Yıllar önce bir grup emniyet mensubu eğitim amacı ile ABD'ye gönderildi. Suç oluşturma üzerine haftalar süren bir eğitim aldılar.

Ülkelerin, suç ve suçluyla mücadelede birbirlerinin tecrübelerinden faydalanması  tabii bir durumdur.Uluslararası düzenin sürmesi biraz da buna bağlıdır.

Fakat suç ve suçlu yaratmak için özel eğitim almak farklı bir şey. Çünkü olmayan bir suç ve ona bağlı bir suçlu veya suçlular yaratıyorsunuz.

Nasıl, sorusuna birçok örnek göstermek mümkün. Mesela hedefteki kişiyi bir İranlı ile yan yana düşürüp birkaç poz resmini çekip İran ajanı ilan edebilirsiniz.

Yahut önceden tespitli birkaç FETÖ'cüyü ankesörlü telefonla arayıp araya hedefteki kişiyi de koyup onu da ankesörlü ile arandı diyerek suçlu listenize dahil edebilirsiniz.

Örgütler içine soktuğunuz elemanlarınıza örgüt içi yazışmalarda hedefteki kişinin adını da koymasını isteyebilirsiniz.

Hedef kişiyi bir şekilde mülteci kamplarına yardım amaçlı kuruluşların biriyle gönderip Esat'ın adamlarına döküman veriyordu diye resimleyebilirsiniz.

Örnekleri çoğaltmak mümkün.

Son yıllarda yapılan yargılamaların bir çoğunda düzmece delillerden, sahte belgelerden söz edildi. Gizli tanık diye mahkemelerde öğretilmiş şahitler dinletildi. Şemdin Sakık gibi bir terörist bile gizli tanık yapıldı. Balyoz ve Ergenekon gibi davaların sanıkları yargılamalar boyunca sahte, üretilmiş delillerden yakındılar. Bunların bir kısmı uzun inceleme ve araştırmalardan sonra tespit de edildi. Tabi bu arada olan sahte delillerle suçlananlara ve onların ailelerine oldu.

Bir ülke suç oluşturma eğitimine niye gerek duyar? Devleti ayakta tutan en önemli sütunlardan biri, belki de birincisi adalettir. Ötekiler güç, kültürel uyum, insana saygılı yönetim biçimidir. Vatandaşı devlete bağlayan adalettir. Devlet adalet dağıtmayı sürdürdükçe vatandaşın devlete bağlılığı devam eder. Onun için geçmişte devleti şiddet tekelini elinde tutmakla tanımlayan teorilerin yerini yavaş yavaş devleti adalet dağıtma tekelini elinde tutmakla izah eden teoriler almıştır. Devlet, adalet dağıtmaya devam ettiği müddetçe devlettir. Onu kaybettiği an toplum nezdinde meşruiyeti de aşınmaya başlar.

Suç oluşturma, günümüzde sadece bireysel hedefler için kullanılmıyor, siyasi hedefler için de sık sık kullanılan bir yöntem. Bu iş için en çok medyanın imkanlarına baş vuruluyor.Hedefteki parti veya siyasi kişilik önce çarpıtma haberlerle şüpheli hale getiriliyor, kamuoyu yeterince hazırlandıktan sonra etiketlenerek herhangi bir suç örgütü ile özdeşleştiriliyor. Bunun için  hedefteki kişinin konuşmaları makaslanıyor, farklı amaçlarla yaptığı görüşmeler çarpıtılıyor, yönlendirilmiş karşıt partizanlardan yararlanılarak sahte ve üretilmiş tepkiler oluşturuluyor, böylece hedef, toplum nazarında sabıkalı hale getirilmiş oluyor.

Suç oluşturmanın olağan hale geldiği bir ülkede adaleti sağlamak zordur. Günün rakip veya düşman telakkisine uyan her kişi veya grup kolaylıkla kriminal hale getirilebilir.Geçmişte -özellikle 28 Şubat'ta- TSK'dan tasfiyesi amaçlanan subaylara posta ile dini kitap veya porno  yayınların yollanması da böyle bir şeydi. Porno yayınlarla, pornocu dolayısıyla TSK' mensubu olmanın ahlaki kriterlerine sahip olmamaktan, dini yayınlarla da irtica suçlamasıyla kolaylıkla mesleğinizden olabiliyordunuz.

Ne yazık ki, suç oluşturma ABD'de eğitim gören emniyetçilerle sınırlı kalmadı, topluma ve siyasete de nüfuz etti. Onun için bir türlü iki yakamız bir araya gelmiyor. Ne siyasete, ne de adalet mekanizmasına güvenebiliyoruz. Bu da her gün biraz daha toplumla devlet arasındaki mesafenin açılmasına, zayıf vatandaşlık alanlarının doğmasına neden oluyor. Zayıf vatandaşlık, bir tehdit esnasında yıpranmış vatandaşlık bağının  insanları seferber etmeye yetmemesi, ülkeyi savunacak insanların sayısının azalması, milli reflekslerin çökmesi demektir.