Öyle bir gün ki 24 Ocak, 8 yıl arayla aynı gün iki vatan evladını şehit verdik. Diyarbakır Emniyet Müdürü Gaffar Okkan’ın katlinin üzerinden 21 yıl geçti. 1997’de Diyarbakır’a emniyet müdürü olarak atanmıştı. Hizbullah’ın çökertilmesinde çok önemli bir rol oynamıştı. PKK ile mücadelede halkı teröre karşı örgütlemesiyle dikkat çekmişti. Ve kendini çok sevdirmişti. Diyarbakır ve tüm Türkiye hala kaybına ağlıyor. Böyle bir emniyet müdürü az görülmüştü. Çocuk, yaşlı, genç, herkese bir iyiliği dokunmuştu ve bu tavrıyla oyun bozuyordu. Asla unutulmayacak ve mesleğindekilere örnek olacak bir polis müdürüydü. 48 yaşındaydı. Ruhu şad olsun!

Gazeteci Uğur Mumcu da 8 yıl önce aynı uğursuz günde 24 Ocak'ta katledildi!

Kırşehir’de bir memur çocuğuydu 2. Dünya Savaşı’nın ortasında doğmuştu. Hukuk fakültesini bitirmiş avukat olmuştu. 20 yaşında gazeteciliğe başlamıştı. 25 yaşında Akşam gazetesinde yazmaktaydı. 27 yaşında hukuk fakültesinde akademisyenliğe adım attı.

12 Mart Darbesi sonrası tutuklandı. 1 yıl hapis yattı. Askerliğini ‘sakıncalı piyade’ olarak cezalı yaptı.

Uzun bir zaman Cumhuriyet gazetesinde “Gözlem” adlı köşesinde yazacaktı. 36 yaşında ilk tiyatro oyunu “Sakıncalı Piyade”yi yazdı. Sonra “Sakıncasız” adlı bir oyun daha yazdı. İşte ben onu o yıllarda tanıdım. Senaryosunu Aytunç Altındal ile birlikte yazıyorlardı. Biz bir grup genç Altındal’ın kurduğu “Havass” yayınlarında çalışıyorduk. 1980 darbesi herkesi ezip geçmişti. Yayınevi kapanmıştı.

Onunla Zincirlikuyu’daki “Hodri Meydan Kültür Merkezi”ndeki provalarda tanışmıştım.

Herkesin gölgesinden korktuğu bir dönemde öyle bir senaryo yazmıştı ki oyunu oynayacak oyuncu bulmakta zorlanmışlardı.

‘Sakıncasız’ oyunu dönekler üzerineydi. ‘Sakıncalı Piyade’nin zıddıydı.

O günlerin tüm dönek, yalaka karakterleri oyunda vurgulanıyor, iç ve dış güç odaklarıyla döneklerin ilişkileri, siyasi olaylar, hırsızlıklar yolsuzluklar, cinayetler bir bir anlatılıyordu.

Hem de öyle bir dönemde!

Her kesimden çok sayıda insan “Sakıncasız”ı izledi. Darbeci generaller de, sanatçılar da ‘iş’ adamları da kendilerini kıyasıya eleştiren oyunu izlemeye geldiler. En zevklisi, oyunu izlerken her devrin adamı / sakıncasız gazetecilerin yüzlerine bakmaktı. Ama oyun sadece 10 kez sahnelenebildi sonra yasaklandı. Yıllar sonra bir kez daha 2011’de 27 yıl sonra “Ege Kültür Sanat ve Mavi Sanat” tarafından sahnelendi.

Tiyatro'nun tanıtım videosu: https://www.facebook.com/watch/?v=1501271196673264

Uğur Mumcu kimsenin gözünün yemediği konuları cesaretle incelemişti.

Suudi Arabistan, İngiliz ve Amerikan istihbaratının Türkiye’deki dini çevrelerdeki örgütlenmesini de araştırmıştı.

1987’de yazdığı kitabın adı “Rabıta”ydı. Rabıta örgütünün başında Suudi kökenli Abdullah Bin Naseef vardı. Örgüt İsrail, Amerikan ve İngiliz istihbaratının ortak çocuğuydu! Bu örgütlerin ve arkasındakilerin asıl derdi Sovyetleri çökertmek demişti. Din kullanılarak Türkiye’nin Sovyetler Birliği'nde yaşayan Müslüman ve Türk azınlıkları kışkırtması isteniyordu. Ölmeden 2 gün önce yazdığı yazıda Türkiye’de dini eğitimle oynanmasının felakete yol açacağına değinmişti.

Yazının başlığı: “İmam-Subay”dı.

Amerikan, İngiliz ve İsrail istihbarat örgütleri ile Molla Mustafa Barzani ilişkisini Türkiye’de ilk o yazmıştı. Yarım kalan kitabının adı “Kürt Dosyası”ydı. Terör örgütlerinden sürekli tehditler alıyordu.

Ölümünden 2 hafta evvel, 7 Ocak 1993 tarihinde Cumhuriyet’te “Mossad ve Barzani” başlıklı yazısı yayınlandı. Bu yazıda, İsrail istihbaratı Mossad’ın Barzani ile ilişkilerini belgelemişti.

O gerçek bir gazeteciydi. Piyasa gazetecisi değildi. O gerçek bir vatanseverdi, ‘miş’ gibi yapanlardan değildi. Batı’nın çok önemsediği konuları masaya yatırdı. O nedenle katledildi!

Şöyle yazmıştı:

“Yazdığım hiçbir konuyu yalanlayamadınız. Öyleyse vurun, parçalayın, her parçamdan benim gibiler, beni aşacaklar doğacaktır.”

Öngörüsü doğru çıktı. Bugün birbirinden değerli genç gazetecilerimiz var. Daha da olacak.

Ruhu şad olsun!

Banu AVAR

24 Ocak 2022