Kemal Kılıçdaroğlu’nun daha önce %3 civarında oy aldığı Ağrı’da yapmış olduğu esnaf ziyaretinin miting havasında geçmesi ve bunun normal TV kanallarında bile normal haber olarak verilmesi dikkatinizi ne kadar çekti bilmiyorum.

Sadece Ağrı’da değil, Kılıçdaroğlu’nun gittiği her yerde pek de alışkın olmadığımız bir ilgiye mazhar olması ve bunun da son derece normalmiş gibi haberlerde sunulması, Türkiye’nin içinden geçtiği bu siyasi atmosferde doğrusu bana pek normalmiş gibi gelmiyor.

Kılıçdaroğlu’nun değil Ağrı’da, Rize’de, Trabzon’da, İzmir’de dahi yapmış olduğu bir esnaf ziyaretinin norma şartlarda olaylı geçmesi gerekiyor çünkü. Eğer ki, Kılıçdaroğlu gittiği yerlerde yuhalanmıyorsa, linç girişimiyle karşı karşıya kalmıyorsa, yumruklanmıyorsa ve halkı menfi anlamda galeyana getirmiyorsa ve bütün bunlar iktidara yakın TV kanallarında haftalarca tartışılmıyorsa işin içinde bir bit yeniği var demektir.

Böylesi bir durumda ya devletin artık aklı selim davranmaya başlamış olması ya da Kılıçdaroğlu’nun artık göz göre göre geliyor olmasının kabulleniliyor olması gerekiyor. Yine Türkiye şartlarında her iki ihtimal de pek mantıklı görünmüyor. Yani ne devletin aklı selim davranması ne de Kılıçdaroğlu’nun öyle gösterildiği gibi gümbür gümdür geliyor olması ihtimal dahilinde görünüyor. O zaman da ortaya üçüncü, dördüncü, hatta beşinci bir ihtimal daha çıkıyor. Bunlardan en kuvvetlisi, ne pahasına olursa olsun Cumhur ittifakı adayının Kılıçdaroğlu olmasının sağlanması.

Kılıçdaroğlu’nun aday gösterilmemesi halinde aday olması kuvvetle muhtemel iki kişiden biri Mansur Yavaş, diğeri Ekrem İmamoğlu. Kılıçdaroğlu’nun her iki adaya nazaran çok çok zayıf kaldığını bilmek için keramet ehli olmaya ve Kılıçdaroğlu’nun aday olduğu takdirde kaybedeceğini bilmek için siyaset ilmini bilmeye gerek yok.

Kılıçdaroğlu’nun özellikle Ağrı’da yapmış olduğu esnaf ziyaretinin miting havasında ve olaysız geçmesi, orada halkın CHP’ye ya da Kılıçdaroğlu’na göstermiş olduğu ilgi ya da AK Parti’ye göstermiş olduğu tepkiyle açıklanamaz. Bunun bir tek mantıklı açıklaması varsa o da hükumet eliyle Kılıçdaroğlu’nun parlatılmak istenmesi, hatta duruma göre kendi tabanını Kılıçdaroğlu hayranı gibi sahaya sürmesidir.

Değilse Ağrı’da Kılıçdaroğlu’nun önünün kesilmesi, vatan, millet sakarya nutuklarının atılarak terörsevici ilan edilmesi, çürük domates atılması, tartaklanması, hatta linç edilmesi işten bile değildi. Bütün bunlar olmadığına ve her şey seyrinde gittiğine göre halihazırda Cumhur ittifakının karşısında rakip olarak görmek istediği adayın Kılıçdaroğlu olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Çünkü aday olduğu takdirde ipi en kolay çekilecek ve kurban edildiği takdirde en az tepki çekecek ve üstelik bunu hiçbir şey olmamış gibi sineye çekecek tek aday Kılçdaroğlu’dur.

İktidara yakın TV kanallarının yorumcularına ve anket şirketlerinin yaptığı analizlere bakarsanız bunu net bir şekilde görebilirsiniz. Onlara kulak kesildiğinizde Millet ittifakının çok zayıf da olsa ancak Kılıçdaroğlu ile başarı sağlayabileceğini sanırsınız. Hatta, öyle ki, Kılıçdaroğlu’nu biz de istemiyoruz ama ne yazık ki Millet İttifakı için ondan daha çok oy alacak kimse yok gibisinden, istemem cebime koy türünden analizler kastığını da…

Hele ki çıktığı her tartışma programında, Kürtlerden, Alevilerden ve sosyal demokratlardan ve hatta Milliyetçi kesimden oy alabilecek tek adayın Kemal Kılıçdaroğlu olduğunu, dolayısıyla Millet ittifakının zaman kaybetmeden Kılıçdaroğlu’nu bir an önce aday olarak açıklamasını söyleyen Prof. Dr. Mazhar Bağlı’ya bakarsanız azapta gizlenen şeytanı rahatlıkla görürsünüz zaten.

Prof. Dr. Mazhar Bağlı kimdir diye soracak olursanız, Prof. Dr. Mazhar Bağlı; "İnsanlar 11. kattaki apartmanın üzerine çıkararak alçaktan uçan uçağa kafa atarak şehit oldular" diyen bilim kurulu başkanıdır.

Prof. Dr. Mazhar Bağlı, Ekrem İmamoğlu’nun Kürtlerden ve Alevilerden oy alamayacağını, Mansur Yavaş’ınsa ancak İYİ Parti’nin ve Ankara’daki bir kısım milliyetçi oyları alabileceğini iddia ederek, Kılıçdaroğlu’nun Millet ittifakı için ne kadar elzem bir aday olduğunu canhıraş bir şekilde savunuyor. Ona göre Kılıçdaroğlu hem İmamoğlu’nun hem de Yavaş’ın alacağı oyları ger hâlükârda alıyor zaten.

Oysa gerçek şu ki, Millet İttifakının mezkur üç aday içerisindeki en zayıf halkası Kılıçdaroğlu’dur. Kılıçdaroğlu ile girilen bir seçimde Millet İttifakının başarı sağlaması, Erdoğan ’sız bir Cumhur İttifakının kazanması gibidir, ki her ikisi de ihtimal dahilinde değildir.

İlk kez oy kullanacak 6 milyon gencin ve 9 milyon olduğu tahmin edilen Z kuşağının dünyasında Erdoğan’a ve Kılıçdaroğlu’na sınırlı sayıda bilet vardır. Her ne kadar genç olmasa da M. Yavaş ve E. İmamoğlu’nun Z kuşağının dünyalarına daha yakın olduğu tartışmalı dahi olsa bir gerçektir. Bunun içindir ki her ikisi de birer Belediye Başkanı olmasına rağmen her gün şekilde iktidara yakın TV kanallarının tartışma programlarına konu olmakta ve ülkeyi yöneten onlarmış gibi her bir kötü gidişatın hesabı onlardan sorulmaktadır.

Nasıl ki Millet İttifakı, Cumhur İttifakının adayının Erdoğan olmasını istemiyorsa, aynı şekilde Cumhur İttifakı da Millet İttifakının adayının Yavaş ya da İmamoğlu olmasını istememektedir. Cumhur İttifakı için Devlet Bahçeli’nin kazanma şansı neyse, Millet İttifakı için de Kemal Kılıçdaroğlu’nun kazanma şansı odur.

Bunun içindir ki iktidara yakın Tv programlarında gün boyu Mansur Yavaş ve Ekrem İmamoğlu becerisizlikle suçlanmakta, haklarında davalar açılmakta ve neredeyse ülkedeki tüm yangın, sel, deprem ve benzeri felaketlerin müsebbibi olarak gösterilmektedir. Hele ki İmamoğlu en büyük terör sevicilerin başında gelmektedir.

Hadi diyelim ki, kendi halindeki bir vatandaş bu oynanan tiyatronun farkında değil. Peki, CHP yandaşı kanallar bunu nasıl görmüyor? Onlara kalsa, değil Kılıçdaroğlu, Millet İttifakının adayı kim olursa olsun hem de HDP’nin desteği olmadan % 55’leri çoktan aşmış, % 60’lara doğru tırmanıyor zaten. Öyle olmadığını Kılıçdaroğlu aday olduğunda anlayacaklar ve sonra da ama anketler, ama sokaklar, ama Ağrı Esnaf gezisi diyerek yanılgılarına kılıf arayacaklar.