Asiltürk şunları açıkladı…

‘Saadet Parti’miz 31 Mart 2019 mahalli seçimlerinde hiçbir ittifakın içerisinde olmadan Türkiye’deki bütün Büyükşehir, İl, ilçe ve beldelerde ittifaksız ve tek başına seçimlere girmiştir.

Saadet Partisi, YSK’nın İstanbul’da Büyükşehir Belediye seçiminin yenilenmesi kararından sonra da istişareler sonucu seçime yine kendi adayımızla girmeye karar vermiştir.

Milli Görüş partileri 50 yıldır hiçbir seçime girmemezlik etmemiştir. Milli Görüş partileri seçimlere başka siyasi partiler kazansın ya da kaybetsin diye değil, davasına hizmet etmek amacıyla girer.

Biz ülke ve milletin çıkarlarını her zaman parti menfaatlerinden üstün görmüş bir siyasi hareketiz. Biliyor ve inanıyoruz ki, ülkemizin düze çıkması, milletimizin nefes alabilmesi için Saadet Partisi’nin güçlenmesine ve bir an önce iktidara gelmesine büyük ihtiyaç var.

Belediye’ler hizmet yerleridir ve şehrine hakkıyla hizmet eden belediye başkanları kolay kolay seçim kaybetmezler.

Bu vesileyle tekrar hatırlatmak isterim ki, Saadet Partisi İstanbul’da seçimlere bir parti kaybetsin, diğer bir parti kazansın diye girmemektedir. Bu manaya gelecek konuşma ve açıklamaları da uygun bulmuyoruz. 

Biz Milli Görüşçüler şu parti kaybetsin, bu parti kaybetsin diye değil; Allah  rızası için çalışır, kendi adayımız, kendi partimiz kazansın diye gayret ederiz. Aksini ifade eden hiçbir konuşma ve açıklama partimize ait değildir. ‘ dedi

Oğuzhan Asiltürk ayrıca sosyal medya hesabında Milli görüşçuler kimlerdir nedir? Başlığıylada şunları söyledi.

BİZ MİLLÎ GÖRÜŞÇÜLER, NASIL BİR TOPLULUKTUR?

Daha önce yaptığım konuşmalarda Millî Görüşçülerin düşünce ve inançlarını açıkladım. Önce ne istiyoruz onu anlatarak sözlerime başlayayım. Önce şu gerçeği ifade edeyim. Millî Görüşçüler olarak bütün insanlığın iki cihanda saadete ulaşmasını istiyoruz. Bizler “Allah’a iman etmiş ve bu dünyada yaptıklarımızdan hesaba çekileceğine inanmış olan bir topluluğuz”. Millî Görüşçüler yeryüzünden kötülüklerin kalkmasını, iyiliklerin yaşanır hale gelmesini istiyorlar Bunun için de kimseye baskı yapmadan, en doğal insan davranışı olan hakkı tebliğ görevimizi yapmaya gayret ediyoruz.

Bu tebliğ görevimizi yaparken dikkat etmemiz gereken şey, insanların akıllarına, mantıklarına, gönüllerine ve vicdanlarına hitap ederek, güzel söz ve tatlı dille, en güzel bir biçimde bu gerçekleri anlatmaktır.

ALLAH YAPTIĞI İŞİ İYİ YAPANI SEVER

Millî Görüşçü, yaptığı işi en iyi şekilde yapmaya çalışan kişidir. Millî Görüşçü “Yaptığı işi iyi yapanı Allahın sevdiğini” bildiren Hz. Peygamber s.a.s.’ın uyarısına uymayı çok önemli sayar ve “Kolaylaştırınız, güçleştirmeyiniz; müjdeleyiniz, nefret ettirmeyiniz” öğüdüne dikkat eder. Hepimizin görevi, yapacağımız tebliğ görevini Peygamberimizin bize emrettiği şekilde yapmaktır

Ayeti Kerîmede şöyle buyruluyor:

“Sen yine de öğüt ver. Çünkü öğüt mü'minlere fayda verir”. (Zâriyât, 55)

Allah (c.c.) öğüdün Müminlere fayda vereceğini bildiriyor. Öğütten insanlar inançları ölçüsünde yararlanırlar. Bazı insanlar da bu ikazlardan rahatsız olurlar. Kendilerine Hakkın söylenmesini istemezler. Kur’anı Kerim bu durumda olanlara bizim şöyle hitap etmemizibildiriyor:

“Siz, haddi aşan kimseler oldunuz diye, sizi Kur'an'la uyarmaktan vaz mı geçelim” (Zuhruf, 5). Görülüyor ki tebliğ görevi herkese yönelik olarak yapılması gereken bir görevdir. Haddi aşan, Allah’ın emir ve yasaklarına uymayan kimselere de tebliğ yapılacaktır.

Peygamber Efendimiz de tebliğin önemini bizlere şöyle bildirmektedir:

Ebû Hureyre (r.a.) hazretlerinden rivayette Hz. Peygamber (s.a.s.) buyurdu: “Din nasihatten ibarettir.” Yanındakiler sordu. “Kimin için ey Allah'ın Resûlü?” Peygamber (s.a.s.) cevap verdi. “Allah için, Kitabı için, Resûlü için, Müslümanların idarecileri ve Müslümanların hepsi için. Müslüman Müslüman'ın kardeşidir. Ona yardımını kesmez, ona yalan söylemez, ona zulmetmez. Her biriniz, kardeşinin aynasıdır, onda bir rahatsızlık görürse bunu ondan izale etsin (gidersin).”

Hz. Peygamberin (s.a.s.) bu uyarısı, Milli Görüş sahiplerinin, içinde yaşadıkları toplumdaki yanlışları düzeltmeye çalışmakla görevli olduklarını bildiriyor. Hadiste bu cihad görevi yerine getirilirken bizim nasıl bir inançla hareket edeceğimizde bildiriyor:

1. Müslümanlar kardeşimizdir.

2. Onlara yardımı kesemeyiz.

3. Onlara yalan söyleyemeyiz.

4. Onlara zulmedemeyiz.

5. Onlarda bir rahatsızlık görürsek bunu gidermeye çalışırız.

Bu şartlara uyarak hareket eden kişi kardeşinin aynası olduğunu hisseder. Aynada kendisini görür. Bunun mânâsı biz nasıl olmak istiyorsak kardeşimizin de öyle olmasını istemektir. Bunun için onda bir rahatsızlık görürsek bunu ondan gidermeye çalışırız.

Yapacağımız hakkı tebliğ çalışmalarında, hadiste bildirilen ikazlara uyarsak, karşımızdakiler tebliğ ettiğimiz gerçekleri çok daha iyi hissedebilirler. Çalışmalar esnasında kullandığımız üslup bu kadar önemlidir.

Aşırılıkların her çeşidinden uzak dururuz. Bizim yolumuz orta yoldur. Yapmamız gereken ne ise onu yapar hiçbir etki ile yapmamız gerekeni terk etmeyiz. Âyette şöyle buyruluyor:

“İşte böylece sizin insanlığa şahitler olmanız Resulün de size şahit olması için sizi vasat (orta) bir ümmet kıldık.” (Bakara, 143)

Bize zararı olur diye hakkı savunmaktan vazgeçmeyiz. Bugüne kadar bizden ayrılanlar “Hakkı söylemekle haklı çıkılmaz. Bir yüzümüz tekke bir yüzümüz parti olursak iktidarı bize vermezler”, diyerek bütün mânevî değerlere arkalarını dönerek ayrıldılar. Hâlbuki hakkın savunulması esastır. Batılılara yaranmak için kendimizi inkâr edemeyiz. Hak bildiğimiz yolda yürür, Allah’a güvenir, başarıyı O’ndan bekleriz. Ayet-i Kerîmede şöyle buyruluyor:

“...Allah kendisine karşı gelmekten sakınanlara bir çıkış yolu gösterir. Ve onları hiç ummadıkları yerden rızıklandırır.”

“Kim Allah'a güvenirse O, ona yeter (onların işini kolaylaştırır). Şüphesiz Allah, emrini yerine getirendir. Allah her şey için bir ölçü koymuştur.” (Talak 2,3)

MİLLÎ GÖRÜŞ BİR OKULDUR.

Millî Görüş okulunda hem kendimizin, hem de içinde yaşadığımız toplumun maddî ve mânevî huzurunun sağlanmasına nasıl katkıda bulunacağımızı öğreniriz. Başkalarına faydalı olmaya çalışırız. Biliriz ki “İnsanların en hayırlısı insanlara faydası olandır”. (Hadis)

Biz Allah’a inanan bir topluluk olduğumuz ve Rabbimiz de Müminleri kardeş yaptığı için her müminin iyiliğini isteriz. Onları ebedi âlemde hesap vermek zorunda kalacakları tehlikelere karşı uyarmaya çalışırız. Bize kötülük edenlere de iyilik ederiz. Zira biz Millî Görüşçüler; Peygamberimizin (s.a.s.) “Mazluma da zâlime de yardım ediniz” sözünü biliyoruz. Sahâbenin yâ Resulallah zâlime nasıl yardım edilir, sorusuna Peygamberimiz “onu da, yapmakta olduğu zulümden uzaklaştırmaya çalışarak, yardım ediniz” diye cevap veriyor.

Kimseye bir düşmanlığımız yok. Çalışmalarımızda bu emrin gereği olarak iktidarı uyarıyoruz. İktidarı hatalarından dönmeye, Hakka yönelmeye çağırıyoruz. Zira Hz. Peygamber (s.a.s.) “Allah'a asi olan kimsenin bulunduğu hali anlatınız ki halk ondan korunsun” buyurmuştur. Ancak biliyoruz ki hidâyet Allah’tandır. Biz sadece tebliğ görevimizi yapıyoruz.

Bu ikazları yaparken de ölçülü olmaya, aşırılıktan kaçınmaya azami özen göstermeliyiz. Aksi halde bazı kimselerin haktan uzaklaşmasına sebep olabiliriz. Allah Teâla Hazretlerinin “Seni yaratmasaydım kâinatı yaratmazdım” diye iltifat ettiği Peygamberimiz a.s. efendimize de Allah, insanları hakka çağırmayı, şöyle yapmasını emrediyor: “Rabbinin yoluna hikmetle, güzel nasihatle davet et. Ve onlarla en güzel şekilde mücadele et.” (Nahl, 125) İşte Millî Görüşçülerin ölçüsü budur.

YALNIZ ALLAH'A GÜVENİYORUZ.

Millî Görüşçüler olarak, bu çalışmaları yaparken yalnız Allah'a güveniyoruz. Başarıyı O'nun verdiğini biliyoruz. Ve yine biliyoruz ki “Allah her şey için bir ölçü koymuştur.” Kulluk görevimizin gereği olarak bütün gücümüzle çalışırız. Neticede Allah’ın takdiri ne olursa ona da gönül rızasıyla teslim oluruz.

Bu noktada kısaca Allah’a güvenmenin ne mânâya geldiğini bir misalle anlatayım. Allah Teâla Hazretleri; İbrahim (a.s.)’a hanımı Hacer validemizi (r.anha) ve henüz küçücük bir çocuk olan oğlu İsmail (a.s.)’ı alarak bugün Kâbe’nin bulunduğu, o zaman ıssız bir çöl halinde olan yerde bırakıp dönmesini emrediyor. Soğuk bir gecede, vahşi hayvanların yaşadığı ıssız çölün ortasında, ikisini de bırakıp dönerken Hacer validemiz İbrahim (a.s.)’a arkasından sesleniyor:

“Ya İbrahim bizi bu, ıssız yerde, çölde bulunan vahşi hayvanların ortasında kime emanet ederek gidiyorsun?”

İbrahim’in (a.s.) cevab: “Sizi Allah’a emanet ediyorum”. İbrahim (a.s.)’ın Allaha güven ve teslimiyetinden beklenen budur. Ancak içinde bulunduğu tehlikeden kendini ve küçücük yavrusunu koruyacak gücü ve imkânı olmayan, yiyecek ve içeceğin bulunmadığı ıssız ve vahşi bir yerde bırakılan hanımının verdiği cevaba bakın: “Ya İbrahim, bizi emin yere emanet etmiş bulunuyorsun, gidebilirsin”. Allah’a güven işte budur. Bu güvenin karşılığında Allah kıyamete kadar insanların yararlanacağı Zemzem suyunu ihsan etti. Cürhüm kabilesini Hacer validemiz ve oğlu İsmail’e hizmet etmek üzere emirlerine verdi.

Millî Görüşçüler de bu güven ve teslimiyet içinde olurlarsa yaşadığımız bu zulüm dünyasında, içinde bulundukları zorluklar ne kadar aşılmaz görünürse görünsün, düşmanların gücü ne olursa olsun Allah’ı koruması ve yardımıyla yeryüzünde âdil bir düzeni kurabilirler.

Bugün içinde yaşadığımız dünyada akan kan sadece Müslüman kanı. Arakanda işkence edilerek diri diri yakılanlar Müslümanlar. Afganistan’da düğün evleri, pazaryerleri, hatta hastaneler bombalanarak öldürülenler Müslümanlar. Irakta 1,5 milyon Müslüman katledildi. Mısırda Müslümanlar katlediliyor. Suriye’de devamlı kan akıyor. Dünyaya ırkçı emperyalizm hâkim olduğu için bu zulümler oluyor.

Tekrar bir Saadet Dünyasının kurulması, Millî Görüşçülerin gayretiyle olabilir. Önce, Allah’ın izniyle Mahalli İdareler seçiminde kazanacağımız başarı Meclisin yolu açacak ve Millî Görüşün Meclise girmesiyle, Mecliste Hakkın savunulması mümkün olacaktır. Bu ise yaşanabilir bir Türkiye’nin, Yeniden Büyük Türkiye’nin ve Yeni bir Saadet Dünyasının habercisidir.

Başlangıçta büyük olayların önemi tam fark edilmez. Şu anda Millî Görüşçü kardeşlerimizin çalışmalarının mânâ ve değeri tam anlaşılmayabilir. Ancak bizler bütün insanlığın kurtuluşu, bu zulüm dünyasının yerine âdil Düzenin uygulandığı bir Saadet dünyasına kavuşma çalışmasını yapıyoruz. Başarıyı Allah’ın verdiğini biliyoruz. Ve bu çalışmaları yaparken sadece Allah’a güveniyoruz.

Zafer inananlarındır. Ve zafer yakındır. Allah yardımcımız olsun. Allah’a emanet olun.

Oğuzhan Asiltürk

Milli Görüş Lideri