17 Mayıs 2021 tarihi büyük ozan Mahsuni’nin 19.uncu ölüm yıldönümüydü. Türküleri onunla sevdim. Toprak kokan türküler... ezilmişlik o kadar güzel anlatılıyordu ki ekmeği elinden alınanlarla oyuncağı elinden alınanların duyguları aynı mısralarda anlatılıyor, herkesin ağlaması, dizini dövmesi, başkaldırıp, “Bu vatan bizim. Bu bayrak bizim. Bu acı bizim,” demesi için birçok sebebi ve ortak yanı vardı türkülerinde. En azından ben öyle hissediyordum.

Uzatmadan bir anımı anlatacağım.

1977 ya da 78 yılı. Terör ülkenin dört bir köşesinde korku salıyor. Kahveler taranıyor, dernekler bombalanıyor, insanlar geceleri evlerinden çıkamıyordu. Okullar bir açılıyor, bir kapanıyordu. Duvarlar, direkler, kayalar sloganlarla kaplıydı. Gazeteler, mahalleler kahveler, okullar bölünmüştü. Kimse kimsenin kahvesine gitmez, kimse kimsenin gazetesini, dergisini, kitabını almazdı.

Böyle bir ortamda böyle bir gün de Aşık Mahsuni Belediye Sinemasında

Konser verecek. Korkunun ve terörün kol gezdiği günlerdi, ama kültürel ve siyasal hayat bütün hızıyla sürüyordu. Sebepleri, sorumluları ve amacı hakkında onlarca kitap yazıldı. Meraklılar bulup okuyabilir. Anlatmak istediğim başka. Büyük Ozan Mahsuni’yi hatırlatmak. Saz ve söz ustalığına değinmek.

Bütün olumsuzluklara ve babamın engellemelerine rağmen gittim. Korkmadım desem yalan. İçeride oturmak, Ozan’ı dinlemek bir korku, konser bitip eve dönmek bir korku. Gecenin ilerlemiş saatlerinde karanlık sokaklardan geçerek eve geleceğim.

Salona girince şok oldum. Salon bomboş. Bin kişilik salonda üç beş kişiyiz. Üstelik başlama saatine birkaç dakika var. Yani gelecek yok.

Büyük Ozan elinde sazı ile cılız alkışlar arasında sahneye çıktı. Buruktu elbette. Sahnenin ortasına konan tahta sandalyeye oturur oturmaz bizi ön tarafa buyur etti. Toplandık. Beş kişiyiz. Sevinç ve hüznü birlikte yaşıyoruz. Sazı aldı, iki perdeden sonra, “Canınızı sıkmayın. Salon doluymuş gibi okuyacağım,” dedi.

Başladı Ozan. Arkası arkasına geliyor türküler. Dumanlı dumanlı oy bizim eller. Boşu boşuna ve diğerleri...

Dinleyicilerden biri, “Erim Erim eriyesin,”i istedi.

Ozan sustu önce.

Ardından, “Okurum okumasına da siz buradan çıkar, evinize gider, sıcacık yataklarınıza girersiniz. Bense doğru zindana...”

Bizden çok polis vardı salonda.

Beş kişi Aşık Mahsuniyi dinledik o akşam.

Allah rahmet eylesin. Binlerce kelime hayat buldu sazında.

Aşk oldu, hüzün oldu, teselli etti belki de birçoğumuzu.

Roman yazarken onu dinlerim hala.

Sazı ve sesi en güzel kelimeleri hatırlatır, en iyi cümleleri kurdurur.