Aşklar havada savrulan yıldız tozları gibidir, Gelip geçerler, iz bırakırlar, ama sevgi… O, kadim bir zamanın kalbinde kök salan bir ağacın gövdesidir. Bilinmeyen bir yüzyıldan
YOLUMUZ SEVGİDEN DAHA ÖTE: (HİÇ)LİĞE
Aşklar havada savrulan yıldız tozları gibidir,
Gelip geçerler, iz bırakırlar,
ama sevgi…
O, kadim bir zamanın kalbinde
kök salan bir ağacın gövdesidir.
Bilinmeyen bir yüzyıldan damlar,
Bugünün akşamında benim
kalemime düşer gibi…
Aşk…
Ateşiyle tanrıların bile sınandığı bir fena duygudur.
Hatırla,
Zeus’un şimşeğiyle yandığı
Ve Hera’nın kıskançlığıyla yeryüzüne serpilen efsaneleri.
Aşk, kudretli bir büyüdür.
Ama büyü çözülür bir gün.
Gider…
Kimi zaman tufan gibi,
Kimi zaman sadece
Bir mırıldanış gibi…
Sevgi ise
Prometheus’un insanlığa armağan ettiği kutsal ateştir.
Yanmayı değil,
Isıtmayı öğretir.
Yanında donmazsın;
Kavrulmazsın da…
İçinde yanan sedir gibi
Sessiz,
Sarsılmaz,
Sadık…
Biriniz deli,
Biriniz veli.
Biriniz kurttur,
Diğeri kuzu.
Biri tufan,
Öbürü liman.
Aşk: coşkun bir sel.
Sevgi: derin bir kuyu,
İçine düşenin kendini yeniden doğurduğu bir sonsuzluk.
Aşkta akıl göç eder,
Sevgide ise mantık sessizce taht kurar.
Aşk gelir,
Kalbini kırar,
Sonra o parçaları da alır gider.
Sevgi gelir,
Kalbini görür,
Yaralarını öper
Ve yanında kalır.
Sevgi;
Ruhun çıplaklığına
Kendi ellerinle giydirdiğin
görünmez elbisedir.
Aynaya bakarsın bir gün:
"Ben bu muyum?"
Hem evet…
Hem asla.
Ve o an anlarsın:
Birini sevmek,
Bazen kendini sevmeyi öğrenmekmiş.
İçimizdeki o sonsuz dağarcıktan
Bir başka “ben” yaratırmışız.
Sevdiğimizde…
Belki en çok
Kendimizi inşa edermişiz o kalpte.
Ama bir gün…
İllaki gelir o gün:
Sihir bozulur.
Masal biter.
Ve sorarsın kendine:
“Ben aslında kimi sevdim?”
Aşk mıydı,
Yoksa içimde kurduğum bir hayal mi?
Çünkü aşk
Yalnızca geçerken iz bırakır.
Sevgi ise
Kalırsan kök salar.
Kuşatır tüm mevsimlerini.
Ve dokunmasa da
İçinin en derin odasına girer.
Orada,
Sana ait bir hayatı başlatır.
Ve artık dünya değişir.
Ağaçlar başka yeşerir,
Çiçekler başka kokar,
Bir serçenin uçuşu bile
Kalbini çarptırır.
Sevgi varsa gözlerinde,
Kâinat başka bir dil konuşur.
Ve bazen
Hiçbir sebep yokken bile sorarsın:
“Hay Allah,
Bu sevgi nereden çıktı şimdi?”
Benim için sevgi…
Zamandan ve karşılıktan azade bir yüceliktir.
Bir memleket gibidir:
Dönüp dolaşsan da
Kendini hep orada bulursun.
Hesapsızdır,
Fakat yüreği hesap eder.
Küçücük bir dokunuşla
Güneşe bakan bir çiçek gibi
Soluk aldırır insana.
Kutsaldır.
Bir türkü olur, bazen bir senfoni…
Bir masal,
Bir dağ,
Bir yol…
Ve en çok da bir güvenliktir,
sığınaktır.
Hiçliğin ortasında bir varlık gibi…
Bugün
Sarıldım sevgime.
Yüreğime, yârime, geçmişime.
Ama dünyanın bütün kolları
yetmedi
İçimdeki sevmelere…
Ve şimdi:
Zeus’unu çok seven Hera’dan selam olsun!
Ey dünyalı,
Az sonra
Uzayın en derin yalnızlığına
Bir kalp göndereceğim.
Haydi uzaylılar,
El ele tutuşalım!
Sevgiyle…
Çünkü bizim mekiklerimiz
Ayağımızın ucunda,
Ama asıl yolculuk
Kalbimizin tam içinden geçiyor.
Bir, iki, üç… SEVGİLER!
Bu bir yolculuk…
Hem de koca bir “HİÇ”liğe.
KIYMET ŞAHİN/2025