Türkiye bu noktaya durup dururken gelmedi. Bugünü anlamak için düne, özellikle 12 Eylül uygulamalarına bakmak gerekir.

Türkiye'nin ciddi bir iç kuşatma ile karşı karşıya olduğu o günlerde sadece Türk milliyetçileri sorumluluk üstlendiler. Binlerce genç bu kutsal vatan toprağı-Sovyetleşmesin- diye kanlarını sebil etti. Bir çoğu gençliğini mahpushane köşelerinde bıraktı.

Üniversiteler işgal edilirken, mahalleler, sokaklar kurtarılmış bölge haline getirilirken bundan hiç rahatsız olmayan, kendilerini Müslümanlığın acentesi gibi görenler vardı. 12 Eylül ülkücülerin üzerinden buldozer gibi geçti. Adalet olsun diye değil, denge olsun diye 9 ülkücü idam edildi. 12 Eylül mahkemelerinde 570 kişi idam cezası aldı. Bunlar arasında tek bir -İslamcı- yoktu. Çünkü vatan, bayrak, millet diye bir duyarlılıkları yoktu. İstiklal marşı ile bile problemli idiler.

12 Eylül, Türk milliyetçilerini içeri tıkıp etkisizleştirince -siyasal İslamcılara- geniş bir alan açıldı. Kriminal hale getirilen Türk milliyetçiliğine dahil olmaktan korkanlar bu hareketlere koştular. Varlığı/yokluğu belli olmayan bu grubun yelkenlerini şişirerek büyüttüler.12 Eylül'ün ülkücülerden boşalttığı yeri bu gruplar doldurdu.

Ancak siyasal İslam'a alan açma 12 Eylül'le sınırlı kalmadı, 28 Şubat'ta da benzer bir ortam oluştu. Bir kısım asker dini değerlerin üzerine gittikçe bu çevre -dini değerlerin- koruyucusu gibi görülerek 28 Şubat karşıtlarının buluşma noktası oldu. Mecliste Bahçeli'nin başörtüsü karşısındaki tavrı, Nesrin Ünal'a başını açtırması darbe karşıtlarını bu cepheye yöneltti. İşte AKP bu zemin üzerine yeşererek büyüdü.

İslamcılık, Osmanlı İmparatorluğunun dağılma sürecinde tutunacak üç tarzı siyasetten biriydi. O dönemin İslamcılarının vatan diye bir dertleri vardı. Kozmopolitizmi savunmuyorlardı. Bugünün siyasal İslamcılarının dünün İslamcıları ile hiç bir benzerlikleri yok. Onların dertleri vatan, günümüz İslamcılarının dertleri ceplerini doldurmak, ne pahasına olursa olsun iktidarda kalmak.

Günümüz İslamcıları ümmetçilik adı altında kozmopolitizmi savunuyor. Bir tür vatansız, mekansız, belli bir çerçevesi ve dayanak zemini olmayan Müslümanlık anlayışı bu. Ümmetçilik İslamların dayanışması için değil, milleti yok etmek, millet kavramını tarihe gömmek için kullanılıyor. Ne tesadüftür ki küreselleşmenin hedefi de milli devletleri dağıtmak. Onun için Türküm demekten ısrarla kaçınıyorlar. Türkü etnisite derekesine indirerek değersizleştirmek, bir nevi etnik kompartımanlar üretmek istiyorlar. Halbuki A.Fikri Ergun'un Milli İslamcılık isimli kitabında ifade ettiği gibi, "yeryüzünde Müslüman olduğunu iddia eden herkes Müslüman Türk'e borçludur. Çünkü Müslüman Türk, bin yıl boyunca Cava adasından Atlantik kıyılarına kadar Batı'nın önüne etten bir duvar örerek onların arkasını kollamıştır."

Türkiye İslamcılığı yerli değerlerden beslenmez. Onun için milli değildir. Bütün hedefi siyasi gücü ele geçirmek olduğu için ahlakı ideoloji ve siyasete kurban etmiştir. Kıblesinde ya Mısır, ya İran, yahut Hindistan/Pakistan vardır.Bu coğrafyalardan yapılan tercümelerle beslenmiş, kimlik kazanmıştır. Akıl hocaları, Seyit Kutup ve Mevdudi gibi isimlerdir.Türkiye ve Türk milletinin değil, onların ve muhitlerinin kokusunu taşır. Dolayısıyla bu milletin din anlayışına yabancıdır. Onun için hiç bir zaman bu milletin ruhuna nüfuz etmesi mümkün değildir. Gazete ve televizyonlarla aptallaştırılarak, düşünemez hale getirilen günümüz insanı üzerinde yarattığı etki geçicidir. İslam son asırda en büyük darbeyi düşmanlarından değil İslamcılardan yemiştir.Zira İslamcılık diye anlattıkları şey, hırsızlığın, yolsuzluğun, adaletsizliğin, zor ve baskının ilahiyatından başka bir şey değildir. Nereye girmişse orayı tarumar etmiştir.

Yazıyı Ergun'un Ali Göçmen'den aldığı bir alıntı ile bitirelim:" Siyasal İslamcılığın da tamamen ithal alıntılarla Anadolu irfanını reddeden kozmopolit, gayri milli sözde ümmetçiliği, yakın zamanda Ermenici, Pontusçu azınlıkçılığı, hatta LGBT-İ'ciliği tartışılıyor.Gerçekten de siyasal İslamcılar daha düne kadar İstiklal Marşı'na, Milli Mücadele'ye düşman bir tutum izlemişlerdi.Güneydoğu'da terörle mücadelede şehit düşen askerlerimize bile "Laik T.C. için öldüler, şehitlikleri tartışılır" demişlerdi.Liberal kozmopolitlerle ittifakları onları gelenekten, maneviyattan, Anadolu'dan koparmış, lümpenleştirmiştir.Ancak görülen o ki, lümpen liberal solcular gibi, Türkiye ile Türklükle zerre kadar duygusal bağ kuramayan köksüz ve kozmopolit İslamcılar,Türk Müslümanlığı karşısında yenilecektir."

Elverir ki, buna zemin hazırlayanlar geçmişte yaptıkları hatalardan ders almış olsunlar.