Bir ben değil, herkes okyanusun ortasında kaybolmuş da sesini kimselere duyuramayacağının endişesine kapılmış gibi.

Bir ben değil, şehirde Kimse kimseyi tanımıyor gibi.

Bir ben değil, herkes aşina olduğu şehre yabancı gibi.

Bir ben değil, herkes bir şeylerin düzeleceğine dair olan inancını yitirmiş gibi.

Bir ben değil, herkes yorgun, herkes unutkan, herkes hafıza kaybına uğramış gibi.

Bir ben değil, herkes okyanusun ortasında kaybolmuş da sesini kimselere duyuramayacağının endişesine kapılmış gibi.

Bir ben değil, herkes zaman mefhumunu kaybetmiş, ayları, günleri, saatleri umursamıyor gibi.

Bir ben değil herkes karanlıktan, yalnızlıktan, sessizlikten korkuyor gibi.

Bir ben değil, herkes bir yerlere sığamıyor da gittiği her yerden kaçarcasına uzaklaşmak istiyor gibi.

Bir ben değil, herkes buralardan uzaklara ama çok uzaklara gitmek istiyor gibi.

Bir ben değil, herkes pusulayı kaybetmiş de gün ortasında yolunu kaybetmiş gibi.

Bir ben değil herkes bir çıkış yolu arıyormuş da bulamıyormuş gibi.

Herkes her şeyini kaybetmiş gibi, herkes her yerde kaybolmuş gibi, herkes umutsuz çaresiz kimsesiz gibi, herkes evine, sokağına, şehrine yabancı gibi, herkes daha büyük bir felaket olacakmış da yapacak bir şeyi olmadığından bekliyormuş gibi, herkes yalnızlıktan karanlıktan ıssızlıktan korkuyor gibi, herkes ne kadar uzaklaşırsa uzaklaşsın şehirle daha bir yakınlaşıyormuş gibi, herkes her şeye boş gözlerle bakıyormuş gibi, herkes artık ne şarkı ne türkü ne şiir mırıldanıyormuş gibi, herkes en sevdiklerini kendi elleriyle toprağa verdiğinden olsa gerek onların hatıralarını taşıyan her yerde kanayan bir yürek gibi, durgun bir su gibi, bitmek bilmeyen gün, sabahı olmayan gece, dinmeyen hasret gibi, herkes şehrin ortasında nereye gideceğini unutmuş gibi, benzi soluk, bakışları donuk yüzünde ölümün mührü var gibi ; ben gibi.