Hollanda Başbakanı Mark Rutte, her ne hikmetse, ikide bir sosyolojiye tavır alıyor. Örneğin, geçen yıl yapılan kurumsal ırkçılık tartışmalarında sosyolojik jargondan nefret ettiğini söylemişti Başbakan. Yine, Utrecht’de meydana gelen mahalle isyanlarında, ‘sosyolog değilim, olmak da istemem’ diyerek dikkatleri üzerine çekmişti. En son, sokak olayları ve sokağa çıkma yasağı çerçevesindeki, olaylara sosyolojik yaklaşmayacağını belirtti Rutte.

Liberal Başbakan Mark Rutte’nin, bu açıklamaları ve tavrı, ister istemez bazı sosyologların zoruna gitti elbette. Amsterdam Üniversitesi’nden Jan Willem Duyvendak, Erasmus Üniversitesi’nden Pearl Dykstra, Godfried Engbersen ve Mark van Ostaijen konuyla ilgili bir yazı yayınladılar. “Rutte sosyolojiye muhtaçtır” başlığı ile Trouw gazetesinde yer alan yazı, Rutte’ye cevap niteliğindeydi adeta.

Amsterdam ve Rotterdam Erasmus’lu sosyologların yazısında yer alan fikirlere geçmeden, kısaca Başbakan Rutte’yi tanıyalım.

Bisiklet sürerken de gördüğümüz Mark Rutte, Den Haag’lı yedi çocuklu bir ailenin en küçük oğlu. Leiden Üniversitesi’nde tarih okuyan Rutte, 2002 – 2004 yıllarında liberal parti VVD’den Sosyal İşler Bakanı, devamında da iki yıl Eğitim, Kültür ve Bilim’den sorumlu Devlet Bakanı oldu. 2010 yılında Başbakan olan Rutte, son üç dönemdir kurduğu hükümetlerle Hollanda siyasi tarihinde yerini aldı. Başbakan olmasına rağmen, Den Haag’daki bir lisede haftada bir olmak üzere hayat bilgisi dersi vermeye devam eden Rutte, VVD’nin 2021 mart seçimlerinin de liste başıdır.

Sosyologların düşüncelerine geri dönersek.


Sosyologlar, Başbakan Rutte pek umursamasa da, sosyolojinin, özellikle korona politikasında Rutte’ye yardımcı olacağına dikkat çekiyorlar. Hele, korona krizi dolayısıyla büyüyen sosyal eşitsizliği düşününce, sosyolojinin öneminin tartışılmaz olduğu belirtiliyor. Sosyologlar, Rutte’nin bir tarihçi olduğunu bildiklerini ama, buna rağmen Rutte’yi sosyoloji mesleği adına konuşmaya davet ettiklerini, Rutte’nin sosyoloji fobisinden bir an önce kurtulmasını belirtiyorlar.

Salgın sürecinde öncelikle virologlar ve epidemiyologların muhatap alınmasının anlayışla karşılanacağını belirten sosyologlar, sosyal bilimcilerin de korona krizi sürecine dahil edilmesini teklif ediyorlar. Sosyologlara göre, kovid 19 salgını bir sosyal fenomen haline gelmiştir. Sağlık, refah ve güvenlik bir bireyle sınırlı kalmamıştır. Ayrıca komşu ülkelerde sosyal bilimciler de salgın sürecine dahil edilmiştir.

Sosyologlar ortada toplumsal bir hasar olduğunu, tedbirlerin, karantinanın sosyal çelişkileri ve eşitsizliği arttırdığını, korona virüsünün zengin, fakir, vatandaş, politikacı ayırımı yapmadan bulaştığını belirtiyorlar. Buna rağmen, alınan siyasi tedbirler, toplumun bazı kesimlerini yani düşük eğitimlileri, yaşlıları, serbest meslek sahiplerini, gençleri çok zor duruma düşürmüştür. Dolayısıyla bu eşitsizliğin, hükümet tarafından görülmesi gerektiğini belirtiyor sosyologlar.

Diğer taraftan, sokak olaylarının yargılanması yerine anlaşılmasını salık veren sosyologlar, geçmiş dönemde aynı gösterilerin Londra, Paris ve Stockholm’da da yaşandığını, gösteriler her ne kadar farklı sebeplerle yapılsa da, reaksiyon olarak aynı şeylerin olduğuna işaret ediyorlar. Sosyologlar, olayların, kriminal şiddet olayları olarak geçiştirilemeyeceğini, memnuniyetsizlik, ilgisizlik ve diğer sebeplerin bir araya gelmesi ve sosyal medya gücüyle bu tür patlamaların olabileceğinin bilinmesi gerektiği görüşündeler.

Sosyologların konuyla ilgili son sözleri ise şöyle: “Rutte’nin ‘bilim de sadece bir fikirdir’ sözü giderek yaygınlaşma eğilimi göstermeseydi, cevap vermezdik. Kaldı ki, Kovid-19, sadece tıbbi bir sorun değil, toplumsal bir sorundur.”

Tarihçi Başbakan Rutte’nin, neden sosyolojiye bu kadar mesafeli davrandığını anlamakta zorlanıyoruz. Oysa, bilim tarihinde, tarih ile sosyolojiyi aynı anda gündeme getiren düşünürler vardır. Bunlardan en meşhuru Endülüslü Müslüman düşünür İbn Haldun’dur. Ünlü eseri de Mukaddime’dir. Yıllar önce (1990), Hollanda Türk Akademisyenler Birliği Vakfı, Amsterdam Dam Meydanı’ndaki Yeni Kilise konferans salonunda “Göç Tarihi ve İbn Haldun” konulu bir sempozyum yapmıştı. Sempozyum bildirileri bir kitap olarak yayınlanmıştır. Acaba, tarihçi Başbakan Rutte’ye bu kitaptan bir adet hediye etmek mi gerekir?
Çünkü, İbn Haldun, tarih biliminin sosyoloji ile ilişkisinin temellerini ortaya koymuştur.

Veyis Güngör
8 Şubat 2021