Charleroi değişiyor. Gözle görülmeyen bir hızla, küçük adımlarla. Bu değişimin merkezinde, görünmeyen emeğiyle, sabrıyla, yaratımıyla kadınlar var.

Charleroi: Kadınların, Sanatın ve Göçün Şekillendirdiği Sessiz Bir Devrim

Charleroi’ye ilk geldiğimde bu şehrin yüzü bana hem tanıdık hem de uzak gelmişti. Kapanmış maden ocaklarının gölgesi hâlâ sokaklara sinmişti ama bir yandan da yeni bir şeylerin filizlendiği hissediliyordu. Bu değişimin merkezindeyse, hiç abartmadan söyleyebilirim ki, kadınlar vardı.

Gri Endüstriden Renkli Girişimlere

Bir zamanlar Avrupa’nın “kara altın” başkenti sayılan Charleroi, şimdi yavaş yavaş çelik yerine sanatı, kömür yerine yeniliği konuşuyor. Terk edilmiş sanayi alanlarının yerine sanat galerileri, sosyal girişim ofisleri ve kültürel merkezler kuruluyor. Bu sessiz devrimin en ön saflarında ise kadınlar yer alıyor: Kimi bir sanatçı olarak bir duvara hikâyesini çiziyor, kimi dijital tasarım atölyesinde yeni nesil bir start-up kuruyor, kimi ise yerel pazarda yaptığı reçellerle ekonomik bağımsızlığını kazanıyor.

Zehra Korkmaz-1

Kadın Kadına Umut

Charleroi’de kadın olmak hem zor hem dönüştürücü. Belçikalı, Fas kökenli, Türk, Rumen, Roman… Kimliğimiz farklı ama mücadelenin dili ortak. Kadın girişimciliğini destekleyen projeler ve özellikle genç kadınlara yönelik mentorluk ağları son yıllarda artışta. BPS22 Modern Sanat Müzesi’nde tanıştığım genç bir kadın sanatçı, şöyle demişti bana: “Eskiden Charleroi sadece erkeklerin şehriydi, şimdi hikâyemizi biz yazıyoruz.” O günden beri bu söz kulaklarımda çınlıyor.

Roman Kadınların Sessiz Gücü

Romanya’dan gelen Roman kadınları da bu hikâyenin görünmeyen ama çok önemli bir parçası. Charleroi’nin belli mahallelerinde küçük ama güçlü bir topluluk kurmuş durumdalar. Sokakta çocuklarını okula götüren, ellerinde alışveriş poşetleriyle pazar dönüşü yürüyen kadınlar… Onlar sadece evlerini değil, kendi kaderlerini de burada yeniden inşa ediyorlar.

Bazıları temizlik işlerinde, bazıları yaşlı bakımı gibi sektörlerde çalışıyor. Kimileri kendi küçük atölyelerini kurmuş; saç örüyor, el işi yapıyor, hatta ev yemekleri satarak geçimini sağlıyor. Sessiz ama onurlu bir mücadele veriyorlar. Ve bu mücadele, şehrin dokusuna işliyor.

Sanatla Dirilen Şehir

BPS22’deki feminist sergiler, yerel festivallerdeki kadın temalı performanslar, hatta duvarlara çizilmiş grafitiler… Hepsi, bu şehrin artık başka bir dile kavuştuğunun işareti. Eskiden yalnızca fabrikaların, işçilerin ve erkeklerin hikâyesi anlatılırdı; şimdi kadınlar sahnede, galeride, atölyede, mahallede var.

Son Söz: Devrim Sessiz Başlar

Charleroi değişiyor. Gözle görülmeyen bir hızla, küçük adımlarla. Bu değişimin merkezinde, görünmeyen emeğiyle, sabrıyla, yaratımıyla kadınlar var. Roman kadınlar, göçmen anneler, genç sanatçılar, kendi işini kuran kadınlar… Hepimiz bir şekilde bu şehrin ruhunu yeniden yazıyoruz.

Ve belki de bu yüzden Charleroi artık bana sadece bir sanayi şehri değil, bir direnişin ve yeniden doğuşun haritası gibi geliyor.