Türkiye ile Almanya arasındaki İşgücü Sözleşmesi, 30 Ekim 1961’de imzalanmıştı. 2021 yılı, Türkiye-Almanya İşgücü Sözleşmesi‘nin 60‘ıncı yıldönümü. Aslında Türkiye’den Almanya’ya göç, bu tarihten çok önce başlamıştı. Öğrenci olarak, meslek eğitimi için veya farklı yollardan gelenler vardı. Ayrıca, gemide çalışanların, özellikle Hamburg limanına geldiklerinde tekrar geri dönmedikleri de biliniyor.

Almanya’da şimdilerde, göçün 60‘ıncı yılı münasebetiyle etkinlikler düzenleniyor. Geçtiğimiz günlerde, Almanya Cumhurbaşkanı Frank Walter Steinmeier’in Türkleri temsilen 30 kişiyi davet etmesi, bu etkinliklerden biri. Bu davet esnasında üzerinde durulan konular, elbette bir o kadar daha önemli. Çünkü, Cumhurbaşkanının üzerinde durduğu göç, yabancı düşmanlığı ve ırkçılık, Almanya siyasetinin gündemini oluşturmaya devam ediyor.

Diğer taraftan, 26 Eylül’de seçimler yapılacak. Seçimler, Avrupa’nın geleceği açısından önemli olduğu kadar, Almanya’da yaşayan Türklerin siyasal katılımı açısından da son derece önemli. Zira Türklerin seçimlere katılması, on yıllardır verilen siyasal katılımın olmazsa olmazlarındandır. Hele, Avrupa’da ırkçı ve popülist hareketlerin yükseldiği bir dönemde, oy kullanmak, sadece bir demokratik hak ya da vatandaşlık görevi olarak görülmemelidir. Kuruluşlarımızın, seçimlere üç beş gün kala yaptıkları, seçim çağrıları yeterli değildir. Siyasal katılım bir bilinç, bir kültür meselesi olup, bu alanda faaliyetler, dört yıl devam etmeli ve hassaten seçimlere en az bir yıl kala, daha stratejik bir yol izlenmelidir.

Göç, seçimler ve Almanya konuşulunca, 16 yıl, başta Almanya olmak üzere, Avrupa ve dışı göstermiş olduğu olağanüstü gayretleriyle tanınan Angela Merkel’i konuşmazsak olmaz. 2018 yılında siyaseti bırakacağını açıkladıktan sonra hakkında çok şeyler yazıldı. Merkel’i Merkel yapan yayınlar yer aldı. Bu yayınlardan biri de Hollanda’nın günlük “Trouw” gazetesinde yer aldı. Pieternel Gruppen tarafınan hazırlanan seri yazının ilki, Merkel’in gençlik yıllarını anlatıyor.

“Merkel’in Kökleri” ana başlığını ve “Çocukluğu Doğu Almanya’da geçen Angela Merkel, nasıl kriz yöneticisi oldu?” alt başlığını taşıyan araştırma yazısı, Merkel’in şahsiyeti hakkında önemli bilgiler veriyor. Dost ve düşman tarafından iyi bir insan uzmanı ve bencilliğini kontrol edebilen birisi olarak tanınan Merkel’in, bu özelliklerini, Doğu Almanya’da geçirdiği çocukluk ve gençlik yıllarında kazandığı belirtiliyor. 

Hamburg’da doğan Angela Merkel’in babası Horst Kasner, bir Protestan Papazdır. Kasner ailesi, Doğu Almanya’ya taşınır. Baba Horst Kasner, Templin’de Papazları Yetiştirme Merkezi‘nde göreve başlar. Angela Merkel, ilkokul ve liseyi Tepmlin’de bitirir.

Templin Tarih Müzesi Müdürü Sylvia Helbing, “Demir Perde ülkesinde bir papazın kızı olmak daha zordur. Çünkü, sosyalist ideolojiye göre, herkesin ateist olması gerekir” yorumuyla, Merkel ve kuşağının, siyasi telkinler içinde yetiştiklerine dikkat çekiyor. Siyasi telkinler sadece okullarla sınırlı kalmıyordu. Helbing, Merkel’in de üye olduğu “Freie Deutsche Jugend” gençlik teşkilatında “barışa ve sosyalizme hazır olun” sloganına “her zaman hazırız” cevabı verdiklerini belirtiyor. Çocuklar eğitimde, birey çıkarlarının toplum için feda edilmesi ilkesiyle yetiştirilmiş.

Angela Merkel’in yetişmesinde, babasının etkisi ve Doğu Almanya’nın totaliter rejiminin önemli rol oynadığını görmekteyiz. Böyle olunca, gayet sade bir yaşam, gösterişe önem vermeyen, alışverişini kendisi yapan, aynı elbiseleri tekrar giymekten çekinmeyen, israf etmeyen, apartman dairesinde yaşayan bir siyasetçi karşımıza çıkıyor. Merkel, konuşmalarında sık sık, kişiliğinin şekillenmesinde, Doğu Almanya’da büyümesinin etkisine dikkat çekiyor. Bu özelliğinin birçok yerde ortaya çıktığını söyleyen siyaset bilimci Julia Schramm, en zor durumlarda bile, Merkel’in egosunu yendiğini söylüyor. Vladimir Putin’in defalarca Merkel’i kızdırmasına rağmen, istediğini elde edemediğini, Merkel’in sakin ve soğukkanlılığını koruduğunu belirten Schramm, Donald Trump’un, Merkel’in yanında küçük bir çocuk gibi oturmasına bile sabrettiğine işaret ediyor.

Okul öğretmenlerinden Werner Foth, Merkel’in yetiştiği kültürde, aile bağlarının güçlü olduğunu söylüyor. Çok çalışmak, azimli olmak, açık yürekli ve iyi insan olmak, Kasner ailesinin tipik özellikleri. Siyaset bilimci Schramm’a göre, Merkel büyük krizlerde susmasını biliyor. Ne zaman ve nerede nasıl konuşulması gerektiğini çocukluktan öğrenmiş. Toplantılara en önce gelir, en son gider. Beş saatten fazla uyumaz.  

Şansölye Angela Merkel, uzlaşmacı, soğukkanlı, ciddi, ağırbaşlı, gayet mütevazi, gösterişten uzak, sağduyulu, iyi bir kriz yöneticisi olarak kalacak. 16 yıldır devam ettirdiği Almanya liderliği ve hassaten Avrupa Birliği’nde oynadığı önemli rol ile Merkel, döneminin en uzun süre görevde kalan bir lideri olarak tarihe geçecek.

Hiç te kolay olmayan bir görevi, yani AB adına, ABD, Çin ve Rusya başta olmak üzere bir çok ülkeyle iyi ilişkileri kurmayı, müzakereler ve anlaşmaları başaran Merkel, Almanya başta olmak üzere, Avrupa ülkeleri ve diğer ülkelerin insanları üzerinde etkili oldu.Geçen yüzyılın son Alman Şansölyesi olan Merkel, Rusça ve İngilizce bilmesine rağmen, hemen hemen tüm söyleşilerini ve halka açık konuşmalarını Almanca yaptı. Ailesinden dolayı iyi bir din eğitimi almasına rağmen, siyasi hayatında aktif olduğu sivil toplum kuruluşları ve siyasi partilerde bu yönünü hiç öne çıkarmadı. Merkel’in siyasi kişiliğinde, gençlik yıllarında iliklerine kadar yaşadığı, 1961 yılında bir gece Berlin’in Doğu ve Batı olarak ayrılması, soğuk savaş ortamı ve sosyalist bir yönetim, belirleyici rol oynadı.

Avrupa’nın geleceği ve karşı karşıya kaldığı sorunları takip etmeye çalışırken, bu süreçte Almanya başbakanı Angela Merkel’in tutum ve davranışları, bizim de hep dikkatimizi çekti. Naçizane, Merkel’in siyaseti bırakması vesilesiyle, kısa da olsa, özellikle gençlik yıllarının şekillenmesi ve bazı yönleriyle ilgili aldığım notları paylaşmak istedim.

Ayrıca, Almanya’daki dostlarımız, bizi, ukala olarak nitelendirmesinler lütfen. Çünkü, “Frau Merkel”, yakından ilgi duyduğumuz ve takip ettiğimiz, başta göç ve mülteciler konusu olmak üzere, Avrupa’nın geleceğinde oluşan krizlerin çözümünde önemli rol oynadı. Dolayısıyla, Merkel, sadece Almanya’da değil, Avrupa’da ve hatta tüm dünyada bütün dikkatleri üzerine çekmeyi başaran bir liderdir.

Veyis GÜNGÖR