Değerli okurlarım, bugün sizlere,  iyi günde ve kötü günde paylaşılan dostluk, kardeşlik, yarenlik üzerine bir şeyler yazmak geldi içimden…

          Hani evlenirken denir ya, ”İyi günde, kötü günde”… Ya da bir dostundan bahsederken, “İyi gün dostu” veya “Kötü gün dostu”… Acaba hangisi daha değerli dersiniz! İyi gününüzde, vur patlasın, çal oynasın, eğlenelim, gezelim muhabbeti mi, yoksa acında, hastalığında, zor gününde elinin tutulup bırakılmaması mı?

          En baştan söyleyeyim, sadece iyi ya da kötü günümü değil, her günümü paylaşan ve yanımda olan dostumdur benim. Zira, bazı insan tipi vardır, sadece güzel anlarınızı paylaşarak, keyif aldığı sürece sizinle birlikte olup, kötü günde ortadan kaybolur. Bazı insan tipi de, kötü günde destek olup, sözde acınızı hafifletmek için yanınızdadır ama iyi gününüzü, başarılarınızı paylaşacak yürekte olmadığından ortalarda gözükmez. Ama bazı insan tipi de vardır ki, her iki günde de dosttur, elinizi tutar, hiç bırakmaz. Çünkü, yaşadığınız şey ne olursa olsun, onun için önemli olan sizsinizdir. İyi gününüzde mutlu olan, kötü gününüzde üzülen gerçek bir dosttur o… Asla egoist değildir bu insan tipi, hele kıskanç ve haset hiç değildir. Sizinle güler, sizinle ağlar… Yani özetle, dostluk, kardeşlik, yarenlik her iki günde de çok çok önemlidir bence.

          Buradan bağlantılı olarak, bu konuyla ilgili beni rahatsız eden, sanat camiasında ki “İyi gün, Kötü gün” durumuna geçmek istiyorum. Zaman zaman, birçok sanatçı arkadaşımla birlikte şahit olduğumuz, yaşadığımız o kadar çok şey var ki bu camiada anlatamam. Ama özetle söyleyecek olursam, birçok duygular samimi değil bu ortamlarda ne yazık ki…

          Bir cenaze olur, bakarsınız bütün ünlüler cenaze törenine akın etmiş, çoğunun gözü basında, kameralarda… Kendilerini göstermek için yarış yaparlar röportajları yapılsın diye… Tören bittikten sonra, cenaze evinde hiç biri yoktur maalesef. Kendini daha fazla üzmek istemeyen, kendi öncelikleri önemli olanlardan kimse kalmaz ortada. Sadece birkaç sanatçı ayrılamaz oradan… Çünkü kötü gün dostudur, orada olmalıdır ve aynı hüznü paylaşmalıdır. Öte yandan, bir sanatçının önemli bir konseri olduğunda, o konsere, meslektaşlarından, sadece bir iki kişinin iştirak ettiğine şahit oluruz şaşkınlıkla… Yüreği kaldırmaz, diğer sanatçı arkadaşının başarısını, ya da önemsemez görünür bir şekilde. Onun iyi gününü, mutluluğunu paylaşmak gelmez içinden… Bilmez ki, arkadaşını alkışlarsa daha da yücelir, onun da alkışlayanı çok olur aslında… Bir TV veya radyo yayını sonrası, tebrik etmeye dili varmaz bir türlü…

          Bu kadar eleştirdikten sonra, bir konuda haksızlık da yapmak istemem doğrusu. Örneklediğim olumsuzlukların karşısında, sanatını hakkıyla icra ettiği gibi, insani görevlerini de yerine getiren çok değerli sanatçı dostlarım da var elbette. Bunlar, laf değil, sanat üreten gerçek sanatçılardır ve maalesef iki elin parmakları kadar azdır sayıları…

          Değerli okurlarım, hepimiz insanız. Hangi meslekte olursak olalım, bazı kişilere sempatimiz daha fazla olurken, bazılarıyla frekansımız tutmayabilir açıkçası. Ama kendine, eğitimine, icrasına ve en önemlisi insanlığına inanan, güvenen bir kişi, sevsin veya sevmesin, başkasının başarısını takdir etmeyi bilmeli, acısını da paylaşacak kadar yüce gönüllü olmalıdır diye düşünüyorum. Ben sanatçı olduğum için, sanat camiasından örnekleme yaptım bu yazımda ama hangi mesleği icra edersek edelim, asıl olan insanlıktır diyerek noktalamak istiyorum.

          Hem İYİ günde, hem de KÖTÜ günde etrafımızın dolu, dostluklarımızın gerçek  olmasını diliyorum. Hoşlukla kalın…   

NURSAÇ DOĞANIŞIK