Sizin sevinciniz ya da üzüntünüz kazandığınız ya da kaybettiğiniz üç beş belediyeden ibaret…

Kaybedilen belediye başkanlıkları yeniden kazanılabilir, kazanılanlar kaybedilebilir.

Ama toplumun son yirmi yılda içine düştüğü ahlaki dezenformasyon, inançsızlık iklimi, kıyısına geldikleri uçurum yüzyıl dahi geçse onarılamaz.

Siz daha neyi kaybettiğinizin, neyi kaybettirdiğinizin farkında değilsiniz.

Çünkü sizin için hayat kazanmaktan ya da kaybetmekten öte bir anlam ifade etmiyor.

Bunun içindir ki, her defasında kazanma yolunda her yolu mubah gördünüz…

Kimini ekmekle, kimini işiyle, kimini mahpusla, kimini sürgünle tehdit ettiniz.

Her hukuksuz eyleminize İslam’dan bir kılıf bulup, inancınızı vicdansızlığınıza kalkan yaptınız.

Din üzerinden kendinizi temize çıkarmaya çalıştınız, din üzerinden herkesi ötekileştirdiniz, din üzerinden insanların arasına aşılamayacak duvarlar ördünüz.

İnsanları adım adım, “ben sizin dininizin ateistiyim” deme aşamasına getirdiniz…

Sonra da sizinle yol yürümeyen herkesi ateist ilan ettiniz…

Herkese, her şeyi deme hakkını kendinize bir hak olarak gördünüz.

Rabbimizin cennetle müjdelediği insanlarmışsınız gibi bir de insanların ancak sizi desteklemekle cennete girebileceğini söyleme küstahlığınızda bulundunuz.

Şerrinizden kaçan insanları, “İslam’dan kaçıyorlar, bunlarda din, iman ahlak kalmamış canım” diyerek kendinizi aklama yolunu seçtiniz.

Kendinizi “din” olarak gördünüz ve size karşı olan herkesi “dine karşı” olmakla suçladınız.

İslam’a ve Müslümanlara nasıl bir zarar verdiğinizin, onlara nasıl bir kötülük yaptığınızın muhasebesini yapmak yerine “ali kıran baş kesen gibi” elde kılıç, dilde zehir kellelerini uçurma yolunu tercih ettiniz.

Bu ülkenin aydınlarını, bu ülkenin alimlerini, bu ülkenin yüzyılda yetişemeyecek bilim adamlarını cehaletinize kurban ettiniz.

Her vicdanlı sesi, her vicdanlı haykırışı saltanatınıza zarar verir endişesiyle kısma yoluna gittiniz.

Bu toplumun vicdanı olacak insanlara seslerini duyuracakları bir gazete ya da bir ekran köşesi bırakmadınız.

Kazanmayı her türlü günahlarınızın üzerini örten bir örtü olarak düşündüğünüz için, kaybetmeyi 
fazlaca büyütüyorsunuz.

Çünkü siz seferle değil, zaferle yükümlü olduğunuzu düşünüyorsunuz.

80 yıllık bir birikimi kendi heva heves ve üç günlük iktidarınız için heba ettiniz.

Sayenizde ahlak, inanç, vicdan, dürüstlük gibi insanı insan yapan değerler yitirdi anlamını.

İslam denince, İslamcılık denince sizden başka bir şey gelmiyor insanların aklına ve siz yapıp ettiklerinizle, bir başkası size yüzde birini söylese kıyameti koparacağınız hakaret ve iftiralarınızla hatırlanacaksınız bir ömür boyu.

İslamcılık denince akla sizin geliyor oluşunuzdan daha kötü ne olabilir ki?

İnsanları sizi İslamcılıkla, İslamcılığı her yolu mubah gören bir anlayışla hatırlayacak.

Bunun vebalini nasıl ödeyeceksiniz, bu insanlara size geçmiş haklarını nasıl ödettireceksiniz, onu düşünüz siz.

Her defasında yok sayıp her türlü lanetlediğiniz insanların dilinin, inancının ya da düşüncesinin sizden farkı olduğunun arkasına sığındınız.

Sizinle aynı yolda yürüyenlerinse ne tür bir inanca ya da ahlaka sahip olduğunu hiç mi hiç önemsediniz.

Kutsal olan sizdiniz ve sizinle yol yürüyen herkesi de kendinizle birlikte kutsadınız.

Kaybettiğiniz birçok şeyi yeniden kazanabilirsiniz, ama kaplerini cam kırıklarıyla doldurup çekiçle un ufak insanların kalplerini nasıl kazanacaksınız?

Bu kanamayı nasıl durduracaksınız onu söyleyin siz.

Yaptıklarınızın İslam’la, ahlakla, vicdanla ilgisinin bulunmadığını, sadece ve sadece hedefe giden yolda kullanılan enstrümanlar olduğunu söyleyebilecek misiniz?

Keşke kaybeden sadece siz olsaydınız; kendinizle birlikte insanların çağrılacağı bütün insani ve ahlaki değerleri de kaybettirdiniz.

Yazık ettiniz!
Yazık ettiniz!
Yazık ettiniz!..

Rabbimiz yıkılan her türlü insani, ahlaki, vicdanı değerleri yeniden onarmamızı nasip etsin bize.
Merhametini bizden esirgemesin…

Nisan bir pazartesi 2019