Bunca acının yıkımın enkazın içinden bunca vicdansız fırsatçı ahlak yoksunu insan nasıl türer nasıl peyda olur anlamak gerçekten mümkün değil...

Değerli dostlarım, biz artık ruhen Karadeniz iklimi gibiyiz; bazen aynı gün bazen aynı saatler İçerisinde 4 iklimi birden yaşıyoruz.

Güzel bir olaya tanıklık edince seviniyoruz sonra birden sevincimiz donuyor yüzümüzde. Sonra biri bir hikaye anlatıyor mesela gülüyoruz, yüzümüzde donuyor gülüşümüz.

Şehrin yıkık kırık dökük hüzünlü ruhu ruhumuza sirayet etmiş durumda.

Ruhumuz darmadağın tıpkı şehrimiz gibi. Tıpkı şehrimiz gibi ruhumuz Paramparça.

Bazen hayat normale dönmüş gibi paylaşımlar yapıyoruz ya, daha o paylaşımların mürekkebi kurumadan bambaşka alemlere gidiyoruz kendi içimizde.

Dışarıdan bakınca normal görünen ama iç kanama geçiren hasta gibiyiz hepimiz. En ufak bir dokunuşta en ufak bir anlatışta en ufak bir hatırlayışta anlıyoruz bunu.

Evimiz az hasarlı demeye utanıyor insan, çok şükür çekirdek aileden kaybımız yok demeye utanıyor onca çadırlarda yaşayan onca en sevdiklerini kaybetmiş insan varken.

Kalabalıklarda çocuklarımızı sevmeye dahi utanıyoruz onca çocuğunu kendi elleriyle toprağa vermiş varken...

Bugün arefe... Bugün çocuklarına pırıl pırıl elbiseler giysiler ayakkabılar alacak olanlar, çocuklarının mezarları başında. Yarın anne babalarının teyzelerinin halalarının elini öpecek, el öpenlerin çok olsun bu günleri çok göresin denecek çocuklar anne babalarının teyzelerinin halalarının mezarları başında... Bugün ve yarın en mutlu en coşkulu günümüz olacakken en hüzünlü günümüz olmuş durumda...

Bunca acının yıkımın enkazın içinden bunca vicdansız fırsatçı ahlak yoksunu insan nasıl türer nasıl peyda olur anlamak gerçekten mümkün değil...