Bin bir zulüm ve haksızlıkla evlerinden yurtlarından ettiğiniz,
kalplerini incittiğiniz, hakkına hukukuna girdiğiniz,
geleceklerini adil olmayan mülakatlarla çaldığınız,
hayatlarını kararttığınız insanların, tarumar olan gönüllerini,
“yol yaptık, liman yaptık, köprü yaptık, borç ödedik,” diyerek tamir edemezsiniz.

Yol yapmanız, kimseye haksızlık yapma hakkını vermez size, köprü yapmanız herkesin sırtına dilediğiniz gibi binme hakkını vermez…

Garip gurabaya yardım etmeniz, bir başkasını geleceğini çalmanızı mazur göstermez.

Kıldığınız namaz, tuttuğunuz oruç, verdiğiniz zekât, adaletten sapmanıza gerekçe olamaz.

Her şeyi yapılan yollardan ibaret sandığınız için, yarınsız bıraktığınız insanların feryadını nankörlük olarak görüyorsunuz.

Aykırı bir tek sesi dinleme lütfunda bulunmuyorsunuz, haksızlığa uğradığını söyleyen ve hakkını arayan herkese bütün yolları kapatıp, sadece yaptığınız yolları göstermekle zulümlerin en büyüğünü yapıyorsunuz.

Zulmettiğiniz, aşsız, işsiz, ekmeksiz, yarınsız bırakıp geleceklerini çaldığınız insanların, “alın yolunuzu başınıza çalın, ben ekmeğimi istiyorum, onurumu, geleceğimi, yurdumu…” demesini bile anlayacak basirette değilsiniz.

Her şeyi yollara, limanlara, köprülere, betonlara, taş yığınlarına bağlamakla, insan onurunu hiçe sayıyorsunuz.

Yarasını gösteren herkesi ihanetle suçluyorsunuz

Kul hakkı nedir, liyakat nedir, hak, hukuk, adalet nedir herkesten iyi biliyorsunuz ama bütün bunları kendiniz, çocuklarınız ve yakınlarınız söz konusu olduğunda biliyorsunuz;

çiğneyip geçiyorsunuz…

İnsanların aş, iş, ekmek taleplerini anlamazlıktan gelip “size de yol yaptık! Nankörlük etmeyin!” diyerek alay ediyorsunuz.
Hiçbir haksızlık, bir başkasına hak etmediği bir hakkı vermekle giderilemez.

Hiçbir günah besmele çekilerek sevaba dönüştürülemez.
Her ekmek verdiğinizi, dilediğiniz gibi dövme hakkını kendinizde göremezsiniz.

Daha lokması boğazından geçmeden, yediği her lokma için, ettiğiniz hakaretlerden, gözyaşları lokmalara karışan insanları geçmişte yaşadıklarını unutmamakla tehdit edemezsiniz.

Bu kadar kalpsiz, vicdansız, zalim olmak zorunda değilsiniz.

Yeryüzünde hiçbir din, adalet olmadan din olamaz,

Hiçbir insan adil olmadan dindar olamaz.

Adaletin olmadığı yerde hiçbir dinden söz edilemez.

“Ekmek bulamıyorlarsa pasta yesinler” demek neyse, “adaletten bahsedenlere, yaptığımız yollara baksınlar” demek de o dur.

Kalplerini kırdığınız, onurunu incittiğiniz, geleceklerini haksız hukuksuz bir şekilde çaldığınız insanların haklı isyanlarını, “şunları bunları yaptık” diyerek küçümseyemezsiniz.

Bütün umutlarını çalarak yarınsız bıraktığınız insanları, ahlaktan, vicdandan, adaletten uzak, gözü dönmüş cellatlarınızın önüne atamazsınız, onları her kötülüğün kaynağı olarak hedef gösteremezsiniz.

Beyni iğdiş edilmiş mankurtlarınıza kurban edemezsiniz onları.

Böyle bir hakkınız yok.

Bunu bilmeniz için Müslüman olmanız gerekmiyor; dünyanın bütün dinlerinde, bütün dillerinde, her erdemli toplumda, insan onuru her şeyin üstünde tutulmuştur çünkü.

Kalp kırmanın, insanların onuruyla oynamanın, yol yapmakla, namaz kılıp oruç tutmakla, zekât verip, fakir fukaraya yardım etmekle tamir edilmeyeceğini bilmiyorsanız ne insanlıktan nasibinizi almış ne de Türkçe'nin en büyük şairinden ders almışsınız demektir…

“Bir kez gönül yıktın ise
Bu kıldığın namaz değil
Yetmiş iki millet dahi
Elin yüzün yumaz değil .”