Birçok şey kelimelerle anlatılsa da bazı acıları anlatmaya hiçbir kelime yetmiyor.
***
Mutluluk, ev bark sahibi olmak, iş güç sahibi olmak, mal mülk sahibi olmak değildir.
Mutluluk insanın dilediği her şeye sahip olması değildir.
Mutluluk insanın çoluk çocuğuyla, huzur dolu bir yuvada ağız tadıyla yaşaması da değildir.
Gülmek değildir, eğlenmek, şarkı söylemek, sevdiği insanlarla bir araya gelmek de değildir.
Mutluluk, sınavlardan 100 almak, hayırlısıyla tezkere almak, milli piyangodan büyük ikramiye kazanmak değildir.
Bir çocuğun sevdiği oyuncağı alması, lunaparkta eğlenmesi, dilediğince oyun oynaması da değildir.
Bunlar insani duygulardır. Yani sevinmek, yani eğlenmek ne yadırganacak ne de küçümsenecek şeylerdir.
Sözünü ettiğimiz mutluluk bu tür bir mutluluk değildir.
Öyleyse bedeli olan mutluluk nasıl bir mutluluktur, ondan konuşalım isterseniz.
***
Mutluluk, her türlü ihtiyacının karşılanması karşılığında koca bir şehir ahalisinin bir tek çocuğa yapılan işkenceye ve onun çekeceği acılara rıza göstermesidir.
Şehir ahalisinin sahip olduğu rahatlığın bir çocuğa yapılan işkenceler karşılığında sağlandığını bilmesi ve buna göz yummasıdır.

Mutluluk vazgeçmektir.
Mutluluk rahatlıktır.
Mutluluk olanı korumaktır
Mutluluk başkalarının acılarına sırt dönmek, çığlıklarına kulak tıkamak, uğradıkları haksızlıklara göz yummaktır.
Mutluluk, duymamak, görmemek, bilmemektir.
Mutluluk, bencilliktir, benden sonrası cehennemdir.
Mutluluk, pire için yorgan yakmaktır, yani en ufak çıkarı için toplumsal sorunları ötelemektir.
Mutluluk körlüktür, sağırlıktır, duymazlıktır, bilmezliktir.
Mutluluk, insanın çevresinde, mahallesinde, memleketinde, ülkesinde ve yaşadığı dünyada bütün olup bitenleri işine yarayacağı şekilde algılaması, kendisine dokunmayan yılanın bin yaşamasını dilemesidir.

Mutluluk, bacağından asılan her koyunun onu hak edecek bir suç işlediğine inanmaktır.
Mutluluk fırtına dininceye kadar başını kuma gömmektir.
Mutluluk, okunan ezanın mala davara zararı olup olmadığını sormak, varsa susturmak, yoksa okunmasına ses çıkarmamaktır.
Memleketini, ülkesini seven insanların mutlu olması mümkün değildir. Bu ülkenin çocuklarını, geleceğini, ormanlarını, akarsularını, dağlarını, derelerini, denizlerini dert edinmeyen, göz göre soyulmasına, talan edilmesine, yok edilmesine göz yuman birinin bu ülkeyle aidiyet bağı kopmuş demektir. Dert ediniyorsa zaten mutlu değildir.
***
Mutlu olmanın karşıtlığı mutsuz olmak değildir.
Mutsuz olmak, umutsuz olmak, karamsar olmak farklı şey, endişeli olmak farklı şeydir. Ülkesinin geleceğini düşünen her insan endişe duyar. Endişe duymak hala yapılacak bir şeyler olduğu inancıyla çaba göstermektir. Oysa umudunu yitirmiş bir insanın yapılacak bir şey kaldığına inanması mümkün değildir. Unutmayalım ki, Müslüman umutsuz olmaz, umudunu yitirmez, ama verilenle de yetinmez. Hakkını arar, mücadele eder…
Olanla yetinmek mutluluktur.
Mutluluk, bardağın dolu tarafıyla yetinmektir.
Şükür ki yarısı dolu demek, acizliktir.
Neden tamamı dolu değil demek, hakkını aramaktır.
Ama gerçek şu ki, bardağın yarısının boş olduğunu görenlerin çoğalması en çok hep yarım bardakla yetinmek zorunda kalanların işine yarayacaktır
Bardağın yarısının boş olduğunu görenlerin çoğalması, en çok hayatları boyunca hep yarım bardakla yetinmek zorunda kalanların işine yarayacaktır.

İnsan ne kadar az bilirse o kadar mutlu olur, ne kadar az duyarsa o kadar mutlu olur, ne kadar az görürse o kadar mutlu olur.
Mutlu olmanın en vaşat kuralı dünyayı kendinizden ibaret görmenize inanmaktır.

***
Birileri çok uyuyorsa birileri hiç uyumadığı içindir.
Birileri çok çalışıyorsa birileri hiç çalışmadığı içindir.
Birileri sürekli kazanıyorsa birileri sürekli kaybettiği içindir.
Uyuyandan, çalışmayandan ve sürekli kazanandan yana olduğunuz sürece mutlusunuz demektir.
Mutluluk, fincancı katırlarını ürkütmemek, arı kovanına çomak sokmamak, padişahım sen çok yaşa demeyi ilke haline getirmektir.
Mutluluk sanıldığı kadar kolay elde edilen bir zanaat değildir. Başkalarının uğradıkları haksızlıklara göz yummak, çığlıklarına kulak tıkamak, ölümlerine zılgıt çekmek, gözyaşlarına sessiz kalmak, yaşadıkları acılara yabancılaşmak her babayiğidin harcı değildir.

Kendi çocuğunun işe alınması karşılığından başkalarının çocuklarının işten çıkarılmasına gönlü razı gelen, bana ne başkalarının ne olacağından diyen her insan mutludur.

Mutluluk, torpildir, şikedir, rüşvettir, hakkı olmayan bir şeyi elde etmek için onlarca kişiye haksızlık yapıldığını bile bile bunu yapmaya devam etmektir.

Başkalarının mutsuzluğu üzerine bina edilen mutluluk, kalbinde merhametin zerresi olan adama ömür boyu vicdan azabı çektirir.

Kamu Personeli Seçme Sınavlarında (KPSS) birinci olanların en çok mutsuz olduğu bir ülkede mutluluğun bedelini anlatmak hiç de zor olmasa gerektir.

Mutluluğun bedeli, bir başkasının yaşayacağı acılara göz göre göre göz yummak, onun olanı çalmak, hakkını gasp etmektir...

***
Mutluluk sanıldığı kadar kolay elde edilen bir zanaat değildir arkadaşlar, bedel ister. Bu bedel elde edilen, ya da edilmiş olanı kaybetmemek için her türlü haksızlığa göz yummaktır. Mutluluk, olanı korumak için kaybedilenden vaz geçmektir.

Bakınız sizler, Gökkuşağı Derneği olarak on beş günde bir, bir şeyler yapmanın çabası içindesiniz. Arayışlarınızın sizleri bir yere götüreceğine inanıyorsunuz. Çabanız bunun için. Bunun için bazen içimizden birilerini, bazen şehir dışında birilerini davet edip karınca kararınca anlatacaklarının bir işe yarayacağı inancını taşıyorsunuz. Sonuç arzuladığınız gibi olmasa bile umudunuzu yitirmiyor, çıkmış olduğunuz yolu yürümeye devam ediyorsunuz. Bir gün bu yolculuk bir yerlerde sona erse bile, bir başka yolda yürümenin yollarını arayacaksınız.

Arayış, mutsuzluktur. Mutlu olanın arayışı bitmiştir.

Hepimiz bir şeylerden vaz geçiyoruz ve vaz geçtiğimiz ölçüde mutlu oluyoruz. Kimimiz kendimiz, kimimiz sevdiklerimiz, kimimiz başkaları için vazgeçiyoruz bir şeylerden. Bazen ülkenin, bazen içinde bulunduğumuz özel şartlar bizi inandığımız değerlerden vaz geçmeye zorluyor.

Kimimiz gönüllü vaz geçiyoruz, kimimiz bile isteye. Susmak rıza göstermek değildir. Bazen susarak vaz geçiyoruz, bazen güçlü olanın safında yerimizi almak için değerlerimizden vaz geçerek.

Biz de burada düşüncelerimizi ifade etmeye çalışırken yutkunuyoruz. Çünkü rahatımızın kaçmasını istemiyoruz. Dilimizin ucuna kadar gelen birçok şeyi başımız ağrımasın diye bir başka yoldan söylemenin yollarını arıyoruz.

Farkında olmadan İran sinemasının senaristliğini yapıyoruz. Yani ancak meselenin ne olduğunu bilenlere meramızı anlatıyoruz. Diğerleri için bütün anlattıklarımız bir film olarak kalıyor…

Ama unutmayalım ki, bahsini ettiğimiz mutluluk da sanal bir mutluluktur, yani insanın kendini kandırmasıdır, çünkü gerçekte mutluluk diye bir şey yoktur.