RAHİP BRUNSON'U VERMEYECEKTİNİZ!..

Abone Ol

Sorsanız da anlatacağımı zannetmiyorum.

Zira; neden, nerden ve niçin icab ettiğini bilmiyorum.

Dolayısıyla ‘bayram değil, seyran değil, nerden çıktı bu "Rahip Brunson hikayesi” demeyin lütfen.

Belki yakın zamanda internette dolaşırken gözüme ilişmiştir veya basılı medya organlarından birinde okumuş olabilirim. Hoşuma gitmiş olmalı ya da denk geldiğinde yazarız diye not etmişim bir köşeye.

17 Aralık 2013’ten bu yana hemen her gün ve hamen hemen tüm medya orgalarında başköşede yer alan ‘dost modern darbe girişimi’ne dair haber ve yorumlardan kafam anvele olunca, eski defterleri karıştırdım mecburen. Ve ilk gözüme çarpan da bu hikaye oldu. Hem de 17 Aralık'ın yedinci sene-i devriyesinde; tevaffuk diye buna derler işte.

Basit ama ibret alınacak bir hayvan hikayesi..

“Raviyanı ahbar ve nakilanı asar ve muhaddisanı ruzgar şöyle rivayet ve buguna ‎hikayet eder ki günlerin bir gün Aslanlar bütün etobur vahşilerli bir araya getirip “dünyadaki açlık ve beslenme sorunları”nı masaya yatırmak üzere bir çalıştay düzenlemişler.

Katılımcılar çalıştayın divan başkanlığı ile üyeliklere Aslan Kral ve aile bireylerini seçtikten sonra ilk konuşmayı yapmak üzere yine en yaşlı Aslan’ı kürsüye davet etmişler.

Yaşlı Aslan oflaya poflaya ve genç aslanların yardımıyla kürsüye çıkıp katılımcıları kükreyerek selamladıktan sonra yumruğunu peşpeşe indirmiş masaya.

“Yuh olsun hepinize. Özellikle de aslanlara yuh olsun” diye haykırmış. Katılımcılar şaşkın, nefes almadan sözün devamını beklemişler. Yaşlı Aslan: "Yahu" demiş., "hesapta kralız, ama nerdeyse açlıktan öleceğiz gençler!.. Maymuna saldırsak, ağaca kaçıyor; Fillere saldırsak, fazla büyük... Ceylanlar hızlı, yetişemiyoruz; kuşa dalsak, uçuyor, Ee balık yakalayacak halimiz de yok... N'aapsak? Maruzatım bu kadardır” diyerek mikrofonu fırlatıp atmış Kral Aslan’a doğru.

Kral Aslan düşünmüş, divan üyelerine danışmış ve mikrofonu alıp girmiş söze: "Bence öküzlere saldıralım. iri yarı görünüyorlar ama ne pençeleri var, ne dişleri diş... Tam dişimize göre!..” dedikten sonra teklifini oylamaya sunmuş. Ve tabi ki oy birliği ile ‘öküzlere savaş ilan edilmesine’ karar vermiş çalıştay üyeleri.

Aslan Kral ve çalıştay divan üyeleri başta olmak üzere, sadece aslanlardan oluşan özel harekat timi silahlanıp yola koyulmuş vakit geçirmeden. Gördükleri ilk öküz sürüsüne saldırıya geçmişler.

Ama çalıştaydaki hesap çarşıya uymamış.

Öküz, öyle yabana atılacak hayvan değilmiş meğer...

Daha çabuk ve planlı biçimde organize oluyorlar, topluca savunma yapıyorlar, aslanları aslanlar gibi püskürtüyorlarmış.

Aslanlar aç bilaç, karizmaları yerle bir olmuş vaziyette ormanın içlerine çekilip. “N'aapsak, n'aapsak?” diye kara kara düşünmeye başlamışlar.

Yaşlı Aslan "tilkiye danışın" demiş. Demesiyle birlikte onları bir ağacın koğundan izleyen tilki ortaya çıkmış. Sorunu bir daha dikkatle dinlemiş ve:

“-Kolay" demiş, "beni, öküzlerin yaşadığı zengin otlakların prensi yapın, işinizi halledeyim..."

Çaresiz kabul etmişler. Tilki, elinde beyaz bayrakla öküzlere gitmiş,

"-Saygıdeğer öküzler!. Elçiye zeval olmaz, bilirsiniz. Sizler hayvanların in bilgeleri ve en uysallarısınız " diye bir güzel yumuşatmış öküzleri. "Aslında aslanlar da uysaldır, sizi de çok seviyorlar... Ama; Şu aranızdaki sarı öküz var ya, sarı öküz, işte sorun o... Görünce tahrik oluyorlar, canları çekiyor, verin şu sarı öküzü, Kurtulun kardeşim, huzur içinde yaşayın! "Öküz heyeti düşünmüş taşınmış, "bana dokunmayan yılan bin yaşasın" Mantığıyla, verivermişler sarı öküzü.

Aslanlar da afiyetle yemiş. Bir gün, iki gün.. derken tilki gene gelmiş öküzlerin yanına..

"-Bakın gördüğünüz gibi, saldırılar kesildi, mutlu mutlu yaşıyorsunuz" demiş Ve eklemiş: "ama şu var ya benekli öküz, benekli öküz, O burada olduğu sürece size rahat yüzü yok arkadaş, Canları çekiyor, verin, kurtulun!"

Öküzler uzun uzun düşünmüş, danışmış, tartışmış ve "otlağın selameti için" teslim etmiş benekli öküzü...

Üç gün, dört gün... Tilki gene gelmiş. “Şu kuyruğu kısa olanı... Yok şu burnu beyaz benekliyi.. Şu tombul olanı...” diye diye tek tek alıp, gitmiş. Otlak seyrelmiş. Semirmiş aslanlar. Günlerden bir gün... Artık tilki gelmemiş! Gerek kalmamış çünkü. Doğrudan aslan gelmiş.

"Hanginizi istiyorsam, Canım hanginizi çekiyorsa, onu vereceksiniz, Adamı hasta etmeyin" demiş. Otların arasında tir tir titreyen, tek tük kalmış öküzler, "keşke sarı öküzü vermeseydik" demişler ama çoktan iş işten geçmiş.

Hikâyemiz bu kadar. Anlatması bizden ders alması sizden.