SADETTİN SARAN İSTİFA ETMELİDİR

Bu atmosferde, Türkiye’nin en büyük spor kulübünün başkanının adının uçuşturucu iddialarıyla anılması, hangi gerekçeyle olursa olsun kabul edilebilir değildir.

Abone Ol

SADETTİN SARAN VAKİT GEÇİRMEDEN İSTİFA ETMELİDİR

Fenerbahçe’nin Saygınlığı Her Şeyin Üzerindedir

Türkiye gibi jeostratejik önemi yüksek, her hafta uluslararası gündemin merkezinde yer alan bir ülkede bazı kurumlar vardır ki, sadece bir yapı değil; bir değer, bir semboldür.
Fenerbahçe Spor Kulübü işte bu kurumların başında gelir.

Cumhuriyet’ten önce kurulmuş, genç Cumhuriyet’in sancılı yıllarında ayakta kalmış, bugün ise yalnızca Türkiye’nin değil, 300 milyonluk Türk dünyasının kalbiyle bağ kurduğu bir spor markasıdır Fenerbahçe. Futboluyla, basketboluyla ve diğer branşlardaki başarılarıyla bu ülkenin gururudur. Yaklaşık her üç vatandaştan birinin gönlünde yeri olan böylesi bir kulüpte başkanlık yapmak, sporseverler için Cumhurbaşkanlığından sonra gelen en büyük makam olarak görülür.

Bu nedenle Fenerbahçe Başkanlığı sıradan bir yöneticilik değil, tarihe ve topluma karşı ağır bir sorumluluktur.

FETÖ kumpasıyla hapse atılan ve yıllarca büyük bedeller ödeyen Aziz Yıldırım dönemi hâlâ hafızalardadır. O karanlık süreçte Türk futbolu şaibeli maçlara, kural tanımaz hakem kararlarına ve görmezden gelinen skandallara sahne oldu. Fenerbahçe, geçen yıl 99 puan toplamasına rağmen şampiyon yapılmadı. Herkesin bildiği ama “üç maymunu oynadığı” kirli bir düzen var ve futbol federasyonu başkanı kararlılıkla bu duzenı yıkmaya çalışıyor.

Ela Rumaysa Cebeci operasyonu sonrasında patlayan tapeler, gizli tanık ifadeleri vs. kamuoyunda “temiz eller” beklentisi, Türk futbolu adına bir umut doğurmuştu.

Tam da bu atmosferde, Türkiye’nin en büyük spor kulübünün başkanının adının uçuşturucu iddialarıyla anılması, hangi gerekçeyle olursa olsun kabul edilebilir değildir.

Altını özellikle çizmek gerekir:
Sadettin Saran bir iş insanıdır. Bekârdır. Özel hayatı kimseyi ilgilendirmez. İster camiye gider, ister kiliseye; ister ayran içer, ister şarap… Bunlar kimsenin meselesi değildir.

Ancak mesele Fenerbahçe Başkanlığıdır.

Fenerbahçe bir spor kulübüdür ve sporun ruhunda temizlik, sağlık ve ahlak vardır.
Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün yıllar önce söylediği şu söz, bu konunun pusulasıdır:
“Ben sporcunun zeki, çevik ve ahlaklısını severim.”

Uyuşturucu kullanımıyla ilgili iddialar —hangi aşamada olursa olsun— Fenerbahçe gibi bir çınarın üzerine gölge düşürür. Türkiye’nin zaten ahlaki yozlaşma, gençlere kadar inen madde bağımlılığı iddialarıyla sarsıldığı bir dönemde, bu gölgeyi taşımak kulübe yapılabilecek en büyük kötülüktür.

Bu nedenle Sadettin Saran, kişisel olarak suçlu ilan edilmeden, hukuki süreçler tamamlanmadan bile, kulübün zarar görmemesi adına yönetim kurulunu toplayarak görevinden ayrılmalı ve Fenerbahçe’yi olağanüstü kongreye götürmelidir.

Bunu bir düşmanlıkla değil, bir Fenerbahçelilik sorumluluğuyla söylüyorum.

Ben fanatik bir Fenerbahçe taraftarıyım. Başkanımı da, takımımı da savunmayı görev bilirim. Ancak bugün aklın ve vicdanın yolu birdir:
Bu sisli ortamda başkanlık koltuğunda ısrar etmek, sadece kulübe zarar vermekle kalmaz; Fenerbahçe’nin yüzyıllık saygınlığına da gölge düşürür.

Geçiş sürecinde benim görüşüm şudur:
Ali Koç başkanlığında bir yönetim oluşturulmalı, Aziz Yıldırım da bu yönetimde yer alarak futbol şubesinin sorumluluğunu üstlenmelidir. Diğer branşlar Ali Koç’un kontrolünde yürütülmeli; bir sonraki olağan genel kurulda herkes projelerini, kozlarını ve vizyonunu açıkça ortaya koymalıdır.

Çünkü Fenerbahçe kişilerden büyüktür.
Ve bu kulübün adı, hiçbir tartışmanın gölgesinde kalmamalıdır.