Apple’ın efsanevi kurucusu Steve Jobs’un babası Abdulfettah gençliğinde Suriye’nin Humus kentinden Amerika’ya iltica etmiş ve ABD vatandaşı olmuştu. Steve Jobs ABD’nin California eyaletinin San Francisco kentinde değilde babası gibi Suriye’nin Humus kentinde dünyaya gözlerini açmış ve orda yaşamış olsaydı Jobs kente hakim olan gündemden, evde ve sokakta duyduğu konuşmalardan ve muhabbetlerden, çevredeki atmosferden ve ambiyanstan kendini izole ederek teknolojik ve bilimsel bir şeyler keşfetme yolunda bir merakı ve iştiyakı olur muydu?

Hama’nın, Halep’in, Humus’un, Haseke’nin gündemi ve kente damgasını vuran hadiseler Steve Jobs’un zihninde ve belleğinde yer edinen vakalar, etnik, mezhebi ve ideolojik tartışmalar, çatışmalar ve kamplaşmalar, şiddete ve teröre teşne taşeron örgütler, bombalar, saldırılar, suikastler, cinayetler, baskınlar, baskıcı ve tahakkümcü anlayışlar devam ederken Jobs evinin garajında Apple’ı kurma hayaliyle yıllarca çalışabilir miydi? San Francisco dünyanın en büyük teknoloji dünyası olan Silikon vadisine, Google’a, Apple’a, Tesla’ya, Facebook gibi şirketlere, yine dünyanın en iyi 10 üniversitesinden ikisine Stanford ve Berkeley üniversitelerine ev sahipliği yaparken, Şam ve Rakka kentleri kimlere, nelere, hangi olaylara ev sahipliği yapıyor, bunu her yönüyle tartışmamız ve görmemiz gerekmiyor mu?

Caloforniya eyaletinin San Francisco kentini, Stanford Üniversitesini ve Silikon vadisinin hikayesini arkeolojik bir kazıya tabi tuttuğumuzda bugünkü teknolojik ve bilimsel gelişmelerin temelinde ve bidayetinde Nobel ödüllü bir Fizik Profesörü olan William Shockly’in 8 bilim insanı arkadaşını kente davet ederek başlattığı çalışmalar karşımıza çıkıyor. Bir profesörün 8 bilim insanıyla beraber kentin gündemini ve geleceğini nasıl belirlediğini ve toplumun gidişatına nasıl yön verdiğini anlatması açısından güzel bir örnek.

Selçuklular döneminde tarihin gördüğü en kudretli ve haşmetli vezirlerinden olan Nizamülmülk’ü, büyük şair, matematikçi ve astronom Ömer Hayyam’ı ve Alamut Kalesi’nden bütün cihanı dehşete sürükleyen Hasan Sabbah gibi isimleri yetiştiren Nîşabûr kenti ve kentin medreselerinin gündemi, iklimi, atmosferi, tartışmaların ve polemiklerin konusu o zamanlar neydi acaba?

90 tane El-Cezerî olarak anılan yazar, ilim ve fikir adamı, mucîd ve kâşifin yetiştiği ve tarihte ilk robotu yapan, Sibernetik alanın kurucuları kabul edilen alim, fizikçi, robot ve matrix ustaları ve bilim insanları yetiştiren Cîzre’nin ve kadim medreselerinin o gün gündemi, dertleri, tartışma konuları ve arayışları neydi acaba? Bu kadar ilim insanını yetiştiren ortamı merak ediyor insan.

Sigmund Freud(1856), Theodor Herzl(1860), Alfred Adler(1870), Hofmannsthal(1874), Albert Einstein(1879), Stefan Zweig(1881), Franz Kafka(1883) gibi isimlerin hepsinin 1850’den sonra dünyanın herhangi bir kentinde değil de Avusturya’nın Viyana kentinde dünyaya gelmiş olmasını ne ile açıklayacağız? Kentin yönetimsel, toplumsal, entelektüel, kültürel, eğitimsel, ilmi ve sanatsal gündem ve konulara olan ilgisiyle mi açıklayacağız? Kader-i İlahi mi diyeceğiz? Nasıl izah edebiliriz, bilen beri gelsin?

Bu kısa girizgahtan sonra mevzuya gelebiliriz, zeka, gen, genetik, kalıtım, biyoloji gibi hakikatlerin yanısıra çevresel etkenlerin ve faktörlerin, kent ikliminin, konuşulan ve yoğunlaşılan meselelerin insan üzerinde nasıl olumlu veya olumsuz bir etki bıraktığı, yeteneklerimizin inkişafını mı sağlıyor yoksa içimizdeki potansiyeli mi öldürüyor bunun üzerine biraz tefekkür etmemiz lazım.

Kent, insanı kendine benzetir, onu biçimlendirir. Tersinin de doğruluk payı vardır. İnsan, yaşadığı kentin, birlikte en çok zaman geçirdiği kişilerin ve maruz kaldığı düşünsel ortamın, kültürel iklimin, atmosferin ve gündemlerin ortalamasıdır. Kent ve atmosferi ufkumuzu ve vizyonumuzu belirler. Dimağımızı, düşüncelerimizi, düzeyimizi, derinliğimizi, değerlerimizi, davranışlarımızı ve dertlerimizi büyük oranda kentin konuştukları biçimlendiriyor. Kentin vizyonunu ileri taşıyacak olanlar bu kentin gerçek gündemini belirleyen aydınlar, alimler, yazarlar, gazeteciler, sanatçılar ve şairlerdir.

Mahmut Sami ÇINAR