Her yanım fındık ağaçları, Kimi eğilmiş yaşlı bir bilge gibi, kimi dimdik, hâlâ göğe mektup yazıyor yaprak yaprak. Atalarımdan kalma onlar…
Bazen sessiz bir bekleyişte saklıdır. Sevgi, beklentisizce bir kalbe. Hiçbir karşılık beklemeden, sırf içinde kabaran o tarifsiz hissi taşıyabilmektir.
BOŞVER YAŞI BAŞI... Ağız dolusu kahkaha atabiliyor musun? Senin gündüze sarkan gecelerin var mı mesela? Ondan haber ver, demiş usta şair Can Yücel.
Kalbimin derinlerinden gelen bir fısıltı gibi. Tanıyorum onu. Yıllardır benimle yaşayan, çoğu zaman susturduğum, görmezden geldiğim iç sesim bu.
Memleketim… İçinde kaç öykü, kaç nefes saklı, Adapazarı’nın taşına, En çok da Hendek’ine, Yaylalarına vurgunum ben,
HHoşgörülüyüm… sanırım. Yani öyle yazıyor kitaplarda, büyüklere saygı, küçüklere sevgi, fikir ayrılıklarına tahammül…
Ne yazık ki bizler, çoğu zaman kıymetli değerlerimizin gerçek büyüklüğünü onlar hayattan çekildikten sonra anlıyor, geç kalmış alkışlarla teselli arıyoruz.
Uyku, en sevdiklerimdendi. Hele o sabahlar... Kaldırılmalıydı zaman diliminden, şimdilerde sanırım gençlik uykum azaldı... Ya da güzellikleri geç keşfettim.
Dur dedi içimdeki cimcime artık, genelde dikkat ederken aldım başımı gidiyorum.. Yeni bir güne uyandım. Gözlerimi açar açmaz fonda Sezen Aksu çalmaya başladı
Komşu teyzeler, mutfak alışverişi, hüzünler mutluluklar paylaşılır. şanslıyım böylesi zamanı yaşadım. Tüm mahalle yürek acısını birlikte atlatırdı. Sevinçlerini birlikte
Ertelemenin verdiği suçluluk duygusuyla kendini yargılarsın, sonra “Ben neden böyleyim?” diye düşünürken daha da fazla şey ertelersin. Tam bir döngü..
Deli olmayanların aklını kurcalayan; özgürlüğün, zekânın sınırlarını belirlemeyenlerin varlığı, dünyaya ve akıllılara karşı bir direniş midir acaba?
Bu bağlantı sizi https://www.gapolaygazetesi.com dışındaki bir siteye yönlendiriyor.