Balkanlarda Bulgaristan, Romanya SSCB vesayetinde VARŞOVA PAKTI üyesi idiler. Arnavutluk ve Yugoslavya kendilerine has bir sosyalist kapalı ülkelerdi.
12 EYLÜL ÖNCESİNİ ÖRTEN İFTİRALAR !
1980 öncesi olan olaylarla ilgili doğru bilinen yanlışlar ve yanlış bilinen doğruları hep yazmayı düşündüm.
Bir feys paylaşımında düşüncelerimi anlatamayacağım endişesi ile hep erteledim.
Ama Alper Aksoy kardeşimin üç paragrafta
bir devri, algıya dayalı üç yanlış ile özetlemesi beni hem tahrik etti hem de yazma cesaretimi topladı.
1980 öncesi olayları “sağ sol çatışması” diye tanımlamak yanlış ve yanlış olduğu kadar da haksız bir itham ve de aynı zamanda 5.kol propagandalarının oluşturduğu bir gerçeği saptırmak için halka kabul ettirilen bir algıdır.
Çatışan taraflardan hiçbirisi kendilerini bu tanımlar ifade etmemişlerdir.
Türk milliyetçisi “ülkücüler” ile Komünist, Marksist-Leninist devrimciler hiç bir zaman sağcı-solcu olarak kendilerini isimlendirmemişlerdir.
Bu tanımlar onların dışında kullanılmış ve 1980 darbesi sonrası darbecilerin halka her iki tarafı aşağılamak ve basit mahalle kavgası taraftarları olarak göstermek için uydurulmuş, emperyal batı güdümlü bir isimlendirmedir.
Alper kardeşimizde 12 Eylülü anlatan Kurt Nefesi romanında ne komünistler için ne de ülkücüler için bu tanımları onların ağzından yazmamış ve bu tanımları kullanmamıştır.
Sovyetler’in dünyaya rejim ihraç etme faaliyetleri 1990’ na kadar kesintisiz devam etmiştir. İhraç etmek istediği rejim Komünist rejimdir.
1945 yılından sonra başta Güney Amerika olmak üzere Asya ve Arap ülkelerinde başarılı da olmuştur.
Küba ABD’nin burnunun dibinde SSCB’nin komünist rejimi ihraç ettiği en ileri karakoludur.
Bolivya başta olmak üzere komünist silahlı örgütler hemen tüm G.Amerikayı sarmıştı.
Suriye, Mısır, Irak Sosyalist Arap Cumhuriyetleri adıyla SSCB’nin ittifakına dahil olmuşlardır.
FKÖ kan döken bir Marksist örgüttü.
Türkiye’de silahlı eylemler yapan bir çok marksist militan 1972’ye kadar Filistin kamplarında eğitim görmüştü.
İran’da TUDEH isminde çok güçlü bir komünist hareket vardı.
1978’de Humeyni’nin mollaları bu komünist örgütün militanları ile birlikte hareket etmiş ve Şah’a karşı devrimi birlikte yapmışlardı.
Devrim sonrası mollaların ilk hedefi TUDEH ve komünistler olmuş, lider kadroyu asmış diğer komünist militanları da ceza evlerine doldurmuş hepsini sahadan çekmiş tasfiye etmiştir.
Zaten o tarihlerde Gürcistan, Azerbaycan, Ermenistan diye sınırlarımızda devletler de yoktur. Hepsi SSCB’nin esiri idi.
Balkanlarda da durum farklı değildi.
Bulgaristan, Romanya SSCB vesayetinde VARŞOVA PAKTI üyesi idiler. Arnavutluk ve Yugoslavya kendilerine has bir sosyalist kapalı ülkelerdi.
1979 yılında SSCB Afganistanı işgal etmişti.
Türkiye’nin tüm komşu ülkeleri SSCB’nin vesayeti altında idi.
Yunanistan hariç ki orada da Komünist AKEL partisi vardır ve 1972’de darbe yapmıştır,
Bu kominist Akel ilerleyen yıllarda Kıbrısta Türk katliamına imza atmıştır.
Bu haritaya bakınca soğuk savaş döneminde SSCB’nin liderliğini yaptığı rejimi Türkiye’ye ihraç etmek istemediğini düşünmek varsaymak ne kadar gerçekçi ve doğrudur?
Sağ-Sol tanımlarını taraflar olarak bu haritada nereye koyacaksınız ?
Bu komünist ülkelerin dağcıları kimler?
Kafalar nerede karışıyor biliyor musunuz ?
1945-1974 arası SSCB’nin etkin olduğu ve yönettiği, desteklediği Komünist hareketin 1974 sonrası bölünüp ABD-CIA kontrolüne girmesidir.
1974’ yılında SSCB’nin Türkiye’e üzerinden sıcak denizlere inme hedefinin artık mümkün olmadığını görmesi ve Afganistan üzerineden yeni bir stratejiye evrilmesi ABD ve CİA’ya bu fırsatı vermiştir.
Komünist hareket 1972 yılı 12 Mart darbesi ile tek parça DEV-GENÇ adıyla girdiği cezaevlerinden bir çok fraksiyona bölünerek çıkmıştır.
Türkiye’de 1960 larda önce gençlikte sonra işçiler arasında ve üniversitelerde ateşlenen komünist hareketin artık önünde 1959 da Fidel Kastro ve Che GUVERA’nın Küba’da yapmiş olduğu silahlı komünist devrim örneği ve romantizm mi vardır.
1964’den sonra 1972’ye kadar Türkiye’deki Marksist Leninist yani Komünist hareket SSCB’nin tam desteğine sahiptir. Ve çok ciddi bir yayılma göstermiş ve belli bir güce ulaşmıştır.
12 Mart 1972 darbesi sonrası cezaevlerine atılan komünistler 1974 Ecevit affı sonrası artık evrime uğramışlar ve ABD-CIA düşmanı olarak “Kahrolsun Emperyalizm” sloganı ile içeri giren militanlar “kahrolsun Faşistler” sloganı ile dışarı çıkmışlardır.
Ülkücü hareketin 68 kuşağı SSCB güdümlü kominist harekete karşı mücadele vermişken 1978 kuşağı ülkücüler ile 1968 kuşağı ülkücü ağabeyleri ise adı Marksist aslında ABD’nin CIA üzerinden bölüp parçaladığı komünist örgütlere karşı birlikte mücadele vermişlerdi.
Yani Ülkücü Hareket hem SSCB merkezli gerçek komünistlere ve sonradan da ABD-CIA merkezli sahte komünistlere karşı mücadele vermiştir.
1974-1980 arası Amerikan Emperyalizmi unutulmuş tek düşman ve hedef “faşizm” ve “faşistler” olmuştur.
Ve artık Türkiye’de ki komünist Amerikan karşıtı Marksist örgütler Kürtçü bölücü örgütlerle birleşerek “Faşizm’le” mücadele iddiası ile hem Türk devletinin güvenlik kuvvetlerine ve hem de ideolojik karşıtlık içinde oldukları ve ABD’nin hiç sevmediği ve her zaman büyük tehlike gördüğü “ülkücü harekete ve MHP’ye saldırmaya başlamışlardır.
“Sağ-sol” tanımının altının boş olduğunun en önemli delili Komünist derör örgütlerinin 1980 öncesi ve sonrası Polis ve Asker hedefli saldırılarıdır.
Komünist örgütlerin Asala ve FKÖ işbirliğidir.
Hepsi ABD-CIA-NATO ve onun özel operasyonlar bölümü GLADYO’NUN planları ve hedefleri için yapılmış eylemlerdir.
Olayların 1974 Ecevit affı ile tırmanışa geçmesi ve cezaevinden çıkan komünist örgütlerin fraksiyonlar halinde hem kendi aralarında ve hem de ülkücüleri hedef alan eylemlerinin yoğunlaşması 1980 darbesinin zeminini oluşturmak için özellikle CIA ve GLADYO tarafından planlamış ve gerçekleştirilmiştir
Eğer 1980 öncesi “sağ sol” mahalle kavgası ise kendi içinde bölünüp savaşan Marksist örgütlerin hangisi sağcı hangisi solcu idi ?
Ve Asala ile Kürtçü bölücü örgütlerin Marksist terör örgütleri ile işbirliği yaparak Türk polisine, Türk Ordusuna karşı yaptığı eylemlerde tarafların hangisi sağcı hangisi solcu idi ?
Henüz o tarihi dönemi yaşayan nesil terki dünya etmedi.
Bir başka doğru olarak algılatılan yanlış ise şudur:
İster SSBC ve isterse ABD-NATO merkezli olsun Türkiye Cumhuriyetine karşı ve Türk milletine karşı yapılan a-simetrik savaşın unsurları çetelerin önüne geçen ve direnen Ülkücü Hareketin ABD’nin aparatı olduğu iddiasına ve oyuna gelmesi meselesine gelince bu iddiada tam bir haksız 5.kol suçlaması ve iftirasıdır.
SSBC üzerinden Komünizme karşı olmak ve onun Türkiye’ye yönelik propagandalarının önünü kesmek için ülkücülerin örgütlenmesi ABD ve NATO’nun hedefi ile örtüşebilir.
Bu örtüşme ve ortak düşman paydası tek başına ABD yandaşlığı ve işbirlikçiliği suçlamasının tek gerekçesi ve delili olamaz.
Komünizme karşı olan bir çok din odaklı örgütlerde vardı.
Tarikatlar ve siyasal islam odaklı teşkilatlarda vardı.
Ama hiçbir Marksist ve Leninist terör örgütü bu yapıları hedef almadı. Birine bile saldırıp burnunu kırmadı. Filistinli marksist FKÖ ile islamcılar kol kola idi.
MTTB, SÜLEYMANCILAR, NURCULAR, AKINCILAR vesair yapılar Komünistlerin hedefi hiç olmadı.
Onlar “sağcı” değiller miydi?
İşte asıl, ABD ve CIA işbirliği ile iğdiş edilen ve yönetilen yapılar onlardı.
2002’den sonra bu gerçek bütün çıplaklığı ile karşımıza çıkmadı mı?
Kimmiş ABD ve CIA, GLODYA işbirlikçisi örgütler ?
ABD’nin yaptığı darbe sonucu asılan ve on binlercesi cezaevine konulan ve hayatlarının baharında zulüm ve ilkence ile tanışanlar hangi ideolojiye sahipti?
Komünizme ve SSCB yayılmacılığına karşı olmak ve SSCB’nin esareti altında yaşayan Türk dünyası için mücadele etmek ABD’yanlısı ve sağcı olmak öyle mi?
Ucuz ve haksız bir suçlama ?
Bu suçlamanın başka bir tek delili yok.
1980 öncesi kim kimin uşağı ise onu ve çetelerini korumaya aldı.
Tam bir araştırma konusu.
Paşa Güven, Dursun Karataş güya komünist çete lideriydi.
Niçin Rusya’nın, Küba’nın değil de Fransa’nın kucağına sığındı?
Bana ABD ve NATO ilişkili tek bir resmi gayri resmi kişi ya da odağın Ülkücülerle ilgilendiğini ve uğradıkları haksızlıkları insanlık adına bile olsa gündeme getirdiğini gösterebilecek ve duyan var mı?
Bilen var mı?
Cezaevlerinde kantin alışverişleri tüm komünist örgütlerin tıka basa dolu oluyordu.
Bizler garib dar gelirli ailelerimizin dişlerinden arttırdığı harçlıklar ve dışarıdaki ülküdaşlarımızın sınırlı destekleri ile üç zeytini bölüşerek idare ettik.
Burada Mamak özelinde Ziya Yılazbilen ülküdaşımızdan bahsetmemek büyük vefasızlık olur. Onun ismi ile dışarıda toplanan paraları bizlere o ulaştırılıyordu.
Bu kadar hissiyat yeter.
Ne menem adi ve şerefsiz bir iftiradır Ülkücü Hareketin ABD ve NATO destekli olduğu ve Alparslan Türkeş’in ABD ajanı olduğu yalanları.
Onun için mi 1980’de itirafçı yasası numarası ile 1980’nin en kanlı Marksist örgütü MLSB militanları en erken hapisten kurtarıldı ve yüzleri değişerek yeni kimlik verilerek işlerine güçlerine hem de para ve imkanlarla döndüler. Liderleri Şemsi Özkan’ın nerde olduğunu bilen var mı?
Onlar ABD’ci ve CIA uşağı değil cezaevi sonrasını sersefil hasta ve çaresiz bu dünyadan giden ülkücüler ABD uşağı öyle mi ?
Hani küfürün tam yeri: …ktirin gidin yavşaklar !
Cezaevi sonrası DEV-YOL ve DEV-SOL ile PERİNÇEKÇİ örgütlerin ele başılarının nasıl zengin olduğunu ve baş köşede yeniden ABD uşağı olarak medya dünyasında nasıl ve neden parlatıldığını görmeden Ülkücüleri ABD emperyalizmine hizmet etmekle suçlamak hangi vicdana sığar.?
Şimdi holding olan DEV-YOL ve DEV SOL liderlerinin ismini bilen var mı?
Dardanel, Ögertur, Grow Fide’nin patronları kim.?
Gençliklerinde hangi “devrimci” mücadeleyi nasıl vermişlerdi ?
12 Eylül 1980 Amerikancı darbenin. en önemli hedefi ve belini kırmak istediği tek hareket vardır o da Türk milliyetçilerinin 20. yüzyılda yeniden vatan diyen yeniden Türklük diyen ve kızıl, kara ve de beyaz emperyalizme baş kaldırışını temsil eden Ülkücü Harekettir.
Türkiye’de sağ sol kavgası diye bir kavga hiçbir zaman olmamıştır.
Komünist rejim ihracına karşı direnen Ülkücüler vardır.
Gerçek ABD ve CIA uşağı sahte komünist örgütler vardır ve Ülkücü hareket hiçbir zaman ne taktik ne stratejik olarak ABD emperyalizmi ile ortak paydada asla olmamıştır.
Nokta !
Feys sayfasına ancak bunlar sığdı.
1965-1980 öncesi ülkücü hareketin şehitlerine rahmet olsun.
Amerikancı suçlaması alçaklığına karşı Amerikancı darbecilerin asarak şehit ettiği 10 ülküdaşımıza sonsuz rahmet olsun.
Gazilerimize sağlık ve iftirasız günleri Allah nasip etsin.
Son söz !
Türklük davasının Ülkü mücadelesi son ülkücü nefesini vermedikçe asla bitmeyecektir.
Henüz 68-78-88 nesli Türk milliyetçileri ve ülkücüler “perde” demedi.
Onlar bitti demeden emperyalizmin iç ve dış odakları ile savaş asla bitmeyecektir.
Hakkı Şafak Ses