Hemşerimiz Göksu’yu anlatmaya çalıştığım bu yazıyı okuyunca ne denli kültürlü, çalışkan, azimli milli duyguları yüksek bir insan

Doğum ; Silifke-1908

Vefat: İstanbul – 04.09.1971

Mehmet Sami Göksu 1908 (1324) yılında Silifke’de doğdu. Babası Mustafa Bey, annesi Fatma Hanım’dır.

Hemşerimiz Göksu’yu anlatmaya çalıştığım bu yazıyı okuyunca ne denli kültürlü, çalışkan, azimli milli duyguları yüksek bir insan olduğunu ve hayatının gerçek başarı öyküleriyle dolu olduğunu anlayacaksınız.

Sami Göksu mesleğinde en iyi olmanın yanı sıra iyi bir aile babasıdır. Ailenin bana gönderdiği belgeler arasında küçük oğlu Suat için daha bebek iken Türk Ticaret Bankasına hesap açtırması; 10 günlüğüne Konya ve Silifke’ye geldiklerinde bile İstanbul’da kalan kızı Sema’ya dört gün arayla iki mektup yazması ailesine ne kadar bağlı olduğunu gösteriyor.

O günün imkânlarıyla İtalya’ya, Amerika’ya gitmiş olması geniş ufkunu ve kafa yapısını ortaya koymaktadır. Oğlu Suat ve kızı Sema hanımda bulunan belgelere göre 1936 yılında İtalya’ya, 1939 yılında Amerika’ya gittiği anlaşılıyor. Uzun yıllar kursa gittiği ve iyi derecede İtalyanca, İngilizce bildiği söylenir. Elimizde 1964-1965 yıllarında İtalyanca kurslarına katıldığı ve sertifika verildiğinin belgesi bulunmakta. Zaten yaptığım araştırmada Silifke’de yayınlanan Göksu Gazetesinde ve Silifke Öğretmenler Derneğince yayınlanan dergide Sami Göksu’nun tercüme şiirlerine rastlamıştım. Ayrıca tarihçi yazar Ayhan Yalçın Sami Bey’in Fransızca bildiğini de söyledi. Dili iyi derecede bilmese bir şiirin tercümesinin mümkün olmayacağı açıktır. Osmanlıca ve Arapçayı tahsili ve mesleği gereği bilen Sami Göksu’nun İtalyanca, İngilizce ve Fransızca bilmesi zamanının en aydın insanları arasında olduğunun göstergesidir.

Silifke'nin aydın insanlarından Sami Göksu’nun 1938 yılında çıkan “Edebi Şahsiyetler kitabı yıllarca öğrencilerin yardımcı kaynak olarak kullandığı bir eserdir. Kitapta ortaokul kitaplarında ismi geçen 100 şair ve yazar tanıtılmaktadır. Kitabın arka sayfasında yazarın çıkacak iki eserinden bahsedilmektedir. "Deli Şair" isimli şiir kitabı ve "Yeni İhtiralar Cemiyeti "adlı bir roman... Ama bunları yayınlayıp yayınlamadığını bilmiyoruz. Belki de yağmalanan metruk evinde bu çalışmalar kayboldu ya da birilerinin eline geçti.

Sami Göksu ilköğrenimini Silifke’de tamamladıktan sonra 1927 yılında öğretmen okulunu bitirerek Kastamonu Abdülhamit Han İlkokulunda 31.10.1927 tarihinde göreve başladı.

01.11.1928 tarihinde Silifke Çiftlikköy İlkokuluna geldi. Sonra 25.11.1929 tarihinde Taşucu İlkokuluna nakil oldu. 27.09.1932 tarihinde de Silifke Cumhuriyet İlkokulunda çalışmaya başladı.

Bu arada Adana Erkek Öğretmen Okuluna devam ederek Türkçe öğretmeni oldu. 21.10.1936 tarihinde Malatya Lisesi Türkçe öğretmenliğine atandı. Burada bir yıl çalıştıktan sonra 05.10.1937 tarihinde Adana Erkek Lisesine Türkçe Öğretmenliğine nakil oldu. Yazının devamında okuyacağınız gibi yazarlıkta, tiyatroda, gazetecilikte ünlü olan Turhan Selçuk ve İlhan Selçuk kardeşler gibi pek çok gencin başarısında önemli etkisi oldu.

Askerliğini 1940-1941 yıllarında Bursa Orhangazi’de yaptı.

Meslek hayatı 17.09.1942 tarihinde Mardin Ortaokulu Türkçe öğretmeni olarak devam etti.

Askerlik dönüşünde 17.10.1943 tarihinde Samime Hanım ile evlendi ve 08.11.1943 tarihinde Iğdır Ortaokuluna müdür ve Türkçe öğretmeni olarak atandı.

28.08.1945 tarihinde Sivas Divrigi Nuri Demirağ Ortaokulu Müdür ve Türkçe öğretmeni olarak mesleğini sürdürdü.

24.10.1946 tarihinde Silifke Ortaokuluna geldi. Bilindiği gibi Silifke Ortaokulu Pazarkaşı mahallesindeki Abidin Paşa konağında eğitim öğretime devam ediyordu. 1946 yılında yıllarca Silifke Lisesi olarak hizmet veren Taş binaların ilki yapılarak Ortaokul bu binaya taşındı. Hatta Aslan Türe taşınmanın öğrenciler tarafından teker teker sıra ve masaları Pazarkaşı’ndan Gazi mahallesinde yeni binaya sırtlarında yaya olarak gerçekleştiğini anlatmıştı.

Bu arada Silifke Öğretmenler Derneğinde Köy Enstitüsü mezunları ile Öğretmen Okulu mezunları arasında kavga çıktığı, kavga sonunda yapılan soruşturma sonucunda 8-10 öğretmenin il dışına sürüldüğünü yaşlı öğretmenlerden dinlemiştim.

Sanırım bu sebeple 20.11.1954 tarihinde Nizip ortaokuluna görevlendirilmiş. Diğer tayinlerinin çoğunun kendi isteğiyle olmadığı askerliği çıkarırsak 42 yıllık meslek hayatında defalarca sürüldüğü anlaşılmaktadır ki, hemşerimiz Sami Göksu aydın olmanın bedelini defalarca ödemiştir.

21.11.1956 tarihinde Ceyhan Ortaokulunda Türkçe öğretmeni olarak tayini çıkmıştır.

24.11.1958 tarihinde yılları arasında İstanbul Silivri Ortaokulunda çalışmıştır.

23.11.1960 tarihinden 04.09.1971 tarihinde vefat edinceye kadar İstanbul Karagümrük Ortaokulu’nda çalışmıştır. Bu okulun daha sonra adı Ahmet Rasim ortaokulu olarak değiştirilmiştir. Okul daha sonra Ahmet Rasim Lisesi adını alıp, ortaokul da Fatihte başka bir binaya taşınmış.

Mehmet Sami ve Samime çiftinin biri kız, ikisi erkek olmak üzere üç çocukları vardır. Oğulları Sedat Nisan-2013’de kalp krizi sonucu vefat etmiştir. Diğer çocukları Sema Hanım İstanbul’da, Suat Bey İzmir’de yaşamakta, yaz aylarını Taşucu’nda geçirmektedirler.

Oğlu Suat’ın babasından dinlediği bir anı şöyle: İtalya’da gezerken tanıştığı İtalyanlar buna jest olsun diye “Viva Türkiye” diye bağırmışlar. Sami Göksu onlar nasıl olsa Türkçe bilmez diyerek “Viva” nın karşılığı “kahrolsun” demek diyor ve İtalyan grubu “kahrolsun Mussolini” diye bağırtıyor. Faşist Mussolini’ye tepkisini orada bile dile getirmiş.

Ulusal tiyatro kavramının önde gelen isimlerinden yazar-eleştirmen Hayatı Asılyazıcı iki ayrı makalesinde de efsane öğretmen Sami Göksu’dan bahsetmektedir. Buraya yazının ilgili bölümünü alıyorum: “Daha ilkokul beşinci sınıf öğrencisiydim. İlkokulu bitirip, Divriği'deki Nuri Demirağ Ortaokulu'na gittiğim yıl, zengin bir kitaplıkla karşılaştım. Bakanlıkça yayınlanmış tüm klasikler oradaydı. Kitaplığın zengin olmasını, okulu yaptıran Nuri Demirağ sağlamıştı. Türkçe öğretmenimiz Kadir Kuşoğlu'ydu. Müdürümüz ise Sami Göksu. Önceden Adana Lisesi Müdürü ve Edebiyat Öğretmeni. Yakın oturuyorduk, ailece görüştüğümüz için, okuma konusunda beni yönlendirdi. Kendi kitaplığından klasikleri seçip okumam için veriyordu. Ağır yapıtları ikişer kez okuduğumu anımsıyorum. Her yapıtı okuduktan sonra, bana yorumlayan Sami Göksu'ydu. Gazete ve dergi okuma alışkanlığını da bu değerli müdürümüzden sağlıyordum. . . . . . . . Müdür de müfettiş raporlarına göre Adana'dan sürgün gelmişti Divriği'ye. Divriği'nin uygarlık ve tarihsel zenginliğinden müdürümüz de etkilemişti. Hiçbir gün pişmanlığını duymadım. Haftanın belirli günlerinde tiyatro çalışmalarını yapıyorduk halkevinde. Hafta sonları müzik ve folklor çalışmalarıyla geçiyordu. Ve öğretmenin ve müdürümüzün bana verdiği, halkevi kitaplığından edindiğim kitapları okuyor, Sami Göksu hocaya anlatıyordum, okuma konusunda, tiyatro çalışmaları için görece bir denetimi vardı. Ortak ülkümüz, kitap, gazete ve Varlık dergisi okumaktı. . . . . . . Artık, ortaokulun yılsonu gösterilerinde, son sınıf öğrencilerini geçmiş, oyunlarda başrolleri bana veriyorlardı. Okuma, diksiyon çalışmaları; giderek yorumu nasıl yapacağımı iki güçlü Türkçe ve edebiyat hocalarımdan öğreniyor, bu nedenle okulun, bir süre sonra halkevindeki ağabeyleri geçmeye başlıyordum.

Dram sanatını bana iyiden iyiye bu iki değerli hocadan öğrenmeye başlamıştım.”

Hayati Asılyazıcı bir başka makalesinde “Bir başka müşterek yönümüz, İlhan ve Turhan Selçuk kardeşler Adana Erkek Lisesi’nde okudukları dönemde, edebiyat hocası Sami Göksu idi. Daha sonra Divriği Ortaokulu’na müdür olarak atandı. Benim de hocam oldu. Adana Lisesi Müdürlüğü’nden ortaokul müdürlüğüne atanması bir tenzil-i rütbe idi. Çok değerli bir edebiyat öğretmeniydi” diyerek yine efsane öğretmen Sami Göksu’dan bahseder.

Şöyle bir söz var: “Bir insanın en büyük şansı çocukluğunda iyi bir öğretmene rast gelmesidir” diye… İşte hemşerimiz Mehmet Sami Göksu tam da öyle bir öğretmendir ve dersine girdiği öğrencilerin hayatına sihirli dokunuşları olmuştur.

Sami Göksu’nun son yılları Cerrahpaşa ve Çapa hastanesinde sağlık sorunlarıyla geçti. Cerrahpaşa Hastanesinde 04 Eylül 1971 tarihinde vefat etti. Cenazesi ertesi gün Fatih Camiinden kalktı. Aynı gün iki de asker cenazesi vardı. Üç cenaze Fatih Camiinden Edirnekapı Şehitliğine kadar Askeri Bando eşliğinde üç kilometreye yakın tamamen kapatılmış yolda yürüyerek götürüldü. Hemşerimizin cenazesinin bu törene tesadüf etmesi ve Askeri Bando eşliğinde uğurlanması O’nun mücadele ile geçmiş ömrünün sonunda güzel bir rastlantı olmuş olmalı…

Ruhu şad olsun.