Utanmak, insana değer katan önemli bir duygudur.
Faydalıdır çünkü kişiyi hatasını fark etmeye ve düzeltmeye yönlendirir.
Aynı zamanda utanmak, ahlaklı bir davranıştır.
Örneğin, bir arkadaşınıza karşı kaba bir söz söylediğinizi düşünün. Sonradan bu davranışınızdan dolayı utanıp özür dilerseniz, arkadaşınız sizin samimi olduğunuzu hisseder. Pişmanlık duyduğunuzu görür ve size yeniden güvenmesi kolaylaşır. Bu tür bir utanma, ilişkinizi onarmada büyük rol oynar.
Yine bir örnek vermek gerekirse; sizden yaşça küçük bir çocuğa, yanlışlıkla sert davrandınız diyelim. Durumu fark ettiğinizde yüzünüz kızarır, mahcup olursanız ve utancınızı belli edersiniz, bu davranış, çocuğa karşı içten bir sevgi beslediğinizi gösterir. Böylece aranızdaki duygusal bağ daha güçlü hâle gelir.
Utanmak her zaman iyidir. Çünkü insanın kendi hatasını kabul etmesini, yanlışın kendisine ait olduğunu görmesini kolaylaştırır. Bu da hem kişisel gelişimin hem de içtenliğin bir göstergesidir.
Bazen de kendinizi basitleştirdiğiniz anlar olur. Yaptığınız bir hareketin, söylediğiniz bir sözün aslında size yakışmadığını bilirsiniz. O anlarda farkındasınızdır: Davranışlarınız hafif, sözleriniz sıradan, mimikleriniz çocukçadır. Ancak bu hâli yalnızca yakın çevrenizde, rahat hissettiğiniz ortamlarda yaşarsınız. Çünkü önemli kişilerin ya da ciddi ortamların karşısında kendinize hâkim olabileceğinizi, orada böyle davranmayacağınızı bilirsiniz. Bu yüzden bu basitliğin, aklınızın size oynadığı küçük bir oyun olduğunu düşünür ve üzerinde fazla durmazsınız.
Utanmayan insanlardan her zaman çekinmişimdir.
Çünkü onlar, yaptıkları hataları tecrübe değil de bilgelik olarak sunar.
Eksik yönlerini dürüstçe kabul etmek yerine, zekâ parıltısı gibi gösterirler.
Başkalarının yüzünü kızartacak arsız davranışlarını ise, sanki büyük bir başarının parçasıymış gibi anlatırlar.
Gerçekte yanlış olanı, ustaca bir meziyet gibi paketleyip sunarlar; bu yüzden tehlikelidirler.