Edebiyat hocamız Urfalı Emin TAHTASIZ beyle, Mavi Demlik Kültür çayevinde bir araya geldik zaten her kim Emin hocayla karşılaşınca ya ANZILHA yada HARRAN şiirinden veya edebiyattan bahsetmek zorunda kalır.

Edebiyat hocamız Urfalı Emin TAHTASIZ beyle, Mavi Demlik Kültür çayevinde bir araya geldik zaten her kim Emin hocayla karşılaşınca ya ANZILHA yada HARRAN şiirinden veya edebiyattan bahsetmek zorunda kalır. Önce Urfalıların sonra İbrahim Tatlıses’in Edebiyat Hocası olan Emin TAHTASIZ Hoca sohbete şöyle başladı:
“Bir gün camide abdest alıyordum. Yanımda abdest alan yaşlı bir ihtiyarın ağladığını gördüm. İçim burkuldu. Ona acıyarak belki bir yardımım olur diye niçin ağladığını sordum.
Bana “oğlum askerde ona bir şey olacak diye korkuyorum bu sebepten ağlıyorum” deyince şaşırdım Çünkü: Dünyada mal için, evlat için ağlanmaz. İhtiyara dönüp şu cevabı verdim. “ İÇİNDE ALLAH RIZASI OLMAYAN, ALLAH KORKUSU BULUNMAYAN GÖZLERDEN AKITILAN YAŞ GÖZÜN BEVLİDİR, SİDİĞİDİR, SİDİKTE ABDESTİ BOZDUĞUNDAN KALK HEMEN ŞİMDİ SEN GİT ABDESTİNİ TAZELE” Dedim.
Bir günde İbrahim TATLISES’İN basın toplantısındaydım. İbrahim, basın mensuplarını çok bekletmişti. İçlerinden bir basın mensubu dayanamayarak İbrahim’e kızarak “Ne olacak mağarada doğmuş ,mağarada büyümüş, mağarada doğandan mağara adamından bu beklenir” diye söylendi
Bende hemen İbrahim’e sende şu cevabı ver Şunu söyle “VAHİY SARAYLARA DEGİL MAĞARALARA İNDİ” İbrahim O an bunu söyleyince ertesi gün bütün gazeteler “TATLISES peygamberliğini ilan etti” diye manşetler attılar. Tâbi Sayın MEHMET BARLAS “Konuyu çarpıtmayın” diye kendi köşesinde konuya açıklık getirdi.
Emin hoca İbrahim TATLISES le İlgili anısını şöyle sürdürdü “Gene o vakitler İbrahim’in üzerinde ŞER güçlerince bir baskı vardı . Onu cesaretlendirmek için programa çıktığında şunu söyle “Üzerimde bu şiddet ve zulmünüz devam ettiği müddetçe insanlıktan İstifa eder, Vahşi Hayvanlar Cemiyetine İltihak edip Hayvanları Koruma Cemiyetine beni bu insanlardan koruyun” derim .Tabi İbrahim bunu söyleyince iş biraz hızını kesti.
Emin Hoca Tatlıses’in Kendisini çok sevdiğini, sözünü dinlediğini, ezber ve taklit kabiliyetinin yüksek olduğunu vurgulayarak , sohbetini ,Mavi Demlikten gelen çayı yudumlayarak sürdürdü.
“Bir gün Seyrantepe Camiindeyken KUR’AN Okumak istedim. Baktım iki tane Kur’an var ama yaprakları dökülmüş, dağınık okunacak gibi değil. Ben de Kuran’ın mealini okuduğum da aklımda şu kalmıştı. “İşlediğiniz günahlar bire bir, işlediğiniz hayırlar bire on olarak yazılır”. Bunun üzerine keşke iki tane Kuranı Kerim alıp buraya hediye etsem diye düşündüm.
Etrafa baktım. Ne kırtasiyeci nede sahaf var. Ben etrafa bakarken Tatlıses beni aradı . “Hocam neredeysen söyle gelip seni alayım. Birlikte Bodurum’ da yaptırdığımız evlere elektrik malzemesi alalım” Deyince, Kur’an aramayı bırakıp İbrahim ile ASELSAN’a gittik . İbrahim ASELSAN’a alış veriş için içeri girdi. Benimde karşı caddede bir kitapçı dükkanı gözüme çarptı. Hemen içeri girdim baktım ki iki tane Kur’an-ı Kerim var . “Amca hediyesi ne kadar?” diye sordum. Tanesinin 25 bin olduğunu söyledi. İki tane istedim . 40 bin lira verdim . Sağ olsun adam gülümsedi ve itiraz etmedi.
İbrahim’e işini bitirmiş arabada beraber giderken, “Bugünkü kazancın ne kadar oldu İbrahim bakayım benim kadar kâra geçtin mi?” dedim
İbrahim “ Emin Hoca sen ömründe hiç alış veriş etmedin ki, sen bir öğretmenlik birde emekli aylığından başka para yüzü görmüş para kazanmış biri değilsin. Bak ben şimdi bir Trilyona yakın malzeme aldım. Sen ne alıp satın ki konuşuyorsun” deyince aldığım iki Kur’an-ı çıkardım. İbrahim’e göstererek dedim ki ,
“Sen yaptığın ticarette zarar edebilirsin ama ben bunları almakla bire on misli kara geçtim.” İbrahim hemen Kuranları ayrı ayrı öperek başına koydu . Camiye kitapları bırakıp aynı akşam İbrahim ile birlikte bir lokale gittik. Ben içeri girmedim. Bahçede şoförle birlikte bekledim. Az zaman sora İbrahim , Aziz Bey adında zengin bir iş adamıyla beraber geldi. Ben bu adamı, bu adamda beni, yeni görüyor. Tanışınca iltifat olsun diye, Aziz Beye şunu dedim . “Aziz Bey tekkeyi bekleyen çorbayı içer” Diye bir söz var bunu duymadınız mı? Aziz Bey “Duydum.” Dedi.
Bende “O zaman sizi burada beklediğim için kanunen İLHÂKI HUKUK HAKKIM Doğmuştur. Amme davası şikayetinde bulunursam siz kaybedersiniz o zaman hemen beklemeden “tekkeyi bekleme çorba parası” verin.” Dedim.
İbrahim hemen müdahale etti. Aziz Bey İbrahim’e “Dur karışma! Bu hoca hukuk dili konuşuyor. Çok doğru böyle bir Hukuk Hakkı var.” Diyerek Bana almış olduğum Kur’an-ı Kerim’in On katı fazlası Dolar verdi. Gülüşmeye başladık.
Yolda İbrahim TATLISES: “Hoca biraz o paradan bana da versene” Dedi. “Ben o parayı lokalin toprağına gömdüm kalmadı İbrahim” Dedim. İbrahim: “Hiç lokalin bahçesine para gömülür mü?” dedi.
Bende “Niye sen paranı Bodrum’daki arsanın toprağına gömüp inşat yapmıyor musun?” deyince, karşılık gülüşmeye başladık..
Neticede.! İbrahim 175 milyara satacağı evlerin fiyatını , 125 milyara düşürerek, Elli milyar zarar etmişti..
Bense, Kur’an-ı Kerim için verdiğim paranın on kat fazlasıyla kara geçmiştim.
Allah’ın Rahmeti, Merhameti , Emin Hocanın Üstüne olsun..! diyoruz.
Başta Dedik ya…
“TEŞBİHTE HATASIZ EMİN TAHTASIZ”..!