vicdanını oyalayacağı gündem/ciklerle on günümüzü hatta 3-5 ayımızı doldurma (doldurma ne kelime; ziyan etme) refleksimizden acilen kurtulmamız gerek.

Günlük gündemlerle hemen etkilenip ters yüz olmayı, hır gür etmeyi ve içeriği, sebebi, kastı, yapanı yaptıranı dahi bilinmeden sadece arenaya servis edilen ve bal gibi de kamuoyunu çoğu zaman da kamu vicdanını oyalayacağı hesap edilen gündem/ciklerle on on beş günümüzü hatta üç beş ayımızı doldurma (doldurma ne kelime; ziyan etme) refleksimizden acilen kurtulmamız gerek.

Yalnızca zaman ziyanı olsa... Arka planı bilinmeyen hatta sırf ön yüzden bakılabilse bile tuhaf, komik, akılsızca, sığ ya da öne sinsice sürülmüş yem olduğu kolayca anlaşılacak yapay gündem/cikler için zamanın yanında ilgimizi, bilgimizi, aklıselimimizi, insanımıza milletimize yatırım yapabileceğimiz potansiyel ve stratejik manevra kabiliyetimizi çar çur ediyoruz. Aman dikkat!

Bunca basın, bunca TV kanalı, bunca YouTube kanalı; bunca akademi ve STK çevresi, bunca sağduyulu kamu ya da özel kuruluşları; bunca aydınlar, okumuşlar, meslek erbabı, sanatçılar ve diğerleri... Ne yapıyorsunuz, nerdesiniz? Neden toplumun tüm bilgilenme, kültürlenme, gelişme, kenetlenme, ilerleme kanalları bir avuç havanda su dövenin elinde? Neden bizleri küçük gündemlerin günlük rantına koşan bilgisiz ama çıkarcı, milleti sömürücü, milletin gözünü, basiretini bağlayan kalbi, aklı sırf kendine çalışanlara bırakıyorsunuz?

Neden hep iki üç haftada sönüverecek yapay gündem çalımlarına çene ve kafa patlatılır da şöyle sükût içinde kenara çekilip var gücüyle (akıl, gönül, tecrübe, ihtisas birikimiyle) bu toplumu, bu milleti hayatın her alanında düze çıkaracak baba gibi (otuz yıllık elli yıllık ) sosyal, kültürel, stratejik çözümler üretilmez? Ve neden -eğer üretilmişse / üretiliyorsa- böylesi sağduyulu kurum ve kişiler, çözümlerini halka, gerekli mercilere aktarmak için basını, medyayı, sosyal dinamiklerin ve internetin güçlü argümanlarını aylarca ısrarla kullanmazlar?

Hiç anlamış değilim! Hatta içinde biraz aklı, vicdanı, irfanı, kalbi, birikimi ile insan, millet, vatan, devlet sevgisi olanların da anlayabildiğini sanmıyorum! Neden silkelenip uyanmıyoruz? Hakikati görüp de hakikatte kenetlenemiyoruz? Yazık! Şu, günü doldurma, günü kıvırma, gündelik yaşama dürtüsünden; açıkçası savaş-kaç ilkel basamağımızdan -en azından, bu millet içinde kalan bir avuç sağduyulu ile el ele gönül gönüle-. toplumca level atlama vaktimiz gelmedi mi?

Ben, bir tane sakız bulundu mu, bu sakızın hayatın her alanındaki tüm taraflarca güya ki işine, dişine, bilgisine gelen/değen yerden cak cak çiğnenmesinden bıktım. O sakız/lar çiğneyenlere ne rant sağlar bilmem ama benim milletim, devletim yillarını, enerjisini, gücünü, birikimini, moral değerlerini, geleceğini kaybediyor, ortadaki sakız ve sakızcılardan...

Oysa bir millete ufuk gerek; icraat, proje, ideal gerek. Bir millete büyük ideallerde kenetlenip o idealde birlikte çalışmak gerek! Ben bu milletin hak ettiği düzeye, refaha, mutluluğa gelmesi için gerçek çözümlerin bulunduğu, konuşulduğu ve samimiyetle icra edildiği hakiki platformlar, hayat ortamları, kesitleri istiyorum. Sadece istemiyorum bunları arıyorum, bekliyorum. Böylesi hakikatte hakkaniyetle 'var olan' insanlara kulak vermek, fırsat vermek, tolerans göstermek her birimizin boynunun borcudur, diyorum.Bu borç, hem kendimize hem çocuklarımıza...

Yoksa sakız gündemmis, sabun köpüğü tartışmalarmış, orada burada zamanımı, enerjimi çalan sakızcılarmıs, - tüm ve gerçek fotoğrafı cesaretle okuyup cesaretle hakiki adımlara dönüştüremedikçe- tam anlamıyla boş! Silkelenip kendimize geleceğimiz günlerin özlemiyle...

Rabbim, hakkaniyetli sesleri duymak, hakiki ortamlarda hakiki, hakk için icraatları görebilmek muradimla sana el açıyorum. Şu an maruz kaldığımız her türlü kirlilikten bizleri muhafaza eyle, bizi bayındır ve basiretli günlere ulaştır...

Rana İSLAM DEĞİRMENCİ