Devletle yönetim bir bütündür; devlet bir otobüs ise, hükümet onun sürücüsüdür. Herhangi bir kazada otobüs değil, sürücü sorumlu tutulur.

DEVLET AKLI DEĞİL,APO'NUN AKLI

Sıkıştıkları yerde sorumluluğu üzerlerinden atmak için "devlet aklı" diyorlar.

Baskı artınca devlet aklı, " biz görüşmedik devlet görüştü-ye" dönüşüyor. İlk çözüm sürecinde eleştiriler yoğunlaşınca CB Erdoğan, "biz değil, devlet görüşüyor," demiş, hükümet devletten ayrı bir mekanizmaymış gibi bir algı oluşturmaya çalışmıştı. Oysa devletle yönetim bir bütündür; bir benzetme yapmak gerekirse; devlet bir otobüs ise, hükümet onun sürücüsüdür. Herhangi bir kazada otobüs değil, sürücü sorumlu tutulur.

CHP'yi, İmralı'ya götürme ısrarlarının arkasında da aynı mantık yatıyor. Eğer CHP İmralı'ya gitseydi, artık -giden partilere- niye gittiniz diyemezdi.

CHP'de İmralı'ya gitsin ki, aksi bir durumda, söyleyecek sözü olmasın. En küçük eleştiri de, CHP'ye "sen de gelmiştin, eleştirmeye hakkın yok" diyeceklerdi.

Şimdi artık onu diyemeyecekler.

CHP " niye gittiniz" diyebilecek mi? Bugünkü görüntüsü ve ikircikli tavrıyla diyebileceğini sanmıyorum. Ama en azından devleti eli kanlı bir teröristin ayağına götürme hatasına düşmemiştir.

Doğru olan CHP'nin komisyona da girmemesiydi. Zira Komisyona girmek bundan sonra alacağı her kararın mesuliyetine ortak olmaktır. Komisyon, sürecin mimarı Öcalan'ı perdelemek, muhtemel tepkileri yumuşatmak için yine Öcalan'ın talebi ile kuruldu. Çünkü sürecin önünde Öcalan'ın görünmesi ile Komisyonun görünmesinin toplum nezdindeki yansımaları bir olmaz. Türk toplumu Apo'nun peşinde gitmez, komisyonla bu ihtimal bertaraf edilmiştir.

Devlet aklı atılan her adımın sonuçlarını önceden görebilen akıldır.

Devlet aklı, milletin kaderi üzerine zar atmaz.

Sadece şu son on beş yıl izlenen politikalara bakıldığında bir devlet aklının varlığından söz etmek mümkün görünmüyor.

PKK bir lider hareketi, Öcalan varsa Örgütte vardır, o yoksa Örgütte yoktur.

-Öcalan bize teslim edildiğinde,Örgüt ve sempatizanları bütün dikkatini onun duruşuna vermişti. Ondan bir kahraman duruşu bekliyorlardı,tam tersi oldu. Öcalan asılmaktan kurtulmak için her şaklabanlığı yaptı, itirafçı olmaya hazırdı. Onu itirafçı yapıp örgütü bitirmediler. Bu mudur devlet aklı?

-Asılsaydı Örgütte çok başlılık başlayacak, liderlik kavgaları olacaktı, asmadıkları gibi İmralı'dan avukatları üzerinden Örgütü toparlamasına izin verdiler. Bu mudur devlet aklı?

-Aylarca kendi ismiyle gazetelerde köşe yazısı yazdı, buna göz yumdular, bu mudur devlet aklı?

-Apo asılmasın diye devletin istihbarat kurumunun o tarihteki yöneticileri medyaya brifingler verdi, yayınlar yaptırdı, kamuoyu oluşturdu, bu mudur devlet aklı?

-Onu idamdan kurtaranlar kullanacağız dediler, kullanamadılar, onu yaşatarak Örgütü yaşattılar, bu mudur devlet aklı?

-Şimdide onunla teröristlerin akibetini değil,devletin şeklini konuşuyorlar, ona Kürtlerin lideri payesi vererek Kürt'le PKK'yı özdeşleştiriyorlar, bu mudur devlet aklı?

Esat'ın PKK/YPG'ye birlikte operasyon yapma teklifini reddettiler, şimdi de sınırımızda bir PKK devleti istemiyoruz diyorlar, bu mudur devlet aklı?

Daha birçok örnek verilebilir. Ortada bir devlet aklı olmadığı için bunları yaşıyoruz. Çünkü ülkeyi yönetenlerin çoğunda o kumaş yok.Tarihle, Konjonktürle, uluslararası dengelerle düşünmeyi bilmiyorlar. Devlet aklı olaylara günü birlik bakmaz, uzun vadeli düşünür. Günü kurtarmakla yetinmez. Devlet aklında öncelik ülke, millet ve millettir. Önceliği siyasi ikbali olanlarda devlet aklı bulunmaz. Onun için Öcalan'ı büyütmenin bölücülüğü büyütmek ve şımartmak olduğunu görmüyorlar.