-Tıpkı bağlama çalmak gibi!

Çok iyi saz çalsanız bile “Tavır” sahibi değilseniz iyi bir sanatkar sayılmazsınız. Aynı notalara basarsınız ama sizi dinleyenlere  haz veremezsiniz..

-Siyasetin kendine has bir tavrı var mıdır?

-Elbette vardır!

Siyasetin tavrı “Omurga”dır.

Omurgasız  siyaset, şahsiyetsiz bir kimlik, kifayetsiz bir söz,  kafiyesiz bir şiir gibidir.

Doğru kelimeleri bulup, doğru cümleler kurmak yetmez! Doğruları söylemektir “Yazının öznesi!

Hırs, ihtiras ve enaniyet üzerine kurulmuş bir insan pazarını andıran siyaset dünyasında doğruları, eğrilerle karıştırıp, hakikati, yalanla takas peşinde olan güruh bi dolu mevcut!

Kendi şahsi ikbal kavgalarını, toplumun istikbali diye yutturanlarda az değil hani!

Son günlerde çeşitli sosyal mecralarda her çeşit yalan, iftira ve tezvirat kol geziyor. Herkes işine geleni alıp, yalan ve yanlışına aldırmadan kendi pazarında sergiliyor.

“Kurtlu baklanın kör alıcısı olur” kabilinden, her yanlışında bir alıcı kitlesi var maalesef.

“Tarafgirlik, ayrıştırma ve ötekileştirmecilik” siyaseti kısa vadede matematiksel olarak işleri yoluna koymuş gibi görünsede, uzun vadede hiç kimsenin işine yaramayacak ve herkesi/mi akim bırakacaktır.

Şimdi gündemi yoklayalım. Üstüne basıp kaçalım. “Barolarla ilgili yeni düzenleme, Ayasofya açılsın tartışmaları, sosyal medya alanıda yapılacak olan yeni düzenleme v.s

Toplum olarak, bu konuların açılımıyla ilgili çok az bilgiye sahip iken, tarafımızı partimizin işaret ettiği yere yaslıyoruz!

Oysa, “Bilgi sahibi olunmadan, fikir sahibi olunmaz” gerçeği apaçık ortada!

Demek ki, karar vermek için bir fikre ihtiyaç duymuyoruz. Karşı mahalle (a) diyorsa, biz mutlaka (b) demeliyiz. Onlar siyah mı diyor, biz, haydi beyaza…

Böyle olmaz ki a canlar!

Bunun adı siyaset olsa da, bu “Doğru siyaset” değil ki!

İktidar ve muhalefet yeni bir vizyon geliştirmelidir. Seçmen “Kör siyasetin, sağır müdavimleri” , sayısal bir rakamlar silsilesi olarak görülmemelidir. Muhalefet,  ne yaptığını bilen, neye muhalefet ettiğinin farkında bir üslup ve iktidar ise şeffaf bir anlayışı benimsemeli ve en önemlisi, kendi seçmenini  bu zemin üzerinde tutarak, bilinçsiz bir aidiyat bilincine düçar etmemelidir.

Ülkemizde en başta muhalefet bilincinin doğru temellere oturması gerekmektedir. Bugün, mevcut hükümetin her yaptığını eleştiren, net doğrularını bile körleme muhalefet refleksiyle reddeden, ulusal mevzularda dahi, çoğu kez milli akılla hareket etme şuurunu kaybeden bir muhalefet anlayışıyla karşı karşıyayız!

Oysa, demokrasilerde muhalefet at başıdır ve demokrasinin gelişiminde en büyük pay ve sorumluluk sahibidir.

Diğer bir ifadeyle “Demokrasiler, muhalefetin omuzlarında yükselir”

Elbette bahse mevzu ettiğimiz muhalefet, bugün ülkemizde herbirşeye karşı çıkan, yol, köprü, havaalanı hatta hastanelerin yapılmasına bile acayip bir 1945 model statükoculukla engel olma yarışında olan muhalefet değildir!

Ortaya karışık yiyecekseniz usta bir aşçı bulmalısınız. Etin lezzeti kendisinden değil, onu pişiren yapan ustanın maharetindedir..