Merhum Turgut Özal'ı 17 Nisan 1993 tarihinde kaybetmiştik, ölümünün yıldönümünde onu rahmetle anıyorum. Kim ne derse desin merhum Turgut Özal; hatasıyla sevabıyla Türk tarihinde önemli izler bırakan bir isimdi. Bu nedenle aradan asırlar da geçse Özal'ın iktidar dönemi konuşulacak, yorumlanacak ve tartışılacaktır.

Turgut Özal 1979'da kurulan Demirel Hükümetinin Başbakanlık Müsteşarı olarak 24 Ocak Kararlarıyla gündeme geldi. 12 Eylül 1980 ihtilali olmasaydı büyük ihtimalle Turgut Özal'ı siyaset sahnesinde göremeyecektik. 12 Eylül Döneminde Ekonomiden sorumlu devlet Bakanı oldu. Ardından istifa ederek Amerika'ya gitti. Dönüşünde ANAP'ı kurarak seçimlere girdi. Eski siyasi liderler yasaklıydı. 1983 seçimlerinden Özal’ın kurduğu ANAP seçimlerden galip çıktı. 1987 seçiminde de yine başarılı oldu. 1989 Mahalli seçimlerinde ANAP önemli ölçüde kan kaybetti. Özal, Cumhurbaşkanlığına seçildi. Nihayet 1993'de vefat etti ve Özal misyonu da sona erdi. Böylece Turgut Özal Türkiye'nin 10 yılına damgasını vurmuş oldu.

Turgut Özal dönemi; bir bakıma Menderes dönemi gibi ekonomik atılımların yapıldığı ve Türkiye'nin şaha kalktığı bir dönem olmuştur. T. Özal; 1950'li yıllardan itibaren uzun zaman bürokraside görev yapmış ve bu sürede devleti tanımış, yurt dışında bilgi ve görgüsünü artırmış bir politikacı olarak iktidara geldi. Düşündüklerini birer, birer tatbik etmeye başladı. Tabuları yıktı. Önemli miktarda dış kredi temin edildi. Ülkeye bolluk ve bereket geldi. Ülkenin dört bir yanı fabrikalar, barajlar, otoyollar, köprüler ve buna benzer eserlerle donatıldı.

Bu dönemde atak bir dış politika izlendi. Türkiye dışarıda önemli ölçüde itibar kazandı. Özal; komplekslerden uzak kendisine güveni olan bir devlet adamıydı. Eski bir mahalle arkadaşını arar gibi kırmızı telefondan sık, sık Bush'u araması bazılarını hayrete düşürüyordu. Hele, hele kısacık ve tombul vücuduyla, upuzun ABD Başkanı Bush'un ve benzeri devlet adamlarının önünde kendinden emin bir şekilde Kırkpınar pehlivanları gibi yürüyüşünü gördükçe, bir Türk vatandaşı olarak göğsümüz kabarıyordu.

Özal'ın; körfez krizi sırasında Bush'un değer verdiği ve akıl danıştığı bir lider konumunda olması küçümsenecek bir olay değildi. ABD'ye yaptığı ilk ziyaretinde "Ben sizden yardım istemeye gelmedim. Bizimle dost iseniz bizimle ticaret yapın. İpliğe ve tekstile koyduğunuz kotaları kaldırın." şeklindeki sözleri Türk milletinin yıllardır özlemini çektiği şahsiyetli dış politika örneklerinden biriydi.

 Bana göre Özal, güzel şeylerin yanında yanlışlar da yaptı. Özal'ın bana göre en büyük yanlışı aşırı ve ölçüsüz bir dış borçlanmaya gitmesiydi. Diğer bir eksiği halktan aldığı büyük desteğe güvenerek zaman, zaman hukukun dışına çıkmasıydı. "Anayasayı bir kere delmekle bir şey olmaz."  "Benim memurum işini bilir." şeklinde konuşması büyük gaflardı. Yurt dışından getirdiği bazı kimseleri (prensler) devletin en üst kademelerine getirip oturtması diğer bir yanlışıydı. Bu prensler yurt dışında yeni ülkeler tanımışlardı, fakat maalesef Türkiye'yi ve Türk insanını tanımıyorlardı. Bunlar orada gördüklerini tıpa tıp Türkiye'ye tatbik etmeye başladılar. Otoyollar ve köprülerin yanında hastane, postane gibi önlerine gelen hemen her türlü hizmeti paralı yapmaya başladılar. Vatandaşın feryatlarını duymazlıktan geldiler. Vatandaşın hastası ve ölüsü hastanelerde rehin kalmaya başladı. Hastalar ve ölüler hastanelerden kaçırılır hale geldi. Özal'ın; iyi niyetlerle de olsa ülkemizin birlik ve beraberliği noktasında art niyetli çevrelerin işine yarayacak bazı sözler sarf etmesi de tenkit edilen diğer bir yanıydı. Bütün bu yanlışlardan Sayın Demirel istifade etti ve 1991’de ANAP'ı silkeledi.

Kısacası Özal; çalışan, fikir ve iş üreten bir devlet adamı olarak iyi ve güzel şeylerin yanında muhakkak ki yanlışlar da yapmıştır. Çalışan insanlar iyi şeylerin yanında mutlaka hatalar da yaparlar. Bu da doğaldır. İnanıyorum ki tarih onu hassas terazisinde tartacak ve hakkını teslim edecektir.

Vefat ettiğinde Malatya İnönü Üniversitesinde Fakülte Sekreteri olarak yeni göreve başlamıştım. Üniversitenin yönetici personelleri ile birlikte, Ankara ya gittik ve cenaze törenine iştirak ettik. Allah rahmet eylesin. Mekânı cennet olsun.