Size ait bir inancınız, dünya görüşünüz, kıbleniz yok.
Size ait bir duruşunuz, ahlakınız, kalbiniz, vicdanınız yok.
Size ait bir dostunuz, düşmanınız, yol arkadaşınız yok.
Nerede duracağınıza, nerede harekete geçeceğinize, neye üzülüp neye sevineceğinize, kime ağlayıp kime lanet edeceğinize hep başkalarının gözünün içine bakarak karar veriyorsunuz.

Dün, savaşa hayır diyenleri lanetliyordunuz, bugün kalıcı olmayacağını herkesin bildiği ateşkes kararını zafer gibi lanse ediyorsunuz.
Dün, Mehmetçik şehit olmasın diyenleri, haysiyetsizlikle, şerefsizlikle, hainlikle suçluyordunuz, bugün ateşkesle birlikte, Mehmetçik şehit olmayacak diyenleri kahraman ilan ediyorsunuz.

Eğer ateşkes bu kadar iyi idiyse, bunca zamandır yaptığınız savaş çığırtkanlığı neyin nesiydi peki?

Eğer ateşkes iyi bir şey idiyse, neden ,’Savaşa Hayır vb. konular adı altında; miting, yürüyüş, basın açıklaması, imza kampanyası, stant/ çadır açma, bildiri, afiş dağıtma vb. eylemleri 10 Mart’a kadar’ yasakladınız.

Eğer savaşa hayır, “Suriye’de şehitlerimiz ve gazilerimizin olduğu böylesi hassas bir dönemde, toplumda infial uyandıracak; milli, vicdani ve insani değerlere dokunacak, toplumsal iç barışı tehdit edecek” idiyse, neden ateşkes imzalamak için Moskova’ya koştunuz.

Şimdi bu ateşkes, yukarıda alınıp resmî gazetede de yayınlanan kararla çelişmiyor mu?

Şimdi bu ateşkes kararına sevinenler aynı zamanda savaşa ara verildi diye sevinmiş olmuyor mu?

Valiliğin aldığı karara bakılırsa, ateşkese sevinenler aynı zamanda alınan ‘savaşa hayır’ yasağını çiğnemiş olmuyor mu?

Eğer valilik aldığı kararın arkasında duracaksa, ateşkesi zafer gibi gösterenler hakkında bir işlem yapması gerekmiyor mu?

1 Mart’ta alınan ve 10 Mart’a kadar süreceği söylenen yasağın, 5 Mart’ta lağvedilmiş olmasına valilik bir tepki gösterecek mi?

İzlemek cehennemden daha yakıcıymış meğer…

Hadi bizim yüzümüze bakarken utanmıyorsunuz diyelim, birbirinizin yüzüne, çoluk çocuğunuzun yüzüne nasıl bakabiliyorsunuz?

Nasıl bu kadar omurgasız, kişiliksiz, haysiyetsiz, inançsız olabiliyorsunuz?

Aklınızı, kalbinizi, kıblenizi nasıl bu kadar seyyar kılabiliyorsunuz?

Aynı günün sabahında ‘savaşa hayır’ diyenleri lanetlerken, aynı günün akşamında nasıl oluyor da savaşa ara verilmesini zafer olarak ilan edebiliyorsunuz?

Bütün bu yapıp ettikleriniz, bütün bu olup bitenler karşısında nasıl olur da utanmıyor, hiç değilse utanır gibi yapmıyorsunuz?

Nasıl başarabiliyorsunuz bunu?
Nasıl?
Nasıl?
Nasıl başarabiliyorsunuz?

Sizi izlerken bir, olup bitenleri çaresizlikle izlerken iki nasıl acı çekiyoruz, nasıl utanıyoruz bilemezsiniz.