Kemer sıkmak ağa için itibarsızlık, maraba için zarurettir. Boğazdan kısılacak bir lokma varsa bu marabanın boğazından kısıp ağaya vereceği lokma olacaktır.

Ağanın, maraba üzerinde her türlü tasarruf hakkı vardır, marabanınsa ağanın üzerinde en ufak bir hakkının olması, telafisi mümkün olmayan haksızlıklara yol açacağından mümkün değildir.

Ne tür bir fakr u- zaruret yaşanırsa yaşansın, ne tür bir kıtlık olursa olsun ağanın itibarından ödün vermesi, şalvarının lastiğinin bir gıdım gevşemesi dahi maraba için büyük bir utançtır.

Kemer sıkmak ağa için itibarsızlık, maraba için zarurettir. Boğazdan kısılacak bir lokma varsa bu marabanın boğazından kısıp ağaya vereceği lokma olacaktır.

Ağanın itibarından tasarruf etmeye kalkması hem dinimize hem örf ve adetlerimize hem de bin yıllık ağalık müessesine aykırıdır.

Ağanın itibarı marabanın itibarıdır. İtibarından ödün vermeye başlamış bir ağa için düşüş başlamış demektir, bu da marabanın ağaya karşı sorumluluğunu yerine getirmediği anlamına gelir.

Ağalık lükstür, şatafattır, gösteriştir, marabalıksa ağanın gölgesinde yaşamak, verdiğine şükretmektir.

Ağa çalışmaz, ağa üretmez, ağa yarını düşünmez, ağaya yakışan har vurup harman savurmaktır. Çalışmak üretmek, ince eleyip sık dokumak, değirmenin suyunun nereden geleceğini düşünmek marabanın görevidir.

Ağanın marabayı düşünmesi teamüllere aykırıdır, marabanınsa birinci görevi kazandığını olduğu gibi ağaya verip, ağanın kendisine lütfettiğiyle yetinmesi ve bunun için dua etmesidir.

Ağa alırken paradan tüm sıfırlar atılmıştır, verirken atılan tüm sıfırlar paranın yanındadır; aldığı milyon, verdiği trilyondur. Bu yüzden ağanın kafası hep rahat, marabanın kafası hep karışıktır…

Ağa patrondur, maraba işçi.

Ağa sahiptir, maraba köle.

Ağa düğündür, maraba ölüm…

Eli boldur ağanın, bu bolluk çalışmasından, üretmesinden, çok akıllı olmasından değil, marabanın, iki köy harab olacağına bir köy şen olsun mantığından hareketle varını yoğunu ağa için seferber etmesinden kaynaklanmaktadır.

Ağanın elinin bolluğu kendi itibarı söz konusu olduğunda geçerlidir, marabaya verdiği hayatta kalacağı kadardır.

Ağa büyüktür, güçlüdür, eli öpülesi, dua edilesidir; saraylara, konaklara, yalılara yakışır. Başını sokacağı bir dam olması maraba için yeterlidir, olmasa bile dert edilesi değildir. Marabanın görevi kapı kulluğudur. Bu kulluk karşısında ağa tarafından kendisine her ne yapılırsa yapılsın, her ne yaşatılırsa yaşatılsın şikâyet etmeye hakkı yoktur. Şikâyet, serzeniş, yakınma isyan babındadır. Ağaya isyan sümme haşa Allah’a isyandır.

Ağa eğlenir, ağa söylenir, ağa zaklanır, hakaret eder, sever, döver, söver, suçlar; kimsenin haddine değildir ağaya hesap sormak. Ağa hesap sorulan değil, hesap sorandır. Boynu kıldan incedir marabanın, her neyle suçlanırsa suçlansın o suçun cürmünü çekmeye dünden amadedir.

Ağa her şeyi bilir, dünü, bugünü, yarını, ekonomiyi, felsefeyi, tarihi, edebiyatı, sinemayı, güzel sanatları… Bilmediği şey yoktur ağanın, bilmesi için bilmesine de gerek yoktur, çünkü kimsenin ağaya neyi bilip bilmediğini sormaya hakkı yoktur.

Marabanın bildiği ağanın bilmesine izin verdiği kadardır; ötesi sırdır, efsundur, gizemdir…

Ağa bekletir, maraba bekler.

Ağa emirdir, maraba demir.

Karar mercii ağadır; marabaya ne yapması, ne düşünmesi, nasıl yaşaması gerektiğini söyler. Marabanın ağadan izinsiz konu ne olursa olsun fikir beyan etmeye hakkı yoktur.

Ağa hadsizlik yapar, bu onun hakkıdır. Maraba haddini bilir, bu da onun görevidir.

Ağa kanundur; ağanın bulunduğu yerde ayrıca bir kanuna gerek yoktur. Ağanın kanunu ağayı değil, marabayı bağlar. Kanunun nasıl anlaşılması ve kime nasıl uygulanması gerektiğine ağayla birlikte yandaşları, paydaşları, uşakları karar verir. Marabanın ayrıca, ‘ona niye öyle, bize niye böyle?’ diyerek sitem etmeye hakkı yoktur.

Ağa her şeydir; hakimdir, muhtardır, savcıdır, mimardır, mühendistir, pilottur, uzmandır, ustadır, bilirkişidir… Maraba yoldur geçilir, ekindir biçilir, elektriktir yakılır, doğalgazdır tüketilir, limondur sıkılır, bozuk paradır harcanır, poşettir atılır…

Ağa kuraldır; kural koymaya ve her türlü oyunun kuralını oyun esnasında değiştirmeye yetkilidir. Asla kaybetmez, kumar masası gibidir. Oyun bittiğinde kazanan ağa, kaybeden hep marabadır.

Dere geçerken at, rüşvet yerken arvat değiştirilmez kuralı maraba içindir; ağayı bağlamaz. Ağa dilediği zaman dilediğini yapma yetkisine sahiptir. Çünkü ağa hem derelerin hem atların sahibidir.

Atların sahibine göre kişnemesi bundan ötürüdür.

Ağa eşkıyadadır, maraba sefil. Tüm yollar ve dağ başları eşkıyadan sorulur. Hangi yolda kimin ne şartlarda geçeceğine eşkıya karar verir. “Eşkıya yol keser, haraç alır, adam soyar, öldürür” bunlar eşkıyalığın şanındandır.

Ağa handır, maraba yolcu. Marabanın güzergâh olarak hangi yollardan geçeceğine ve yolların bacı olarak ne kadar ödeyeceğine ağa karar verir. Maraba geçmediği yollar için de ayrıca haraç ödemek zorundadır. Aynı durum ağanın garantörü, Deli Dumrul’un sahibi olduğu köprüler için de geçerlidir.

Ağa kaptandır, maraba mürettebat.

Ağa söver, bu iltifattır.

Zulmeder bu şefkattir.

Sürgün öder, bu hicrettir.

Kovar bu haktır.

Çağırır, bu görevdir.

‘Maraba olmadan ağalık, ağalık olmadan marabalık müessesinin işlemesi mümkün değildir’ teorisi bir safsatadan ibarettir. Bu, marabanın kendini nimetten sayması için ağalar tarafından uydurulmuş bir mütemmim cüz örneklemesidir; hepimiz aynı gemideyiz örneklemesinde olduğu gibi. Bugüne kadar batan binlerce gemide milyonlarca maraba boğulmuşken bir tek ağanın kılına halel geldiği görülmemiştir…

Devlet ağadır, vatandaş maraba…

Maraba arkadaşlar, meraba…