Deniz feneri davası sanıkları Almanya’da mahkum olurken Türkiye’de dosyaları kapatıldı. İş adamı Cengiz’in yaptığı bir telefon konuşması medyaya yansımıştı.

CHP’YE OPERASYONLAR NEYİ HEDEFLİYOR?

İstanbul belediyesine operasyonlar sürüyor.

Bunun yolsuzluk veya rüşvet duyarlılığından kaynaklandığını söylemek çok zor. Gerçekten böyle bir hassasiyet olsa 17/25 Aralıktan başlayarak, bugüne kadar AKP’li belediyelerin tasarrufları, iktidarın yaptığı büyük ihalelerin hemen tamamının incelemeye alınması gerekir.

Deniz feneri davası sanıkları Almanya’da mahkum olurken Türkiye’de dosyaları kapatıldı. İş adamı Cengiz’in birkaç yıl önce yaptığı bir tlfn konuşması medyaya yansımıştı. Herkes o konuşmada Cengiz’in millete ettiği küfüre takıldı. Oysa Cengiz aynı ses kaydında, bir bakandan, adını vererek yüzde şu kadar ile ihale aldığını da söylüyordu. Nedense konuşmanın esas vahim tarafı olan bu konu hiç konuşulmadı,arada kaynadı, gitti. Özgür Özel, kaç gündür AKP’li belediyelerle ilgili resmi Şayıştay raporları yayınlıyor. Kul hakkı nutukları atanlardan en küçük bir tepki sesi çıkmıyor. Çünkü dertleri yolsuzluk değil.

CHP’li belediyelere yönelik bu operasyonların asıl sebebi başka. Bilindiği gibi, şimdiye kadar İstanbul belediyesine dört dalga operasyon yapıldı. Eğer ilk dalgada İmamoğlu’nu mahkum edecek deliller ele edilebilseydi, sonraki dalgalar olur muydu? Şüpheliyim. Bu kadar tutuklama, “delil bulamadık belki tutukluluk baskısıyla işe yarar birkaç itirafçı buluruz” umudundan kaynaklanıyor.

Önceki gün CB Erdoğan,CHP’yi birlikte anayasa yapmaya çağırdı. Erdoğan bunca operasyondan sonra CHP ‘nin kıvama gelmiş olabileceğini düşünmüş olabilecek ki, bu çağrıyı yaptı. Operasyonların bir sebebinin de CHP’yi pazarlığa zorlayıp, Erdoğan’ı Tanrı ilan etme anayasasına destek vermeye zorlamak. Zira bu kadar yetkiden sonra daha fazlasını istemenin başka bir adı olamaz!Muhtemelen Özel evet dese,belki operasyonlar ve tutuklamalar da duracak, hatta tutuklananlar belki de pazarlıklara bağlı olarak serbest bırakılacak.

Türk siyasetinde hiç bir zaman sahnenin önü ile arkası bir olmamıştır. Sahnede islamcı, milliyetçi veya solcu olanlar sahnenin arkasında tam tersi bir politik kişilik sergileyebiliyorlar.

Bunun en bariz örneği sn Erdoğan ile Bahçeli’nin çizgileridir. Gerçekte ne Erdoğan İslamcı, ne de Bahçeli milliyetçi. Bu sıfatlar sadece onların halkın önüne çıktıklarında giydikleri elbiseyi ifade ediyor. Bazı İnsanların çoğu zaman siyasi pozisyonları ile kişilik pozisyonları farklı olabiliyor. Ne demişti Erdoğan “ davam için papaz elbisesi bile giyebilirim” bu nedenle siyasetçilerin üzerindeki hangi elbisenin gerçek elbisesi olduğunu teşhis etmekte zorlanıyoruz. Ettiğimizde de iş işten geçmiş oluyor.

Gerçekte,dindar başka dini kullanmak başka, milliyetçi başka ondan nemalanmak başka. Aralarında dağlar kadar fark var.

Kısacası adaletle, insanların güven ve inançları ile bu kadar oynamamak gerekir. Çünkü adaletin olmadığı bir yerde artık bir devletin varlığından da söz edilemez. Toplumu ve ülkeyi bu kadar zorlamak doğru değil!