Kadınlarımız kendi değerlerini bilemedikten, kendi farkındalıklarını tamamlayamadıktan sonra maalesef hangi rengi veya hangi giyim ile simgeleştirsin, içselleştiremediği bir duygu ve düşünceyi yaygınlaştıramaz... 

Bu yüzden çoğu kampanyalar başarısız, kadınlar hala öldürülüyor, tecavüze veya mobbinge uğruyor... 

Sesimizi duyuramadığımız dünya değil kendi benliğimize daha ulaşamamışken iç sesimizi duymuyorken dünyanın bizi duymasını beklemek hele hele anlamasını bekleyip her problemin çözülmesini beklemek sizce de biraz fazla ütopik olmuyor mu?

O yüzden bırakalım bu alı, moru, ceketi, sözleşmeleri hepsi bir kenara bizim problemlerimizi bu ve bunun gibi sahte dayatmalar çözemeyecek... 

Daha kadın olarak bir iki kadın bir araya gelip kendimizi konuşmaya yaklaşamıyoruz, erkeklerin bir araya gelmesinden birlik olmasından daha zor kadınlarla bir olmak...

Şöyle bir dönüp bakma zamanı gelmedi mi, dayak yiyen de kadın, dayağı atan erkeği doğurup büyüten de bir kadın... O gün o kadının almadığı sorumluluk yüzünden bir başka kadın dayak yiyor... Bu bir örnekleme istediğiniz kadar genişletebileceğiniz korkurç bir sürü örneklemelerden yalnızca bir tanesi...

Sonra bir şiddeti bastırmak için başka bir şiddete başvuruyor veya sineye çekiyoruz. 
Eylemlerimiz hep özenti hep başkalarının gözetiminde... Yerden yere vurmak değil maksadım, lütfen önce dönüp bir an evvel kendimizi sorgulayalım.

Dünya kadını olmak böyle birşey değil, öncü olmak lider olmak ya da hep birinci olmak adına bir yarış da değil... Kadın olmak özgürlük adı altında pervasızca yaşamak değil sorumluluk ister.

Günümüzde kadın aşırı bireyselleştirilip tüm sorumluluklarınan feragat ettirilirip, pervasızca özgürlük naraları altında toplum düzenin ve ahlakının bozulmasına sebebiyet vermiştir.

Bütün bunları yaparken kendini o kadar haklı ve mağrur görmüştür ki burnunun ucu kafdağında olduğu için göremediğinden yüreğinde olan güzelliğin, iç dünyasının zenginliğinin, üretkenliğinin, barışçıl ve olgunluğunun, fıtratına uygun yüce gönüllülüğünün farkında değil... 

Dış dünya ile o kadar bağnaz olarak iç içe ki, kendisinden fersah fersah uzakta... 

Dediğim gibi kadınlar, hanımlar, hatunlar insanlığın anası, atası, yuvası ve yarısıdır... Bu sebeple sorumludur, sorumluluk duygusu ile hareket etmelidir. 

Bilinçli ve yüksek şuurlu bilge, akıllı ve selim yüksek feraset sahibi olgun kadınlar, bir araya gelebilme erdemini gösterebilirler ise bizim hiçbir dayatılmış sisteme ve çözüme ihtiyacımız kalmadan toplumsal ve toplumda var olabilmeyi dair problemlerimizi çözebiliriz... 

Güneş Altuner