Aynı mekânda tanıştığımızda; Ragıp Karcı hemşerisi Yaşar Duru’nun mesleğinden müstafi addedilmiş eski bir edebiyat öğretmeni olduğunu öğrendi.

Siverekli BiIge Sinemacı: MEHMED RAĞIP KARCI

Rağıp Karcı ile tanıştırılmamızın sebebi, ikimizin de Urfalı olmasıydı. İkinci kez 2-3 ay sonra ve yine aynı mekânda tanıştığımızda; Ragıp Karcı hemşerisi Yaşar Duru’nun mesleğinden müstafi addedilmiş eski bir edebiyat öğretmeni olduğunu öğrendi. On ay kadar sonra yine aynı yerde üçüncü kez tanıştık.

Şair ve yazar, müzisyen, semazen, belgesel film yönetmeni (D. 14 Haziran 1945, Siverek / Şanlıurfa – 26 Şubat 2020, Ankara). Erzincan Askerî Lisesinde bir süre okuduktan sonra Diyarbakır Ziya Gökâlp Lisesini bitirdi. Yükseköğrenimini Ankara Üniversite si DTCF Farsça Bölümünde tamamladı.

Bir müddet Devlet memuru olarak çalıştı.

Sonra TRT'ye kamera asistanı olarak girdi ve stüdyo kamera servisinde çalıştı. Daha sonra yapımcı - yönetmen olarak Eğitim-Kültür Programları Müdürlüğünde çalıştı ve bu görevindeyken 1997 yılında emekli oldu.

Hayatını ve çalış malarını vefatına kadar Ankara’da sürdüren Mehmet Ragıp Karcı, Türkiye Yazarlar Birliği üyesiydi.

Mehmet Ragıp Karcı’nın adı Siverek’te bir okula verildi ve şairin bu okula hediye etti ği kitaplar için özel bir bölüm oluşturuldu.

İlk şiiri 1968’de Türk Yurdu dergisinde; sonraki yıllarda şiir, hikâye ve çevirileri Edebiyat, Gelişme, Mavera, Seyir (Van), Yönelişler, Ay Vakti, Yedi İklim ve Hece dergilerinde, inceleme yazıları Hece dergisi ile Türkiye Yazarlar Birliği yıllıklarında yayımlandı.

YezitDede

Alevi camiasında "Yezid Dede" adıyla da anılan Mehmet Ragıp Karcı; TRT'de kameramanlık yaptığı yıllarda, bir gün cemleri görüntülemeye gittiğinde, daha çok toy olan bir dedenin birçok cem erkânını bilmediğini ve yanlış yaptığını görünce, müdahale edip cemi kendisi yönetmiş, o günden sonra da, hem yeni cemler yönetmiş, hem de musahipleri olmuştur.

Şairliğinin ve yönetmeliğinin yanı sıra, bir saz yapım ustası dır. Ahmet Dinç'in yazdığına göre "Karcı, 'sağ' cenahın dar edebi çevresi ve medya camiası haricinde fazla tanınan biri değildir. Oysa kendisine yüklediği misyon, şöhretiyle kıyas edilemeyecek kadar büyüktür."

Karcı'yı kimileri saz ve türkü ustası, kimileri Osmanlıca hocası, kimileri şair, yazar, kimileri Sünni ve Nakşi, hatta Risale-i Nur talebesi, Alevi dedesi, kimileri de film yönetmeni olarak tanımaktadır.

Ragıp Karcı, Davut Sulari, İsmail Daimi, Terzi Fehmi gibi büyük saz ustalardan saz çalmayı ve türküyü öğrenmiş, 1966 yılında Türkiye çapında düzenlenen bir saz çalma yarışında Orhan Gencebay, Cinuçen Tanrıkorur ve Arif Sağ'ın ardından derece almıştır.

Risal-i Nur ekolü ile 1960'ların başında tanışmış olan Karcı, aynı zamanda Osmanlıca'yla da yakından ilgilenmiştir.

Risale'ler, onun Osmanlıca'ya olan merakının kaynağıdır. Osmanlıca'yı çok iyi bilen Karcı, Türkiye Yazarlar Birliği'nde gençlere ücretsiz Osmanlıca dersi vermiştir.

Halk şiiri ve divan şiirinden beslenen bir duyarlılıkla günü müz insanını yaşadığı hayat içinde ustaca gözlemleyen, hayat içinde insanın konumunu arayan bir tavır geliştirdi.

Az fakat usta işi şiirler yazdı.

Müzikle ilgilendi.

Şiir ve müzik arasındaki estetik bağı vurgulayan tavrını metin leriyle ortaya koydu.

Hazreti Hüseyin deyince içinde Kerbela yangınları tutuşan, göz bebekleri keder terleyen bir âşıktır Karcı. Fuzuli ile her göbekten her kuşaktan akraba çıkar. Sünni; oğlunun adı Haydar’dır.

Alevi dedelerinin yanlışını düzeltecek kadar cem ayinine aşinadır.

Yezid Dede olarak bilinir. Meşrebince her meşrebe mütemayildir, yük alır, hafifletir ancak asla hafif meşrep değildir. Gençleri takibe çalışır.