Toplumun kaybolan değerlerini büyük bir cesaretle ve layıkıyla sahiplenenler ve yaşatanlar, aynı cesaretle, aynı kararlılıkla yaşamalı, yaşatılmalılar.
İnsanız, hepimiz yanlış yaparız. Hepimizin hataları olur. Hata da yapsa, meziyet sahibi ise uyaralım, ama arkasında duralım. Bir kalemde silmeyelim.
Ciddi sorunlara ve psiko sosyal travmalara rağmen, uzlaşmacı yaklaşımı ile üniversiteyi deprem öncesine, hatta o günkünden de ilerisine taşımaya çalışıyor.
Bin beş yüz metre yüksekteydik. Beydağının zirvesi.. Tek tük ardıçlar, yabani meyveler vardı. Kayalıkların arasına serpilmiş gevenler yastık gibi yayılmıştı.
Hızla avludan girer girmez iki elini havaya kaldırdı, baş hizasında sallayarak avlunun ortasına kurulan tahta divanların etrafından dolandı, kapıya yürüdü.
Ecdat boşuna mı ağaç kovuğuna, mağara oyuğuna yerleşmiş. O çağlarda, o nüfusla bile mahsul alacağı yeri başka amaçla kullanmamış, içeceği suyu kirletmemiş.
Depremden sonra işler değişti. Parklar, sokaklar güvensizleşti. Silah sesleri eksilmiyor, sokaklar, caddeler içki şişelerinden geçilmiyor.
Odun topladığı tepelere bakıyordu. Su taşıdığı sokaklara bakıyordu. iki oğlunu aynı gün gömdüğü mezarlığa bakıyordu. On çocuk emzirdiği eve bakıyordu.
“Eskiden şu binanın yerinde şu vardı,” der geçmişe yolculuk yapar, ama yeni nesil, modern, işlevsel ve estetik bir çarşıyı yaşadığı şehre daha çok yakıştırır
Boş işlerden uzak duracağız. Gerekirse düğünlere, taziyelere, gitmeyecek, bütün günümüzü çalışarak geçireceğiz. Bir günümüz, bir saatimiz boş geçmeyecek.
Bu bağlantı sizi https://www.gapolaygazetesi.com dışındaki bir siteye yönlendiriyor.