TOPLUM ÇÖZÜLÜYOR! 

Bir kaç gün önce bir Aile Mahkemesinde duruşma sırası beklerken, mübaşir sırası gelen bir aileyi anons etti. Biraz sonra kırk yaşlarında bir erkekle kadın içeri girdiler. Yanlarında 4-5 yaşlarında yüzüne günah kiri bulaşmamış bir çocuk. Şaşkın gözlerle etrafa bakınıp ne olduğunu anlamaya çalışıyor. Çocuk tam arkamda, İçimden bir boşanma davası daha dedim.

 Biraz sonra duruşma başladı, hâkime hanım, deliller toplandı artık karar vereceğim, çocuğun velayeti konusunda anlaştınız mı, diyerek, önce çocuğun annesine söz verdi, anne, çalışmadığını, çocuğa bakamayacağını, çocuğun babaya verilmesini istedi. Sonra Baba’ya söz verildi, baba da çalıştığını, işe gittiğinde çocuğun sahipsiz kalacağını, çocuğun anneye verilmesini talep etti.

Hâkime hanım iki tarafa defalarca aynı soruyu yönelterek velayet konusunda anlaşmalarını aksi takdirde çocuğun –devlet korumasına-alınacağını ihtar etti. Anne de baba da yumuşamadılar o alsın dedi, öteki o alsın dedi. Döndüm çocuğa baktım mahcup gözlerle bana baktı başını önüne eğdi, gözlerinden iki damla yaş döküldü.

 Anne ve babasının üzerlerine bir yük olduğunu anlamış mıydı, anlamamış mıydı bilemiyorum ama o iki damla göz yaşı içimde tufan oldu, yaktı, yangın yerine çevirdi içimi. Biliyorum, o çocuk kıyamete kadar hatırladıkça içimde ağlayacak ve o gözyaşları beni hep yakıp kavuracak. Neyse ki hakime hanım çocuğu fark etti, mübaşire dışarı çıkarmasını söyledi, Hâkime hanımın acıdığı o minicik yavruya anne ve babası acımadı o çıktıktan sonra da velayet konusunda anlaşamadılar.

Düşünüyorum da evladını istemeyen anne, babaya anne, baba hatta insan denilebilir mi?

Editör: TE Bilişim