Yıllarını sanata vermiş bir sanatçı olarak eğitimin özellikle de sanat eğitiminin şart olduğunu iyi biliyorum.
Çünkü halk edebiyatında şiirlerin türkülerle ilişkisi içeriğini ne dediğini ne mesaj verdiğini anlamak ve ona göre seslendirmek eğitim işidir.
Okullu yada çok okuyarak, araştırarak.
Bunun nedeni ülkenin demokratik yapısının, özgürlüğünün devamı,  halkının yaktığı türkülerle bağının oluşu yadsınamaz bir gerçek.
Örneğin; Deyişler, Yergi, Taşlama, Aşık atışmaları, Kahramanlık Türküleri, Gurbet türküleri, Cinaslı türküler, Ağıtlar, Destanlar ,Tabiata, Doğal Afetlere yakılan Türküler, Methiyeler, Askerine, Şehidine yaktığı Türküler 
Mahnılar, halkın özgürlük arayışları ile alakalı olduğu, sanata gösterdiği ilginin kendi yaşamını türkülerle izah ederek çektiği çileyi,  zulümü, baskıyı, zulmeden şaha karşı duruşu, boyun eğmeyerek dik duruşu, Aşıkların üç telli  sazında,  Türkü sözlerinin arasında  gizlidir.
Ve halk bu dili iyi bilir, iyi anlar.
Adı Türkü olur.
Türkü  Türk'ün söylediğidir çünkü.
Halkının acılarını, çektiği sıkıntıyı, Türkülerin Demografik yapısına baktığınızda görürsünüz.
Ağaların, beylerin, derebeylerin saltanatına karşı durur Aşıklar.
O zamanlar tıpkı sendikalar gibi (öyle düşünüyorum)  hak arayan halk, Aşıkların atışmalarında, dizleri dibinde, ne söyleyecekler diye ağızlarına bakar ve dinlerlermiş.
Bazen "LEB DEĞMEZ" olur, düşündürür eğitirler, bazen toprak ağalarına "Burçak tarlası"ile maraba olmanın  yaşamlarını ne kadar zorladığını,  ceplerindeki  son metelikle, "Kula minnet eylemeyerek" köroğlu olurlar, Nesimi olurlar, Pir Sultan, Dadaloğlu olur yanıt verirler Türkülerle.
Tabii sarı sendikalar da vardır mutlaka, onlar paranın, gücün yanında yer alırlar.
Her devirde öyledir.
Padişahlarından kese kese altın alarak, halkın muhalif sesini kesmek üzere hareket eder,  ülke gerçeklerinden uzaklaştırır,  direncini kırmak isterler bu tipler.
Sahibinin sesidir onlar.
Ancak halkın  türkülere gösterdiği ehemmiyet özgür sendikalar gibidir.
Gerçeği her yerde, her ortamda  haykırırlar.
Çünkü Türküler kim ne derse desin muhaliftir.
Halkın güçlü sesidir, halkın yaşanan olaylar karşısında yaktığı Türküler.
Kuvvet yaratır, yaratıkları sinerji ile güç birliği yapar, korkusuzca zulme karşı durarak "Ben de buradan şaha giderim"deyiverir ansızın.
Bu yüzden korkarlar halkın ozanlarından işte.
Bu yüzden susturma çabaları akçe akçe, kese Kese altın'ladır.

Kimi bir pula türkülerdeki gibi satılır, kimi minnet eylemez,  söyleyeceğini sazının teliyle, ozanın diliyle duyurur halkına.
Emperyalizmin önce halk kültürüne saldırması da bu nedenledir.
Halkı köklerinden sökme çabası, korku yaratması,  sesini kesmek, muhalif ses bırakmamak istemesi, ülkenin yapı taşı, harcı, tutkalı, Türkülerin içini boşaltması da bu nedenledir.
Sorunsuz, sonsuz  itaat ve biat.
Ancak halk baskı rejimlerinde de LÂLELER  mahnısı ile özgürlük arayışlarını ozanların dili ile anlatır, halka iletir ve asla  susmazlar.
 Türkülerin bir yerden diğer bir yere akışı, dilden dile geçişi, durağan olmayışı, halkın direnen yanıdır.  Nesilden nesile aktarma çabaları da yaşam gibi kutsaldır halk için.

Son zamanlarda yeni bir sanatçı nesli türedi.
Televizyonlarda onlar.
Her yerde hazır ve nazırlar.
Joker gibi nereye monte edilirlerse itirazsız  oraya uyarlar.
Türkü söylerler, Şarkı söylerler, ilahi söylerler.
Neyse bir hutbeler de değiller, namaz kaldırmıyorlar.
Her şeyi  ama her şeyi onlar yapıyorlar.
Sanki bu ülkenin muhalif sanatçısı, Türk halkının onun dili olmuş  sanatçısı yık gibi.
Devşirmeler ön plânda.
Halkının sorunlarından bir haber düzenin adamı olarak kesesini dolduran, çağrıldığında bir uçak dolusu doluşarak  gidilen yerde  mesaj verilecek yerlere hayatın nasıl da güllük gülistanlık olduğunu gösteren, kahkahalarıyla her şey dört dörtlük görüntüsü yaratan, kendi ekonomik durumlarını ülkenin geleceğinden, gidişatından, önde tutan zavallı bir topluluk.
İnandıkları için değil, menfaatleri gereği.
 Halkın ozanı Mahsuni Şerif 'in "Yiğit muhtaç olmuş kuru soğana" dediği gibi gerçeklerin üstünü asla örtemezler ne kadar uğraşsalar da.
Ozanın sesi halkının sesidir.
Şunu unuturlar; Durağan olmayan türküler, her türlü kültür erozyonuna, kültür emperyalizmine direnç gösterirler.
Öyle olmasaydı; Pir Sultan lar, Nesimi'ler, Dadaloğlu köroğlu, Aşık Veysel'ler, Aşık Mahsuni'ler gönül tahtında  bunca yıldır otururlar mıydı?
Mücadeleleri,  sultanlara, padişahlara karşı koyuşları yaktıkları türküler de yaşar mıydı?
Halk  ozanlarını  yüreklerinde yaşatıyorsa, söylediklerini yüreklerine, akıllarına bir tül  mendil gibi, gümüş sırma ile  işlediklerinden.
Kazançları ölümsüz oluşları.
Cep delik, cepken delik olsa da yaşamları böyle bitse de.
Halkın sesi olmuşlardır
Halkın yürek topraklarına yapılmıştır onların türbeleri.
Her Türküleri okundukça dirilişleri bu yüzdendir halkın ozanlarının.
Hazineleri ve bize bıraktıkları şey,  fani olsalarda unutulmayışları,  halâ bizlere yol gösterileridir.


Yolları yolumuz.
Dilleri dilimiz.
Sazları bağrımız.
Çalar söyleriz emperyalizme inat.
Sanatın Covid lerinin de sonu gelir.
Bulaşmadan. 
Uzak durarak.
Halkının sesi olmayanların sahada da sesleri yetmez.
Kovun gitsin sanat covid'lerini.
 Eyy halkım diyor halkın ozanları, ciğersizleri ciğerinize çekmeyin, takın maskelerinizi.
Gözlerine ,kulaklarına, yüreklerine maske takanların maskeli balosu sonsuza kadar sürmez.

Mesafe şart sanat covid'lerine.
Mesafe bırakırsanız yok olur giderler.
O halde hep birlikte 
Yaşasııın halkın ozanları.
Yaşasııın özgür kanatlı halkın sanatçıları.
Sahada özgürce yerinizi alacağınız vakitler geldi.
Şimdi özgürlüğün sesine ses vermenin tam zamanı.
Zamanı İYİ değerlendirin gecikmeden..