Zaman: Geçmiş, gelecek ve şu anın birbirine farklı tünellerden bağlandığı koca bir nehirdir.
Hayatımızda her şeyin bir zamanı vardır, yürümenin, koşmanın, âşık olmanın, hayal kırıklığının, hatta ölmenin bile. 
Zaman, bazen kâbus dolusu birbirini kovalayan anıları barındırır, bazen sevgiliye yazılan şiirde kendini hatırlatır, bazen eskimiş bir mektup kağıdında, bazen resimlerde kendini canlandırır. Biz her bir anımızda farklı bir heyecanı yaşıyoruz, bazı heyecanlarımız mutluluk oluyor, bazılarında korku ve endişe, işte onu güçlü kılan da bu. Her anında kendisini göstermesi. İnsan zamanı anlamaya çalışırken zaman, bir nehir gibi akıp gidiyor, insanın farklı duygularına arkadaşlık ediyor. Bazı zamanlarda kendi içinde kaybolduğun demlerde Asi Nehri gibi tersine akıp gidiyor, bazen Ganj Nehri gibi birçok canlıdan iz barındırıyor. Zaman hayatımızda herkesi içinde misafir ediyor. 
Zamanı anlamak hiçbir geçişi olmayan bir yolda olmak gibi uzaklaşıp bakmadan bir şeyleri anlamıyoruz. 
Zaman köhneleşmiş bir avuç dolusu hayat barındırıyor, her birinden ayrı ayrı bir tat var, hayat koşturmacası, hayatın verimsizliği.

Zamanlı ve zamansız bir yolcu gibisin hayat. Her durduğun yerde bir nefeslik can alıp can veriyorsun. Bazen seyirci olmayı tercih eden insanların dalıp rüyalarda bir şey anlamadan uyandırdığı, bazen seyretmekten sıkılmış bedenlere hayatı anlamaya çalışan insanların her renkten beslenip doya doya hayatı yaşadığı bir ansın. 

Zaman neden 24 saat diye sorduğunda coğrafi bir karşılık bulsan da hiçbir cevap ruhunun tatmin olmasına yetmiyor, her cevap başka bir soruyu bağrında tutuyor, bocalatıyor, çıkmaza sokuyor, sonra yaşatıyor belki de öldürüyor, tüm bu çelişkileri içinde barındıracak kadar karmaşık bir kavramdır zaman.

2014 yılında zamanla ilgili yazdığım şiir:


ZAMAN 
Bir kopuş bir dokunuş
Bir serzeniş ve yok oluş
Zaman varlığımın sana tesliminde dönüşen yabani bir canlı
Zaman korkunç bir hayalet sızıntısı 
Mavi deniz gözlerinin simgesi

Bir sesti işitilen senin varlığının 
Bir de gökyüzünün manidar maviliği
Gökyüzü seni izliyor ve yabani ellerim seni çiziyor
Her bir dokunuş zamanın kuytusunda eriyip gidiyor

Zaman;
Tutsak bir yolculuğun belirsiz adresi mi?
Kaybolmanın küçük bir tesellisi mi?
Bilemiyorum,
Savaşın ortasında yaşama tutunma hikayesi mi?
Yoksa seni anmanın serseri bir sokakta yürüyüp  
Güzelliğini ezberleme imkânı mı?

Zaman; 
Kopan bir duygu anlamsız yaşanılan acı gerçekler 
Zaman; 
Topyekûn savaşmanın kısrak çocuğu…

 

Süleyman YÜKSEL