Pazar günü öğleden sonra Rotterdam’dan Metin Yazarel telefon etti. Merhabalaşma, hal, hatır sorduktan sonra, Frankfurt’taki Hıdır’ın rahmeti Rahmana kavuştuğunu söyledi. Birkaç ay önce Frankfurt ziyaretimizde Hıdır’ı da ziyaret etmediğimize hayıflandık. Akşam üstü Ali Batman ve Muhsin Ceylan’ın whatsApp’tan gönderdiği mesajlar başta olmak üzere, Hıdır’ın vefat ettiğine dair sosyal medyada birbiri ardına haberler yayınlandı. Hıdır’ın aniden, anlamlı ve bir o kadar da insanı kahredici ölümü Avrupa’daki ülkücüleri derin bir üzüntüye sevk etti. Ülkücüler çok sevdikleri Hıdır ağabeylerini kaybetmişlerdi ve ağlıyorlardı.


Ölüm kaçınılmazdı. Her nefsin ölümü tadacağını biliyorlardı ülkücüler. Ama bu ölüm başka bir ölümdü. Bu ölüm, uğruna kurşun yediği, canını ortaya koyduğu vatanına 40 küsur yıldır gidemeden, vatanı göremeden vuku bulan bir ölümdü. Bu ölüm çok anlamlıydı, zira bu ölüm geceleri ‘vatan, anam’ diye sayıklayan bir yetim ülkücünün ölümüydü.

Kaderin cilvesine bakın ki, bu ülkücü yıllar önce arkadaşlarıyla birlikte Frankfurt’ta, ‘Vatana Hasret’ dergisini yayınlamaktaydı.

Biz onu ‘Hıdır’ olarak bilirdik. Ama gerçek ismi Ethem Kıskıs’tı. 12 Eylül öncesi Türkiye ortamında Ankara Hacettepe Üniversitesi öğrencisiydi. Adı, bir olaya karıştığı iddiasından dolayı 1979 da yurtdışına çıkmak zorunda kalmıştı. Artık bir daha vatana dönmek nasip olmayacaktı Ethem Kıskıs için...


Sözü onu çok yakından tanıyan, yıllarca birlikte olan, aynı evi, aynı teşkilat mekânını paylaşan, 12 Eylül sonrası Avrupa’da aynı çileli ve zor günleri birlikte yaşayan ülkü devlerine bırakmak istiyorum.


O yıllarda Amsterdam muhabirliğini yaptığım ‘Vatana Hasret’ sonra da ‘Anayurt’ dergilerinin Genel Yayın Yönetmeni Mustafa Karahan beyin, Hıdır ağabeyle ilgili yazdıkları şöyle: “Ethem; Yetimdi... Babasını hiç tanımadı! 41 yıl önce kader onu vatansız bıraktı! Sürgünde, kağıttan kimliği olmadan ama kişilikli bir hayat yaşadı! Aynı evi paylaştık. 1 oda bir salon. Ramiz Ağabey geldikten sonra bir odayı ona ve eşine verip diğer odayı yatak odamız yaptık. Üçlü bir açılır kapanır kanepemizde aynı yastığa baş koyduk. Vatan, anam diye sayıkladı gecelerce! Benim için kardeşten öteydi!. Sabır ve tevekkül sahibiydi. Dilinde hep şükür vardı. Bir gün bile şikayetini duymadım. Hem okurduk, hem yazardık. Teşkilât adına çıkardığımız Vatana Hasret ve Anayurt dergilerinin ben genel yayın yönetmeniydim ama birlikte hazırlardık. Her okuduğumuz kitabı saatlerce tartışırdık. Muhakeme gücü sağlam, inançlı, enerjik, yılmaz, yorulmaz, usanmaz, gönlü geniş, merhametli, adaletli, vicdanlı, disiplinli bir ülküdaşımızdı. Musalla taşında imamın nasıl bilirdiniz sorusuna şek ve şüphesiz bir inançla "iyi" biliriz, imanına şahadet ederiz diyeceğimiz bir kardeşimizdi. Allah rahmet eylesin kardeşim!”.

Aynı dönemde birlikte olan Cevat Saraç bey ise şunları söylüyor: “Ethem Kıskıs! 40 yıl ‘hasret’ nedir, bilir misiniz? Ana hasreti, Kardeş hasreti, illaki Vatan hasreti! 80 Darbesi’nden bu günlere, çileli sürgün yılları, sabır, tefekkür ve mücadele ile geçti! “Ol” deyince olduran Kudret, bu gün Ethem’e “Gel” dedi... Biz senden razı idik, sen de inşallah bizden razısındır. Biz haklarımızı helal ettik, Ethemciğim, sende inşallah haklarını bizlere helal etmişsindir veya edersin...Allah’ın rahmeti seninle ve bütün ülkücü şehitlerimizle olsun, Yiğit Ülküdaşım!.. Mekânın cennet olsun...”

Ülkü Ocakları ve Avrupa Türk Federasyon eski genel başkanı Ali Batman ise oldukça uzun ve duygu yüklü yazısında Hıdır ağabeyle ilgili şu değerlendirmelere yer veriyor: “…O, hem fikri bakımdan sağlam kafa yapısına sahip, şuurlu ve hem de çalışmalarımızda esirgemediği enerjisiyle, ülkücü hareketin 12 Eylül sonrası dönemde Avrupa'daki merkez yöneticileri olarak çalışmalarımıza -biz ve Allah'tan başka kimsenin bilmediği- çok değerli katkılarda bulunmuştur. O, 10-15 kişilik çekirdek ekibimizin bir üyesiydi. Varlığı ve çalışmalarıyla 12 Eylül'e karşı mücadelemizde çok önemli bir moral kaynağımızdı. Direncimizi artıran bir destekçimizdi… 1992 yılında Musa Serdar Çelebi, İhsan Öner, Cevat Saraç, Mustafa Karahan, Nazım Alemdar ve Ali Batman olarak eşlerimizle birlikte O'nun ailesi olduk ve eşi, tıp dr'u Hatice hanımla evlenmelerine katkıda bulunduk…”
Ali Batman şöyle devam ediyor: “…Şuan çok duyguluyum. 41 yıl film şeridi gibi gözümün önünden geçti. Tüm hatıralar hafızamda canlandı. Her ülküdaşım, hele hele Vatan Hasreti çekerek yaşamak zorunda kalan tüm ülküdaşlarımın benim yanımda ayrı ve özel bir değeri vardır. Ama Ethem kardeşim benim günü birlik fikirlerimi paylaştığım, iş hayatımdaki sıkıntılarımdan sağlığımıza kadar özelimizi paylaştığımız; bilim, din, siyaset vs. her konuda devamlı günübirlik fikir alışverişi yaptığımız bir sohbet arkadaşımdı. O olmayınca kesinlikle hayatımda bir boşluk hissedeceğim…”


Evet, Hıdır ağabeyin bu anlamlı ölümü kelimenin tam anlamıyla bir gurbet ölümü. Bu ölüm, Avrupa’daki ülkücüleri büyük bir üzüntüye boğdu. Hıdır ağabeyi tanıyan ülkücüler tarifsiz bir acı ve duygu yumağı içindeler. Hıdır ağabeye Allah’tan rahmet, sevenlerine ve ülkücülere baş sağlığı dilerim.

Veyis Güngör
16 Kasım 2020