Tayin edilmiş muhalefet, gerçek iktidar sahiplerinin iktidar çarkını döndürürken yürüttükleri B planları arasında yer alır.
İktidar, muhalefeti bölüp parçalarsa ömrünü şüphesiz uzatacaktır.

Muhalefette iktidar olma yolunda bir strateji, yönetim ve eylem planı olması icap eder.

Muhalefette böyle bir mecal var mı?

Böyle bir iddia?..

Bir tek Yavuz Ağırali’nun ekran söylemlerinde kibarca Akparti’ye mesajı var. ‘Siz neden gitmemekte ısrar ediyorsunuz ki? Yorulmuş olmalısınız; bırakınız, ülkeyi yönetmede yeni kadrolara yer açınız… Ülkeyi germeyiniz’ şeklinde özetlenebilecek kibar bir söylem bu…

Başkaca bir muhalif tavır, muhalefette başkaca bir mecal var mı?

Fatih Altaylı’nın altını çizdiği gibi ne yazık ki muhalefet, hâlâ ayakta durmaya hamleden iktidarın nasıl olup da halktan oy alabildiğini anlayabilmiş bile değil.

Max Weber’i, Michel Faucault’u okuyup Türkiye siyasetini teorik olarak bile çözümleyememiş bir muhalefetle karşı karşıyayız.

Modern hukuktan tabii hukuka geri evrilen hukuk düzenimizi, iktidar ve rasyonalite ilişkisini kavrayamamış bir muhalefet bence el’an iktidarın değirmenine su taşıyor.

Bölünmeye de devam ediyor.

Hatta muhalefet o kadar kifayetsiz ki, içinden bir iktidar projeksiyonu bile hazırlayamadığı için münferit ama sağlıksız çıkışlar meydana geliyor. İlhan Kesici’nin geçen hafta İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanını tenkitle başlayan çıkışını bu anlamda değerlendirmek lâzım.

Geniş halk kitleleri sadece hukuksuzluktan ve ekonomik çöküntüden bizar durumda değil, istikbale dair ümit ışığının bulunmamasından şikâyetçi… Şikâyetçi ve/fakat çaresiz… Çözümü muhalefette araması gerekirken dönüp oraya bakma tenezzülü bile hissetmiyor.

Eğer muhalefette iktidar olmak için gayret ve program yoksa vatandaşların el’an iktidarda olanların vicdanına başvurmaktan başka ne çareleri var?

Sivil inisiyatif, sivil toplum, sivil itaatsizlik gibi kavramların ise terörize edilmiş olması, meslek örgütlerinin de işlevsiz kılınması ister istemez bu teslimiyet sürecini pekiştiriyor.

Dikkatinizi çekti mi bilmem; ama gerek Perinçek, gerekse Bahçeli hilahazırdaki muhalefetin yerine ikame faslından geçen hafta birkaç cümle ettiler. Muhtemeldir ki, bir B Planı çerçevesinde Millet ittifakının da bölünük ya da edilgen muhalefet geleneğini sürdürmesini sağlamak ve mümkünse bölünmesi için gerekçeler icat edilmesinin önünü açmak, siyasal merkezin gündemindedir.

Muhalefetin bir iktidar hazırlığı göze çarpıyor mu? Peki, muhalefeti besleyen damarların?

Ne gezer?

Edilgenleri kendine getirmek ve muhalefetin çekirdeğine sibernetik bir yeni yönetişim şem’ası kurarak iktidar olmuş gibi millete ve ülkeye bir eylem planı, strateji ve program kazandırmak yolunda bir zihinsel ve matematiksel çözümleme gördünüz mü?

Gezi faslında Sayın Erdoğan’a tavsiye etmiştik. Bir sabah namazını içlerinde de namaz kılanların bulunduğu parktakilerin arasında eda edin ve sabah çayını içerken dertlerini dinleyin diye…

O zaman cemaat savcısı, polisi, askeri, medyası ve siyasal yapılanması güçlü olduğundan sesimizi boğdular.

Fakat hâlâ FETÖ benzeri bir metodla gezi ezberi okunageliyor…

O yüzden de z kuşağının ekranlarda birkaç öğrenci ile sohbete ‘dislike’ çalması yadırganmamalı…

Lütfen kripto fetöcülerin, ya da fark etmez; yüzyıllık edilgenliğin korku ve içgüdüsüne teslim olmuşların ipiyle kuyuya inmeyin!

Şimdiye kadar muhalefetin en azından birkaç kez ülkenin beş on yıllık geleceğine dair bir hazırlığı olduğunu kamuoyu ile paylaşması gerekmiyor muydu?

Mesela hükümet olduklarında nasıl bir hükümet planları programları olacağını halkla paylaşamadılar. Halk onlara iktidarı verse bile ülkeyi riske sokmadan nasıl selamete ulaştıracakları yolunda müspet bir imaj yaratamadılar.

Millet ittifakını meydana getiren asıl saik parlamenter sistemin yeniden ihyası iken bu minvalde herhangi bir ilkeli hareket gördünüz mü?

Mesela daha işin başında tam da Cumhurbaşkanlığı –gerçekte başkanlık- seçimi sırasında herhangi bir ilkeli muhalefetten bahsedilebilir mi?

Madem tek adam faktörüne karşısınız, o halde neden böylesi bir seçimden medet umdunuz? Ve neden kabul etmemeniz gereken bir yarışa aday soktunuz.

İnsan iddiasının takipçisi olmaz mı? Vatandaş, öylesi bir duruş sergilense bu samimiyet ve mes’uliyetin hissedarı olmaya hamletmez ve sâyını mübarek kılmak için muhalefetin hakkını teslim etmez miydi?

Niçin halkı çaresiz sanıp ilkesizlikle girdiğiniz yarışta boyunuzun ölçüsünü aldınız ve neden sözde karşı olduğunuz bu başkanlık sistemine adeta destek verir mahiyette, onu akredite eder biçimde abes bulduğunuz yarışın figüranı oldunuz?

Muhalefet inandığı sisteme yönelik hiçbir çalışma yapmadı. Halkı kurucu irade konusunda ikna edemedi, parlamenter sistemin ve demokrasinin, çoğulculuğun önemi yolunda inanç sahibi olduğunu bile yansıtamadı.

Sivil inisiyatif, sivil toplum ve sivil itaatsizlik için sivil toplumun en çaresiz kesimlerinin bir direnç koymasından medet umuldu. Hatta muhalefet böylesi direnç noktalarında bile lütuf mahiyetinde yarım ağız destekler ortaya koyabildi.

Madenciler, işsizler, göçmenler, afetzedeler, şehit aileleri, adalet arayanlar, daha birçok örgütsüz çevre ile bir takım yorgun örgütler, barolar, meslek kuruluşları vesaire…

Eğer muhalefet partileri sadaka ve biat kültüründen nasipdar olmuş ve neden sonra bir takım basit mağduriyetler yaşamışsa buradan sağlıklı bir muhalefet siyaseti, yepyeni bir iktidar porjeksiyonu ve ülke siyasası doğmaz.

İnsanlar yeniden statükoyu muhafaza etmeyi en büyük devrimcilik saymaya devam eder.