"Ve onların ardından, peş peşe elçilerimizi yolladık. Onlardan sonra da Meryem oğlu İsa’yı mûcizelerimizle gönderdik ve ona İncil’i verdik. Onu samîmiyetle izleyenlerin kalplerine derin bir şefkat ve merhamet duygusu yerleştirdik. Sonraki Hıristiyanların icatları olan ruhbanlığa gelince, Biz onlara böyle bir şey emretmedik ama onlar, güya Allah’ın rızasını kazanmak amacıyla bunu uydurdular; ne var ki, bu sözde ibâdete gereği gibi de uymadılar. Biz de içlerinden, gönderdiğimiz mesaja gerçek anlamda iman eden ve ona göre hayatını düzenleyen kimselere mükâfâtlarını verdik fakat onların çoğu, tevhid dinini özünden saptırarak yoldan çıkmışlardı.'' ( Hadid / 27 )

Yüce Allah Kur'an ı inananlar için bir şifa kaynağı ve doğru yol rehberi olarak, açıklanmış, örneklendirilmiş, yeterli ve teferruatlı olarak indirdiğini ve dinin tek kaynağı olarak yalnız Kur'an a uymamızı bizden istemiştir.

Kur'an da bir çok konuda insanları doğru yola ulaştırmak için değişik örnekler ve benzetmeler yapılmış, ardından yüce Allah bu ayetler üzerinde düşünüp tefekkür ederek, gerektiğinde ''hala aklınızı kullanmayacakmısınız'' benzeri uyarılarla, almamız gereken dersleri ve çıkarmamız gereken sonuçları elde etmemezi istemiştir.

Bu örnekler ve benzetmelerden çıkarılacak doğru yargılara göre de Allah'ın bizlerden beklediği istikamet olan ''Sırat-ı müstakim'' üzere hayatımızı yaşamamızı emretmiştir.

Bu zor ama ödülü büyük hedefe ulaşanlarıda altından ırmaklar akan ebedi mutluluk mekanı cennetine yerleştireceği müjdesini vermiştir.

Şimdi yukarıda ki ayette yüce Allah bizler yani Kur'an ehline şunu söylüyor. Geçmişte İsa (as) ile gönderdiğim ilahi mesajları yani İncili samimi bir şekilde alıp iman edenleri doğru yola ilettik ve onları hakketikleri sonsuz mutluluk ödülü ile mükafatlandırdık.

Ardından gelen ve İseviliği tahrif edip dinlerini eklemeler, çıkarmalar, hurafeler yoluyla bozan ve ismi Hristiyan olan bu nesiller ''güya'' doğru dini yaşamak için ''ruhbanlık'' denen bir kurum ortaya çıkardılar.

Bu ruhbanlık denilen oluşum yoluyla din adına ayrıcalıklı bir sınıf oluşturuldu ve bunlar din adına kendi heva ve heveslerine göre dine yaptıkları ilaveler ve çıkarmalarla yeni bir din oluşturdular.

''Allah emretmediği halde'' dini daha doğru yaşamak ve Allah'a daha fazla yaklaşmak için yaptıklarını iddia ettikleri bu tahrifatı  din adamlarının oluşturduğu bu ayrıcalıklı sınıf, insanlara dinin gereği ve emriymiş gibi kabul ettirdiler.

Halbuki yaptıkları tahrifatla Allah'ın emretmediği bir dini yaşam  oluşturmuşlar ve bunu da Allah'ın emirleri gibi insanlara sunmuşlardır. Bu dini hüküm ve ibadet şekilleri Allah'ın indirdiği din olan vahiy de yani ilahi mesajlarda olmamasına rağmen bu ruhban kesimin din adamları çıkar uğruna sanki Allah'ın emirleriymiş gibi bir takım hüküm ve kuralları üretip dinin kaynağı olarak sundukları kitaplara yazmışlar ve bu kitaplarda Allah katındandır demişlerdir.

Geçmiş dinlerde yaşanan bu din tahrifat, maalesef İslam dininde de kendini farklı şekillerde göstermiştir.

Allah'ın Resulü Muhammed (as)'e vahyedilen Kur'an ın getirdiği hüküm ve kuralların bütünü olan İslam dini, bizzat Rasulullah'ın kendi hayatına uygulayarak toplumuna örnek olduğu bir şekilde yaşanmış ve hızla dünyaya yayılmıştır.

''Ancak Rasulullah'tan sonraki süreçlerde; sadece Kur'an a uyan ve uygulayan, konuştuğu her sözün kaynağı olan Kur'an dan konuşan Muhammed (as)'in söylediği iddia edilen sözlerin yazıldığı hadis kitapları dinin kaynağı kabul edilmiş ve İslam dini Kur'an a göre değilde, Kur'an ile uyuşmayan bir sürü içeriklerin olduğu hadis kitaplarına göre dizayn edilmiştir.''

Ehli kitabın Nebi konusunda yaptığı hatalar ortada olduğu ve Muhammed (as)’ın bu konuda ümmetine tavsiyeleri, aynı hatalara düşülmemesi için uyarıları ve Kur’an dışında rehber edinilmemesini söylemesine rağmen, İslam dünyası benzer hatalara yol açacak sapmalar yaşamıştır.

Maalesef bu süreçte oluşturulagelen ''Uydurulmuş Din'' in yaratıcıları yine geçmiş dinlerde olduğu gibi İslamiyet içinde ortaya çıkan ''Ruhban Sınıfı'' olmuştur.

Ardından bu kesimin çıkarları uğruna zamanla artan siyasi, etnik, mezhebi çatışmalarında etkisiyle hızla bu tür sapmalara sürüklenmiştir. Kendi çıkarlarına alet etmek için yüzyıllar boyunca çeşitli çevreler, Muhammed (as)’e isnad ettikleri bir sürü gerçek dışı hadis rivayetleri yoluyla O’nu beşer üstü özelliklere sahip bir konuma getirmişlerdir.

O'nun söylediği iddiası ile bir sürü eklemeleri ve ibadet şekillerini hadisler yoluyla dine sokmuşlardır. Bu hadislerin içinde  asla Rasulullah'ın söyleyeceği sözleri ( ki O, Kur'an a aykırı konuşmaz ) bile ''bunlarda vahiydir'' diyerek ''dini şirazesinden'' çıkarmışlardır.

Bu kendilerini ayrıcalıklı gören sınıf eliyle ''okunsada anlaşılmaz'' denilerek uydurdukları hadislere uymayan Kur'anı, önce hayatın içinden uzaklaştırmışlar ve ardından din adına kendi düşünce, uygulama, şekil, her türlü görüş ve yorumları ''Allah'ın Elçisi Dedi ki'' ile başlayan cümlelerin sonuna ilave ederek uydurulmuş dinin temellerini oluşturan hadis kaynaklarını ortaya çıkarmışlardır.

Bu uğurda kendilerine engel olarak gördükleri Kur'an ı anladıkları dilden okuyup anlamaya çalışanları tekfir edip sapık ilan etmişler, başa çıkamayınca bu seferde ''Kur'an ancak Peygamberimizin anladığı gibi anlaşılabilr'' sloganıyla güya Peygamberin görüşlerini içeren, kendi zihniyetlerine mensup ''alimlerin'' yazdığı ''meal, tefsir, fıkıh kitapları, ilmihaller ile ancak Kur'anı anlayabilirsin'' diyerek ilahi mesajı kaynağından, değişmeden ve yorum katılmadan okumak isteyenlere engel olmaya kalkmışlardır.

Bu ruhban sınıfının oluşturduğu ve Kur'an dan uzak, uydurma hadislere dayandırılarak oluşturulan uydurulmuş din zihniyetinin günümüzdeki mensupları artık fanatizmi bir kenara bırakıp;

Rasulullah'ın da gerçek hadisleri demek olan;

Kitap nedir, iman nedir onun ile öğrendiği (Şura/52),

Ona uyduğu (Yunus/15),

Onu uyguladığı (Maide/43-49),

Onun ile uyardığı (En'am/51),

Tek mucizesi (Ankebut/51),

Terk edildiği için şikayetçi olduğu (Furkan/30),

Tek hidayet rehberi (Bakara/2) olan,
elimizdeki tek değişmemiş, ekleme yapılmamış ve Allah'ın korumasındaki tek kaynak olan KURAN DAN gerçek ve İndirilmiş Dini anlayıp öğrenmelidirler.

Rasulullah demek ASLA,

"söylediği İDDİA edilen''

''Zan üzerine temellendirilmiş''

''kulaktan kulağa nesiller boyu aktarılarak gelen''

''Nebi'den en az 200 yıl sonra ancak yazılı hale getirilmiş''

''sayısı giderek azalacağına yüzlerden milyonlara ulaşan''

''özellikle Emevi döneminde siyasi çıkarlar uğruna uydurulması legal hale getirilen''

''içinde Kur'an a aykırı, uyumsuz, ilaveler bulunan''

''akıl, mantık, iz'an ile açıklanamayan''

''sadece Kur'an dan konuşan Nebi'mizin asla söylemeyeceği içerikte olan''

''israiliyat, menkıbe, söylenti, masal, efsane vb. lerinden etkilenerek uydurulduğu açık olan''

''Buhari'nin kitabında bile yüzbinlercesinden sadece birkaç bininin seçilip kaleme alınabildiği güvenirlikte olan''

''ben sadece bir beşerim ve sadece vahyolunanı bildirmekle mükellefim diyen Allah Elçisine hüküm koyma, helal-haram belirleme, şefaat etme vb. ilahi yetkiler verilerek adeta Allah'ın ortağı haline getirilen içeriklere sahip olan''

''dinin tek sahibi Allah ve tek kaynağı Kur'an dır demek olan TEVHİD akidesine açıkça ters düşen içeriklerin olduğu'' rivayetler demek değildir ve hadisler asla Allah Resulü'nü ''TEMSİL EDEMEZ."

Öncelikle şunu anlamalıyız;

''Din demek Kur'an demektir.''

''Eğer bir şey Kur'an da yoksa o şey zaten dinde de yoktur.''

Dinde olmayan birşeyi ''Hadis Ambalajı'' ile uydurup dine sokmuşlar, sonrada ''bak işte bu veya şu Kur'an da yok'' deyip insanları utanmadan Allah ile aldatmışlardır.

Kur'anda din adına her şey vardır ve Kur'an ı bizzat Allah açıklamıştır.

Kur'an da neyin ne kadar, hangi miktarda, ne kadar ayrıntılı olacağını ALLAH belirliyor ve size Kur'an da yazılı olanlar YETERLİDİR diyor.

"Onlar HAHAMLARINI ve RAHİPLERİNİ ve Meryemin oğlu Mesihi Allah'Tan başka RABLER edindiler. Hâlbuki onlara, kendisinden başka ilah olmayan, tek bir ilaha kulluk etmeleri emredilmişti. Allah, onların koştukları düzmece ilahlardan uzaktır.'' ( Tevbe / 31 )

''Yoksa onların; din konusunda Allah’ın izin vermediği kanunlar koyarak kendileri için BİR İNANÇ SİSTEMİ belirleyen, ortakları mı var? Allahın doğru ile yanlışı ayırma sözü olmasaydı, aralarında çoktan hüküm verilmiş ve işleri bitirilmiş olurdu. Hiç kuşkusuz zâlimleri, can yakıcı bir azap bekliyor!'' ( Şura / 21 )

İşte SEN, müslüman kardeşim;

Dinini doğru ve gerçek kaynağa dayalı olarak yaşamak ve sadece Allah'a inanıp güvenmek, O'ndan başka hüküm koyucu, güç ve otorite sahibi olmadığının kabülü anlamına gelen TEVHİDE dayalı din anlayışıyla dinini yaşamak istiyorsan, hurafelere, uydurmalara, beşerin ürettiği çözümlerin din kabul edildiği bu Uydurulmuş Din ile arana mesafe koyup İndirilmiş Dine yani Kur'an a yönelmelisin.