İlk çağlarda insanoğlu kendini doğaya karşı korumanın çaresini aramış, ucu sivri mızraklar yapmış, yaşadıkları ortamda her türlü tehlikeye karşı birlikte durmuşlar.
Paylaşmayı öğrenmişler.
Mesela avladıkları hayvanları, sonra onun postlarını bölüşmüşler.
Mağaralarını vahşi hayvanlara karşı birlik olup nöbetleşerek ellerinde mızraklarla korumuşlar.
Uygarlığa geçtiğimizde kendimizi korumanın çeşitli yollarını bulmuşuz.
KİLİT.
Hiç düşünmemişiz dış kötülüklerden korurken kendimizi de içeriden kilitleyebileceğimizi.
Kilit işe yaradı sahip olduklarımızı koruduk önce.
Belki de güvendiklerimizden koruyamadık ahahtar vererek.
Konu şu ki kilidin hayatımıza girmesiyle birlikte güvensizliğimiz arttıkça arttı.
Herşeyimizi kilitledik eğitimsizlikten.
Herşeyin ahahtarını da yaptık elbette.
Sonra çilingirler çıkınca onun da sonuç vermediğini işin puştluğunu gördük.
Güvensizliğimiz attıkça herşeye kilit vurduk.
Evimizi.
Aracımızı.
Önümüze ne geçerse kilitledik.
Sonra korkarak farklılıklardan dilimizi çenemizi yüreğimizi gözlerimizi kilitledik.
Konuşamaz düşünemez göremez olduk aklımızı da kilitledik.
Kilitler içinde mahkum yaşar olduk.
Anahtar kayıp.
Çilingir yürekleri açmıyor ne yazık ki.
Kendimize olan inancımızı öz güvenimizi karşı duruşumuzu herşeyi üstümüze kilitledik.
Anahtarı kimde?
Ne zaman çıkarız bu kendi mahkumiyetlerimizden
Demirparmaklıklarımızdan.
Birlik olarak karşı durarak kötülüklere kötülere.
İlk önce kendinize güveni tesis ederek .
GÜVEN EKSİKLİGİ BİTİNCE HERKES BİRBİRİNİN KİLİDİNİ AÇAR BELKİ.
Ne dersiniz?( neşe)

Fotoğraf açıklaması yok.