Salgının ağır bedeller ödeteceği artık kesin. Kimse inkâr etmiyor. Siyaset, bilim ve halk bedel ödemeye hazırlıyor kendini. Dünya bin yılların salgınıyla karşı karşıya. Bu öyle veba, kolera, verem gibi bir salgın değil. Bilim ve teknolojiyi eze eze ilerliyor.

...

Hastanelerin büyüklüğünün, işlevinin ve konforunun işe yaramadığını bu salgınla gördük.

Salgın döneminde gideniniz olduysa şifa bulmaya gelenler covidli hastalarla aynı koridorlarda omuz omuza.

Ortopedik bir rahatsızlığınız için gidiyorsunuz, covidli çıkıyorsunuz. Bu risk sağlık çalışanları dahil herkes için geçerli.

İkinci, üçüncü, hatta dördüncü kamu hastanesine bu yüzden ihtiyaç varmış.

Yıkılıp yeniden yapılan hükümet binaları, beş yıldızlı otel konforunda kamu binaları, öğretmenevleri, konukevleri, misafirhaneler ve senenin birkaç haftası dışında kullanılmayan onca bina yerine hastane yapsaydık koridorlarda covidli hastalarlarla, annesinin eteğine yapışmış çocuklar göz göze gelmeyeceklerdi.

Hepimiz artık biliyoruz ki tek kamu hastanesine mahkum edilmiş illerin tümünde bu hastaneler en riskli yerler.

Bugün Adıyaman 400 yataklıdaydım. Yeni tahliller ve kontrol için gitmiştim. Hastanenin dört bir tarafını giriş çıkışa açmışlar. Tüm imkanlar seferber edilmiş. Yığılmalar olmasın. Hava sirkülasyonu sağlansın istiyorlar belli ki. Ancak faydasız çözümler. Çaresizlikten çare üretme çabası. Eğer ikinci bir kamu hastanemiz olsaydı bu züğürt tesellisi çarelerle kendimizi avutmayacaktık.

Detaylarla uğraşmaya gerek yok.

Tek hastanenin bedelini çok ağır ödeyecek Adıyaman.

Hem de çok.

Ve hepimizin belleğinde bir nefret sözcüğü yer edecek en şiddetlisinden.