Kendi imkânlarıyla iyileşemeyen kişi sağlık kurumuna başvurur. Hareket edemeyecek durumdaysa yakınları doktora yetiştirir. Doktorlar hastanın durumu hakkında fikir sahibi olmak için önce hastanın refleksini ölçerler. Makas ya da sivri bir aleti ayak tabanlarına batırırlar. Ellerindeki lastik çekiçle dizlerine veya dirseklerine vururlar. Eğer hastanın tepkisi yoksa durum ciddi demektir.
Durumun ciddiyetini muhafaza etmesi ve bilinen usullerle netice alınamaması halinde söz gelimi duran bir kalbin tekrar çalışmasını sağlayabilir düşüncesiyle göğüslerine elektrik şoku verilir. Zaman zaman şokla tedaviyi denemenin olumlu sonuç verdiği bilinir.
Anlattığımız bu konu sağlıkla ilgili. Acaba toplum olarak kolektif sağlığımız nasıl?
Gerek fert olarak, gerekse toplum olarak tepkimizi ölçen iç ve dış güçlere tepki verebiliyor muyuz?
Bu girişten sonra anlaşılıyor ki, her hangi bir uyarıcı karşısında tepki ortaya koymak normal bir davranıştır. Hayatiyet belirtisidir. Her türlü uyarıcıya rağmen tepki verememek ise normal değildir. Bu hayatla ilgili bağların kopmakta olduğunu gösterir.
Bu ön bilgiyle toplumumuza bakalım.
Yıllardır yönetime gelenler halka yalan söyler. Toplumun bütün sosyal dilimlerinin (mutlu azınlık hariç) durumu günden güne kötüleşir. Tepki yok!
Memurlar grevli, toplu sözleşmeli sendikal haklar konusunda sürekli oyalanır. Tepki yok!
Bebeklerin emziğine sürülen şeker misali % 3-5 oranında zam verilir. Tepki yok!
Köylü perişan vaziyettedir. Ürettiği para etmez. Tüccar tarafından dolandırılır. Acınacak haldedir. Tepki yok!
İşsiz sayısı milyonlarla ifade edilmektedir. Üniversite mezunları bile anasından babasından aldığı harçlıklarla kahve köşelerinde otururlar. Tepki yok!
Milli konularda her şey aleyhimize gelişir. Uluslararası arenada sürekli yenilgi söz konusudur. Bağımsızlık ve özgürlüğümüz elden gitmektedir. Tepki yok!
Esnaf kan ağlamaktadır. Küçük işletmeler bir biri arkasına kapanmaktadır. Çaresizlik diz boyudur. Tepki yok!
Halkın gözü önünde vurgunlar, talanlar, soygunlar, hortumlar olmakta, mafya çeteleri televizyon ve gazetelerde boy göstermekte. Tepki yok!
Anayasanın değiştirilemez, değiştirilmesi teklif dahi edilemez denen maddeleri bırakınız dış düşmanı sistemden beslenen devlet görevlileri tarafından ucundan kıyısından delinmeye çalışılır. Tepki yok!
Vatan toprakları altımızdan kayarken kitleler televizyon ekranlarına bağımlı hale getirilerek yarışmalar ve seviyesizliklerle adeta uyuşturulur. Tepki yok!
Bir kısım kendini bilmezler halkın sağlığı için gece gündüz çalışan sağlık görevlilerini dövüp, hastanelik eder. Tepki yok!
Büyük şehirler başta olmak üzere oto park mafyası çeteler insanımıza zulüm eder. Tepki yok!
Bayrağımız, dilimiz, dinimiz, tarihimiz, vatanımız tehlike altındadır. Tepki yok!
Yönetimler başta Amerika ve Avrupa Birliği olmak üzere Uluslararası güçlerinin manyetik alanına girmiş. Tepki yok!
Ben saymaktan yorulmam ama belki okuyanlar yorulur. Bu kadarı yeter.
Acaba bu durumda toplum olarak sağlığımız nasıl? Doktorlara sormak gerekir mi? Her şey ortada değil mi?
Vücudun (toplumun) hiçbir kesiminden tepki alınamıyor. Durum çok ciddi olsa gerek...
Hastada (toplumda) tespit edilen tek bulgu tepkisizlik.
Acaba bu tepkisizlikle nereye kadar gideceğiz?
Acaba her şey bitti de: “Allah’tan ümit kesilmez” noktasına mı geldik?
Ve acaba çok geç olmadan kuvvetli bir elektrik şoku denesek nasıl olur?

Görüntünün olası içeriği: Rifat Karaduman, oturuyor ve iç mekan