Türkiye’deki insanların durumu doğacak çocuğunun kendisine benzememesi için dua eden baba gibidir.

Son zamanlarda -gerçi hep vardı ama- bir Adıyaman'ın adını kötüye çıkarmayalım modası çıktı. 10 yıllardır yazdığımız hiçbir güzellik şehrimizi güzelleştirmiyor ama var olan bir gerçeği en giyinik haliyle dile getirdiğimizde şehir hepten çirkinleşiyor. Şehrimizin adını kötüye çıkarmayalım diyenlerin şehrin adının kötüye çıkmasında ne kadar dahli var bilmiyorum. Bu vesileyle sizleri vaktiniz varsa 10 yıl kadar geriye götürmek istiyorum.

ALLAH’TAN REVA MIDIR?

Karısı doğum sancıları çekerken, kendisini dünyanın en çirkin insanı olarak gören adam, gece yarısı aynanın karşısına geçmiş dua etmektedir: Allah’ım! Ne olur doğacak çocuk bana benzemesin…

Oysa çocuğun kendisine benzememesi için kendisinden olmaması gerekiyor…

Türkiye’deki insanların durumu doğacak çocuğunun kendisine benzememesi için dua eden baba gibidir.

Hiç kimse ne çocuğunun ne de gelecek nesillerin kendisine benzemesini istemiyor.

***

Meyhaneci çocuğunun meyhaneci olmasını istemiyor…

Faizci çocuğunun faizci olmasını istemiyor…

Tefeci, çocuğunun tefeci olmasını istemiyor…

Yalancı, çocuğunun yalancı olmasını istemiyor…

Rüşvetçi, çocuğunun rüşvetçi olmasını istemiyor…

Riyakâr, çocuğunun riyakâr olmasını istemiyor…

Zalim, çocuğunun zalim olmasını istemiyor…

***

Herkes, karısı doğum sancıları çekerken doğacak çocuk kendine benzeyecek diye dokuz doğuran baba gibi ecel terleri döküyor.

Çünkü adil olmadığını, vicdanlı olmadığını, her türlü kötülüğün ve çirkinliğin kaynağının kendisi olduğunu biliyor.

Aynada bakarken gördüğü, yüzünün değil, ruhunun çirkinliği…

Ve biliyor ki sarhoşluk geçici çirkinlik kalıcıdır.

Bunu biliyor ve ruhunu şeytana sattığının farkında olduğu için kimsenin kendisine benzemesini istemiyor.

Ama kendisi devranını sürdürmek için şeytanla her türlü iş birliği yapmaktan geri durmuyor.

***

Herkes hem çocuğunun hem de gelecek nesillerin daha güzel ve kendilerini güvende hissedecekleri bir hayat yaşamasını istiyor.

Ama kimse kimseye güven verecek bir eylemin içinde bulunmak istemiyor.

Herkes yapıp ettikleriyle bir başkasına cehennemi yaşatıyor ama başkalarının çocuklarına aynı cehennemi yaşatmaması ve çocuklarının o cehennemin bir parçası olmaması için dua ediyor.

Herkes bir başkasının adil olmasını istiyor.

Herkes başı dara girdiğinde bir başkasının merhametine sığınmak istiyor ama kimse kendi adalet anlayışıyla yargılanmak istemiyor.

“Rabbim sizi adaletinizle yargılasın” denildiğinde herkes kendi adaletiyle ve kanunlarıyla yargılandığında başına neler geleceğini bildiğinden âmin diyemiyor.

***

Kimse çocukları kendine benzemesin diye örnek bir hayat yaşamayı düşünmüyor.

Herkes yapıp ettiklerinin yanına kâr kalmasını istiyor ama bir başkasının kendi yaptıklarını yapmasını istemiyor.

Herkes ne kadar zalim, ne kadar acımasız, ne kadar merhametsiz olduğunun farkında.

Bunun için durmadan dua ediyor; Allah’ım ne olur başkaları bana benzemesin, benim başkalarına reva gördüğümü başkaları bana reva görmesin, benim başkalarına çektirdiğim acıları başkaları bana ve çocuklarıma çektirmesin.

Sen ön tekerleksin kardeşim, sen nereye gidersen toplum da oraya gider.

***

Dillerde pelesenk olan şu;

Ben çaldım ama sen çalma.

Ben zulmettim ama sen etme.

Ben kötüyüm ama sen olma

Ben yaptım ama sen yapma…

Sen yaparsan o da yapar kardeşim, neden yapmasın?

Sen yapma ki o da yapmasın…

***

Neden doğacak çocuğunun sana benzememesi için dua ediyorsun, adaletinle yargılanmaktan neden bu kadar korkuyorsun, söyler misin?

***

Bunca zulmün, bunca çirkinliğin, yaptığın bunca kötülüğün, ettiğin bunca haksızlığın, yediğin bunca kul hakkının, çektirdiğin bunca acıların, başkalarını bunca yok saymanın, dünyayı kendinden ibaret sanıp başkalarına cehennemi bunca yaşatmanın yanına kâr kalması Allah’tan reva mıdır?

2014 Eylül