1903'te Harpokulu'nu bitirdi, dağlarda senelerce eşkıya kovaladı. Başarılarının yanında sertliği ve acımasızlığı ile dillere destan olmuştu.

Sonra İttihad ve Terakki Cemiyeti'ne girdi. 1908'de Meşrutiyet ilán edilince askerlikten istifa etti. Artık sadece cemiyet için çalışacaktı. 1911'de İtalyanlar olan Libya'yı işgal edince, Yakup Cemil gönüllü olarak Libya'ya gitti. Göğüs göğüse çarpışmalarda yıldızı daha da parladı.

İttihatçılar 1913'ün 23 Ocak günü Babıali'yi basıp hükümeti ele geçirdiler. Yakup Cemil, baskın sırasında olayın baş kahramanı olan Enver Bey'in yanı başında ve en önde idi. Binaya girmelerinden sonra Harbiye Nazırı Nazım Paşa'yı şakağından vurdu. ‘‘Ne yaptın Yakup Cemil?’’ diye soran Enver'e cevabı, ‘‘Bu işin şakası yok, ihtilal yapıyoruz’’ şeklinde oldu. Eğer Yakup Cemil Nazım Paşa’yı vurmasaydı her şey tersine dönebilirdi.

Sonraki yıllarda Osmanlı 1. Dünya Savaşına girdi. Enver Paşa, ta Rumeli'de eşkiya kovaladıkları günlerden beri siláh arkadaşı olan Yakup Cemil'e Nazım Paşa cinayeti için ceza vermek istemedi ve onu Teşkilatı Mahsusa’ya müfreze komutanı olarak aldı. Ama Yakup Cemil’in bir şartı vardı müfreze subaylarını ve askerlerini kendisi seçecekti. İsteği kabul edildi ve beraberindeki subaylarla atını Sinop Cezaevine topukladı.

Sinop Cezaevi imparatorluğun en azılı mahkumlarının toplandığı yerdi. Değil gardiyanlar, Jandarmalar bile mahkumların arasına giremezdi. Ama Yakup Cemil avluya tek başına girdi Avluda bir sandalyenin üstüne çıktı ve gür bir sesle onlara seslendi:

“Hepiniz hayatı beş para etmeyen adamlarsınız!.. Burada lağım fareleri gibi yaşayıp it gibi öleceksiniz... Benim adım Yakup Cemil... Namımı duyanlar duymayanlara anlatsın... Sizi vatan hizmetinde savaşmak için buradan almaya geldim. Ya benim emrimde ben “öl” dediğimde şerefinizle şehit olacaksınız ya da burada it gibi gebereceksiniz.”

Avludaki katillerden birinin 14 cinayeti vardı. Berberdi ve bütün cinayetlerini ustura ile boğazları keserek işlemişti. Bu bilgileri katilden öğrenen Yakup Cemil elini cebine atıp usturasını çıkardı. “Al bakalım usturayı, eğer elin hafif mi ağır mı görelim" dedi. Yakup Cemil sandalyeyi altına çekip oturdu. Berber usturayı eline aldı. 14 kişinin boğazını kesen berberin elinde ustura, elinin altında Yakup Cemil'in boğazı vardı. Cezaevi subayları, askerleri, avludaki mahkumlar, herkes herkes nefesini tutmuş olayı izliyordu. Berber tıraşa başladığında bütün kalpler duracak gibiydi. Ölüm ile liderlik arasındaki süre saniyeden de kısaydı. Yakup Cemil’in verdiği liderlik sınavını herkes önce korku sonra hayranlıkla seyretti. Traş bittikten sonra Yakup Cemil ayağa kalktı: “Aferin” dedi, “Elin baya hafifmiş. Seni özel berberim tayin ettim.”

Sinop Cezaevi katillerini atlandırıp Kafkasya Cephesine doğru dizgin doldurdular. İlk geceyi geçirecekleri yer Çorum idi. Bütün hanlar dolunca maiyetindekilerin bir kısmını evlere taksim etti Yakup Cemil. Sabah Çorum Saat Kulesi’nin çevresinde içtima olacaktı. Sinop Cezaevi katillerinin hiçbirisi kaçmamıştı. Yakup Cemil buna sevinirken yaşlı bir adam ağlayarak Yakup Cemil’in yanına geldi. “Cepheye giden asker diye evimize alıp misafir ettik. Böyle asker mi olur? Evimize aldığımız iki kişi gece kızıma ve gelinime tecavüz ettiler. Ne biçim subaysın sen beee!..”

Yakup Cemil’in tepesi atmıştı. “Göster o iki kişiyi bana” diye bağırdı. Yaşlı adam onları bulup gösterdi. Yakup Cemil tecavüzcü mahkumları iki ağaca urganla sımsıkı bağlattı. Özel berberi seri katili çağırdı yanına. “Bunların başındaki saçları kazı hemen” diye bağırdı. Denilen yapıldıktan sonra Yakup Cemil yine sertleşti. “Şimdi ustura ile arkadan öne doğru bir elif çiz, yarık derin olsun ama.” Tecavüzcülerin başlarında derin bir yarık açıldığında yüzü, boynu kanlar içinde kalmıştı. Acı bir sesle bağırıyorlardı. Bu bağrış arasında Yakup Cemil içtima alanındaki askerlere seslendi:
“Herkes üstünü soyunsun. Elbislerinizden üç tane bit bulup bu şerefsizlerin başına atacaksınız.”

Elbiselerde bitin çok olduğu yıllardı. Üç bit bulmak zor olmadı. Bulunan bitler tecavüzcülerin başına bırakıldığında binlerce bit kanı görünce baş etinin altında gidebildiği kadar gidip bayram ediyorlardı. Ortalık tecavüzcü mahkumların çığlıkları ile inliyordu. Bir süre sonra da beyinlerine giren bitlere mağlup olup sesleri kesildi. Diğer mahkumlar korku içinde olanları izlerken Yakup Cemil’in gür sesi yükseliyordu:

“İçinizden her kim ki benim emrime uymaz, vatanın namusunu, vatandaşın namusunu kirletirse sonunuz işte böyle olacaktır.”

Ve o günden sonra Sinop Cezaevi mahkumları Kafkasya Cephesinde kahramanca savaştılar, hiçbir disiplinsizlik yapmadılar. Çünkü komutanları Yakup Cemil’di.

Devamı: Yakup Cemil Kafkasya Cephesi’nde

Görüntünün olası içeriği: 1 kişi, ayakta, şunu diyen bir yazı 'OSMANLI'NIN EFSANE SİLAHŞÖRÜ: YAKUP CEMİL'