Ey koca çınar ağaçları utancından terleyen dibine gözyaşlarını akıtan acı çekince gövdesine gövdesine ağlayan;

KAHKAHALARIMA YUTKUNDUM! 
KANAVİÇELER DÖKÜLDÜ YANAKLARIMDAN.

Selvileri bilirdik en dik ağaçlar, doğrusu çam ve kozalakları gök nar birde cadde boylarında cüssesiyle; 

Ey koca çınar ağaçları utancından terleyen dibine gözyaşlarını akıtan acı çekince gövdesine gövdesine ağlayan;

Hani yeni doğmuş bebeklerin put gibi kundaklandığı ,çaresiz bebek çırpınırdı ,yüzü bile eşlik ederdi giysi özgürlüğüne (dünyada kundak geri döndü) birde bez beşiklerin ana yatağı ile kucağı arası dizaynı bir de tahta beşikler sevgi ninnilerinin söylendiği sıkıştırılmış eski zamanlarındaydık. Siniler sofralar adabına uygun mahalle şarkılarının kol gezdiği kuru fasulyeli turşu davetlerindeydik, gece oldu mu üzümlü perdeler kapanır sabah güneş odana doğar peri sandığım tozlara nefesim kesilene kadar üflerdim.

Bilmezdik telefon, bilgisayar, yakan top, ip ve beş taş evdeysen isim şehir en büyük yalanlarımız uydurduğumuz şehirler isimlerdi. Küçüktük küçücük dertlerimiz vardı banyo bile kafamıza vurulan taslar ve pazar günü ritüelleri, aşk bakmaktı gözler, koca bir dünyayı aşkı anlatan şiir okuyan sevdalar gizliydi,aşkı konuşurken kızarırdık utanmak giysimizdi, perdeler yastıklar dantel kanaviçeler işlenmiş derin oya yüreklerin kanıtı idi.

İki kolumu sardım başımı bir sağa bir sola sığdırdım bez beşiğe çocukluğumu yüreğimde salladım da salladım, gözyaşlarımı sakladım tahta sandıklarıma, anahtarı gömdüm oracıkta açtım araladım. Gökyüzünü yıldızlar yağsın kahkahalarıma ağlamak uyanmasın acılarıma diye attım denizlere , gözyaşsız gözyaşı kahkahalarıma yutkundum sabahın turuncusunda...

Kıymet Şahin                                                                                      10.Ocak.2024 11:08