Spor kamuoyunun tam merkezinde yer alan biri olarak şunu net bir şekilde söyleyebilirim: Bu yıkım kullana bilirsek geçmişi aşma, geleceği şekillendirme fırsatı da verdi

SPOR GÜNDEMİMİZ VE YIKILAN SPOR TESİSLERİMİZ

Stadımız ve yıkılan spor tesislerimizin yeniden inşası ile alakalı görüşler gündemimizde yer almaya başladı. Daha önce benim de konuyla ilgili iki yazım oldu.

Son paylaşımımı, Adıyaman Üniversitesi Spor Bilimleri Fakültesi Öğretim Üyesi Sn. Doç. Dr. Kürşat Yusuf AYTAÇ okuyup ilgili görüşlerini benimle paylaştı. Meramımı çok daha güzel cümlelerle yazıya dökmüş. Bu çalışmayı kendisinin oluruyla paylaşma gereği duydum.

Sayın Kürşat Hoca’nın yazısı;

DEPREM SONRASI SPOR TESİSLERİ YENİDEN YAPILANDIRILIRKEN FIRSATLARI GÖRMEK VE GELECEĞİ PLANLAMAK

Destekleyici Bir Yaklaşım

6 Şubat depreminin ardından yaşanan büyük yıkım, hepimizi derinden sarstı. Ancak bu yıkım, aynı zamanda şehircilik açısından uzun süredir ötelenen bir gerçekle de bizi yüzleştirdi: Eskimiş, fonksiyonel ömrünü tamamlamış yapıların yerine daha sürdürülebilir, daha kapsayıcı ve çok amaçlı yaşam alanları inşa etmek artık bir zorunluluktur. Bu gerçek spor tesisleri için de geçerlidir.

Sayın M. Nuri Sever’in dile getirdiği gibi, mesele yalnızca bir stadyumun yeniden inşası değil, bir spor kültürü ve vizyonunun inşa edilmesidir. Bugün, Adıyaman’da spor tesisi ihtiyacını sadece ‘yıkılanı yerine koymak’ şeklinde dar bir çerçevede ele almak, geleceğe karşı sorumluluğumuzu yerine getirmemek olur. Şehirlerin spor altyapısı artık sadece sportif performans için değil, toplumsal dayanışma, psikolojik iyileşme, sosyo-kültürel bütünleşme ve afet sonrası travmaların rehabilitasyonu için de büyük önem taşıyor.

Fırsata Dönüştürülebilecek Bir Kriz

Depremle yıkılan spor alanlarının yerine, daha kapsamlı ve çok yönlü bir spor köyü fikri, yalnızca isabetli değil aynı zamanda ileri görüşlü bir yaklaşımdır.

Nitekim: İstanbul’daki Başakşehir Fatih Terim Kompleksi ya da Konya Olimpik Spor Köyü gibi projeler, bir şehrin sosyo-kültürel yaşamına nasıl nefes aldırdığını ve sporu sadece yarışma değil, yaşam tarzı haline getirdiğini göstermektedir.

Avrupa’da birçok kent, özellikle pandemi ve iklim krizi sonrası şehir planlamalarını spor, sağlık ve yeşil alan odaklı yeniden tasarlamaktadır. Örneğin Danimarka'nın Kopenhag şehri, “aktif yaşam altyapıları” anlayışıyla çocuklardan yaşlılara kadar tüm bireylerin günlük yaşamında sporla temas kurabildiği alanlar oluşturmaktadır.

Adıyaman gibi genç nüfusu yoğun olan, sosyo-ekonomik gelişme düzeyi yükseltilmeye çalışılan şehirlerde spor tesisleri sadece bireysel gelişimi değil, istihdam, yerel kalkınma ve sosyal kapsayıcılık açısından da itici güçtür.

15 Yıllık Gözlem ve Tecrübenin Işığında

15 yıldır bu şehirde yaşayan ve sporun, spor eğitiminin ve spor kamuoyunun tam merkezinde yer alan biri olarak şunu net bir şekilde söyleyebilirim: Bu yıkım kullana bilirsek geçmişi aşma, geleceği şekillendirme fırsatı da verdi.

Sadece bir stadyum değil, sosyal hayatı ve sağlıklı yaşamı da içine alan; açık alanları, yürüyüş ve bisiklet yolları, engelsiz spor alanları, çocuk ve yaşlı dostu spor merkezleriyle bütüncül bir spor yaşam alanı hayal etmeli ve bu hayali gerçeğe dönüştürmeliyiz. Bu şehirde yaşayan biri olarak sporun, gençleri suça, bağımlılığa ve umutsuzluğa karşı nasıl koruyucu bir kalkan olduğunu sayısız kez gördüm. İşte bu yüzden bu konu sadece beton ve çelikten ibaret bir inşa değil, geleceği şekillendiren toplumsal bir yatırımdır.

Yer Seçimi ve Planlama Vizyonu Hayati Önemde

Eski stadyum alanının şehrin merkezinde kalması bir avantaj gibi görünse de, modern tesislerin mekânsal ihtiyaçlarını karşılayamayacağı açıktır. Üstelik bu alanın ekonomik değeriyle, yeni bir spor köyü için daha geniş ve uygun bir arazinin temini mümkündür. Bu görüş, sadece emlakçılar ya da şehir plancılarının değil, geleceği düşünen tüm akılların ortak sesidir.

Daha önce bazı şehirlerde yapılan hataların tekrar edilmemesi için

Tesisler parça parça değil, bir bütünlük içinde planlanmalı; yani stadyum, kapalı havuz, spor salonu, atletizm pisti, açık alanlar, yürüyüş ve bisiklet yolları, engelli bireyler için özel alanlar, sosyal donatılar tek bir entegre yapı olarak tasarlanmalıdır.

Yerel halkın, spor kulüplerinin, STK’ların ve üniversitelerin fikirleri alınarak katılımcı bir planlama süreci işletilmelidir.

Yalnızca fiziksel yapılar değil, bu tesislerin nasıl işleyeceği, kimler tarafından, nasıl kullanılacağı da şimdiden programlanmalıdır.

Tarihi Sorumluluk

Bugün alınacak kararlar, sadece bugünü değil önümüzdeki 60-70 yılı şekillendirecek. Bu nedenle, aceleye getirilen, “olabildiğince çabuk bitirelim” anlayışı yerine, “geleceğe miras bırakacağımız kalıcı bir değer üretelim” anlayışı benimsenmelidir.

Tarihi bir yıkım yaşadık ama bu yıkım aynı zamanda tarihi bir fırsattır. Bu fırsat iyi değerlendirilirse, Adıyaman sadece bir spor tesisi kazanmaz, bir spor kültürü, bir yaşam biçimi ve ortak bir gelecek vizyonu da kazanır.