Çocukların enkaz altında günlerce feryat ede ede can verir sesini çıkarmazsın.
Şehrin hırsızların, yağmacıların, fırsatçıların istilasına uğrar bana mısın demesin.
Haftalarca susuz, elektriksiz, ışıksız kalır sesini yükseltmezsin.
Çadırlarını su basar, konteynerlerini su basar, prefabrik evlerini, prefabrik çarşılarını su basar sokağa çıkmaz, eylem yapmaz, kimseyi istifa etmeye davet etmesin.
Bir koyun gibi tek bacağından asılır, bir inek gibi sağılır, bir mankurt gibi görülürsün isyan etmezsin...
Uzaktan bakıldığında etiket sahibisin, makam sahibisin, mevki sahibisin, sahadasın, halkın içindesin, bu şehri yönetmeye talip bir aday adayısın, aylardır şehirle Ankara arasında mekik dokumaktasın...
Uzaktan bakıldığında bir STK liderisin, bir cemiyet başkanısın, bir iş adamısın, kerli ferli bir adamsın, bakanlarla, vekillerle, valilerle görüşensin, esnafların ve vatandaşların halini en iyi bilensin, çünkü gün boyu onların içindesin...
Uzaktan bakıldığında bu memlekete ve bu memleketin çocuklarına sevdalısın. Değil elini, gövdeni taşın altına koyanlardansın, sözünü esirgemez, gözünü budaktan sakınmazsın.
Uzaktan bakıldığında duyarlı bir vatandaşsın, haksızlığa rıza göstermez, yanlış yapanın karşısına dikilir hesap sorarsın...
Ama bir güne bir gün olsun, sevdiklerin enkaz altında can verirken, şehrin yağmalanırken, çadırlarını, konteynerlerini, prefabrik evlerini ve çarşılarını su basarken meydana çıkmaz, sesini çıkarmaz, kimseden hesap sormazsın.
Ama evet, bu şehirde söz sahibi olmak istiyorsun, bu şehri yönetmeye talipsin, bu şehrin insanlarının ve çocuklarının acılarına kör sağır dilsiz de olsan sırtını çok daha başka yerlere yasladığından kendinden eminsin.
Hani bir fırsat verilse bu şehri kurtaracak olan sensin. Bu şehrin makus talihini tersine çevirecek olan sensin. Ama nedense yaşanan bunca acı bunca sıkıntı bunca çaresizlik karşısında sesini çıkarmayan da sensin. Çünkü sesini çıkardığında sesinin boğazına tıkılacağını en iyi bilenlerdensin...
İki gündür yağmur yağıyor, iki gündür konteynerleri, prefabrik evleri ve çadırları su basıyor. Binlerce vatandaş yağmurların devamında başına geleceklerin korkusuyla endişeli bekleyişini sürdürüyor.
Senden ses seda yok. Kendi imkanlarıyla dükkanlarının ve konteynerlerinin suyunu boşaltan vatandaşın halini anlamaktan uzaksın. Onların sesine ses olmaktan uzaksın. Onların sesini yetkililere duyurmaktan, yetkililerden hesap sormaktan uzaksın.
Bu halinle her gün çarşıda pazarda halkın arasında arz-ı ediyorsun. Vatandaşın yaşadığı sıkıntıları dillendirmekten korkan biri olarak hangi cesaretle vatandaşın sorunlarının çözümünün sende olduğunu söyleyebilirsin...
Tam 9 aydır hiçbir sorumluluk almadan, bir tek gün olsun yaşanan onca çaresizlik karşısında iki kelimeyle de olsa sesini çıkarmadan, ilk yağmurda kendilerini dışarıda bulan binlerce vatandaşın sesini yetkililere duyurmak için harekete geçmeden bu şehrin sorunlarını çözebileceğine inanıyor musun gerçekten!
Çarşıda pazarda insanların arasında olmak değildir marifet, marifet gelen bakanlarla vekillerle siyasilerle fotoğraf çektirmek de değildir. Demokrasi parkında, sanal kahramanlıklar peşinde koşarak havanda su dövmek de değildir marifet. Marifet, halkın yaşadığı sıkıntıları görmek, acılarını paylaşmak, seslerine kulak kesilmek ve onların seslerinin duyulması için harekete geçmektir...
Evet kızgınım, evet öfkeliyim, evet yılgınım ve yorgunum. Aylar öncesinden defalarca ilk yağmurda konteynerleri ve prefabrik evleri su basacağını yazdım, altyapalarının yetersiz olduğunu yazdım, önlem alınması gerektiğini yazdım Ama sesime ses olacak ikinci bir ses bulamadım...
Dertlerine derman olamadığımdan dolayı konteynerzedelerden ve prefabrikzedelerden ve rahatsızlık verdiğim herkesten özür diliyorum... Bunları söylemek için geldim, kalıcı değilim, gidiyorum...
19 Kasım Pazar 2023