı etkisi altına alan pandemi salgını, Amerika tarihinde yüksek oranda işsizlik, bir kesimdeki hayal kırıklıǧı ve öfke insanları daha çok kışkırtmış oluyor..
Öyle ki, öfke sadece polisin kullandıǧı şiddete karşı olmakla sınırlı deǧil. Amerika’daki insani olmayan koşullar ve yoksulluk da bu gösterileri tetikleyen faktörler. Bu kitle ile empati kuramayan bir de Amerikan Başkanı var.

Londra, Amsterdam, Paris
Goerge Floyd’un öldürülmesiyle Amerika’da başlayan gösteriler, Avrupa’ya da sıçradı. Berlin’de yapılan, ABD polisinin kullandıǧı şiddeti protesto gösterisinde, 1.500 kişi toplandı. Münih’te bulunan ABD Büyükelçiliǧi önünde de protesto eylemi yapıldı. Londra’da, Trafelgar Meydanı’nda protesto gösterisi gerçekleştirildi. Aynı şekilde, 1 Haziran Pazartesi saat 17.00’de Amsterdam Dam Meydanı’nda binlerce kişi toplanıp, ABD’deki ırkçı ve ayırımcı gelişmeleri telin ettiler. 2 Haziran Salı akşamı da, 20.000’den fazla insan kurumsal ırkçılık ve polis şiddetini telin etti.

Evet, korona virüsü tüm insanlıǧı tehdit ederken, hatta en çok vakıa siyah Amerikalılar arasında yaşanırken, siyahi Goerge Floyd’un öldürülmesi karşısında, insanların polise karşı öfkesi, korona krizini deldi geçti. Demek ki, insanlar açlıǧa susuzluǧa, yoksulluǧa tahammül ederler ama haksızlıǧa asla dayanamazlar. Haksızlık bazen, arzu edilmese de, kitleleri sokaǧa çıkarır. Adaletsizlik, ırkçılık, ayırımcılık meydanları siyah, beyaz ayrımı yapmaksızın doldurur.
Ve bizi, Malcolm X’in “İyi siyah veya iyi beyaz olmak gibi bir durum yoktur. İyi veya kötü insanlar vardır.” cümlesini düşünmeye davet eder.