Ne yazık ki bizler, çoğu zaman kıymetli değerlerimizin gerçek büyüklüğünü onlar hayattan çekildikten sonra anlıyor, geç kalmış alkışlarla teselli arıyoruz.
Uyku, en sevdiklerimdendi. Hele o sabahlar... Kaldırılmalıydı zaman diliminden, şimdilerde sanırım gençlik uykum azaldı... Ya da güzellikleri geç keşfettim.
Dur dedi içimdeki cimcime artık, genelde dikkat ederken aldım başımı gidiyorum.. Yeni bir güne uyandım. Gözlerimi açar açmaz fonda Sezen Aksu çalmaya başladı
Komşu teyzeler, mutfak alışverişi, hüzünler mutluluklar paylaşılır. şanslıyım böylesi zamanı yaşadım. Tüm mahalle yürek acısını birlikte atlatırdı. Sevinçlerini birlikte
Ertelemenin verdiği suçluluk duygusuyla kendini yargılarsın, sonra “Ben neden böyleyim?” diye düşünürken daha da fazla şey ertelersin. Tam bir döngü..
Deli olmayanların aklını kurcalayan; özgürlüğün, zekânın sınırlarını belirlemeyenlerin varlığı, dünyaya ve akıllılara karşı bir direniş midir acaba?
Mahçup sevdalar yaşardık, yüreğimizden gelen kızıl akşamların rengi vururdu yüzümüze. Kulaklarımıza kadar kızarırdık. Pembe rengi ilk pamuk helvada öğrendim.
Bugün oğlum adam oldu, Bir “evet”le çocukluğundan yürüdü uzaklara… Ben sustum, kalbim konuştu, Sevincim gözlerimden aktı usulca… Şejla’m…
"Bana öğretsene şu insanları takmamayı... İlk kural ne?" Sanane. Banane diyeceğiz peki derdi ama yine de yapamazdı.. onun için aşk evlatlar ve torunlarıdır...
Ankara durmaksızın yağdı her yağdıkça sevindim her şey adına arınma bitkiler toprak adına kendi adıma.. Çünkü, Yağmur, dolu, puslu kurşuni havayı çok severim.
Erdem ve Aycan unutulmaz günde, kitabımın tanıtımında bir araya geldiğimizde her şey anlam kazandı. Herkesin varlığı, ruhumda derin izler bıraktı.
Kafam şuna takıldı: Kentin içindeki ruhsuz varoş kaçkını, sonradan görmelere… Herkes kentli ve gerçek entelektüel; egolar şişmiş, samimiyetsiz, olağanüstü artistler
Bu bağlantı sizi https://www.gapolaygazetesi.com dışındaki bir siteye yönlendiriyor.