SANMAYA Kİ DİLİMİZ YOK 

Abone Ol

-.....Gayrıya baş eğmeyiz biz.-

Nice dağlar aştık, ne denizler kucakladık...Bazen taştık, bazen düştük. Kalktık ayağa yeniden, gayret ile yola düştük.

Kar, fırtına, yağmur gördük. Güneş gördük, dolu gördük... Sise pusmuş hem karayı hem kararmışları, dolu gördük...

Yürüdük kalp kayığı, akıl küreğiyle daim... Üşüdük, ısındık; terledik ve dahi yandık... Onun için, olduk kaim! Diyardan diyara gezdik... Menzildeki "yol"u gördük...

Yüreğimiz ezelden aşinadır onca derde... İşte bundan... Günü geldi; yırtıldı gözdeki perde... Gahi ham gahi pişmiş kulcukları, kulu gördük... Nice yolun sonu gördük... Nice közün külü gördük... İnci döktük dağa taşa, nasibimiz gülü gördük...

Hiç bıkmadık yürümekten; buram buram terlemekten... Usanmadık; dost kapısı beklemekten, yüreklere süzülmekten... Gülüş dolu heybemizle sırlı yola düzülmekten...

Kimselerden beklemedik; lütuf ile ihsanı biz... Şu fakirin adımları, sanılmasın serapa giz... Ömür denen imtihanda ol Latif'in sözün duyup ol Kerim'e çöktük, biz diz. El açtık hep Mevlamıza. Dedik; "Rabbim, bize Elif yol çiz."

Durduğumuz sanılmasın; fani posta kanılmasın... Bir, secdede baş eğeriz; gayri de baş eğmeyiz biz... Yol, iz bilmez, yanılmasın!

Bu fakirin yüreği tek, -bir dem dahi- titremişse yüreğiniz; siz de bir yol seyreyleyin! "Kudret Eli" tutar ise kerem ile yürekleri, nice aldanmış sanır ki kul çekermiş kürekleri...

Bundan gayrı sözümüz yok! "O", bir dirhem vermez ise; kulağımız, gözümüz yok... Yeter ki O, razı ola, yüreği hiç titremezle bir an durup işimiz yok...

Ol Hakim'in hükmü ile sükut ettik şu yoklukta; sükut bilmez; gözü görmez, dili susmaz, ses işitmez sanmaya ki dilimiz yok...